05 Şubat 2024

Erdoğan, vites yükseltiyor

Erdoğan, “menzil- i maksuduna” ilerlerken vites yükseltiyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet Akademisi aday din görevlileri mezuniyet töreninde konuştu.

Yeni mezun olan din görevlileri, devlet memuru olarak görev yapacaklar. Ve bu memuriyetleri sırasında vatandaşlara ve siyasi görüşlere eşit mesafede olmaları gerekiyor.

Ama daha mezuniyetlerinin ilk gününde Erdoğan’ın ideolojik ve siyasal mesaj bombardımanına maruz kaldılar.

Erdoğan bir kez daha vatandaşların dini inançlarını, ayrıştırmak, ötekileştirmek için kullanmaktan da geri durmadı.

“Şeriata düşmanlık esasında dinin bizatihi kendisine husumettir” dedi.

Bu durumda, laik hukuk düzenini savunmak, doğrudan din düşmanlığı kapsamına alınmış da oluyor.

Recep Tayyip Erdoğan ve Diyanet İşler Başkanı Ali Erbaş, törende

Yakın bir gelecekte durumdan vazife çıkarmaya hevesli bazı savcıların laik hukuk düzenini savunmayı “halkın bir kesiminin inandığı dini değerleri aşağılama” diye değerlendirip, TCK 216’dan yargılatmaya kalkıştığını görürseniz sakın şaşırmayın.

Erdoğan’ın sapla samanı karıştırdığını gösteren konuşmalarını daha önce de dinlemişliğimiz var.

Müslüman bireylerin günlük hayatlarını sürdürürken uymaları gereken kurallar bütününü “şeriat” olarak tanımlasak da bizim memlekette “şeriat” denilince anlaşılan şey, toplumsal yaşamda İslami hukuk düzeninin egemen olması.

Kimse kimsenin dini inancına ve onu nasıl yaşamak istediğine karışmıyor.

Ancak bunu toplumsal yaşamda uyulması gereken bir hukuk düzeni haline getirmek isterseniz, orada durmanız gerekiyor.

“Şeriata” bu nedenle karşıyız.

Toplumsal yaşamı, Kuran’a, hadislere, bunlardan çıkarılmış yorumlara dayanarak düzenlemeye kalkışır ve İslam hukukunu temel hukuk kaynağı haline getirmek isterseniz buna karşı çıkanlar olur ve bu din düşmanlığı diye de tanımlanamaz.

Öte yandan kimin hangi İslam inancına göre ne tür bir şer’i hukuk peşinde olduğu da bir muamma.

Benim durduğum yerden bakınca, dış görünüşleri itibariyle ve sözleriyle kendisini Müslüman gibi göstermeye çalışanlar, hiç de Müslüman değiller. Haram yiyorlar, kul hakkı yiyorlar, karanlık işlerine çocuklarını bile bulaştırıyorlar, gözümüzün içine bakarak yalan söylüyorlar vs.

Bir “gardırop dindarlığı” tutturmuşlar, gidiyorlar.

Kadınların başı açık olursa günah oluyor ama insanları haksız yere hapiste tutmak, çocuklarıyla birlikte açlığa mahkûm etmek “mücahitlik” sayılıyor.

Öte yandan kendisini Müslüman diye tanımlayan milyonların dinden anladıkları da hayli farklı.

Menzil tarikatının yolunu takip edenlerin şeriatına mı uyacağız, Nurcularınkine mi? Vahabi şeriatı mı, Şia şeriatı mı?

Ne olacağını biliyoruz: Kim iktidarı elinde tutuyorsa onun İslam’ı, İslam sayılacak, gerisi sayılmayacak.

Erdoğan, “menzil- i maksuduna” ilerlerken vites yükseltiyor.

Anayasa Mahkemesi

Atalay kararı 9’a karşı 6 oyla alınabilmişti. Yeni atamalardan sonra bu dengenin bozulacağını söylemek ise falcılık değil

Yılmaz Akçil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi üyeliğine Danıştay 10. Daire Başkanı Yılmaz Akçil’i atadı.

Akçil’in başkanı olduğu daire, TBMM tarafından onaylanmış bir uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden yürütme organını temsil eden Erdoğan’ın imzasıyla çıkmayı, hukuka uygun bulan daireydi.

Buna bakarak Akçil’in nasıl bir hukuk anlayışı içinde görev yapacağını tahmin edebiliriz.

Görev süresi dolan eski üye Muammer Topal’ın Anayasa Mahkemesi'nin tartışmalı kararlarında iktidar görüşlerine yakın pozisyon aldığı hesaba katıldığında, bu tayin mahkeme içindeki dengeleri çok fazla etkilemeyecek gibi görünüyor.

Ancak bu yıl içinde Başkan Zühtü Aslan ve üye Emin Kuz’un görev süreleri de bitiyor.

Onların yerine yapılacak atamalardan sonra AYM içindeki “hak eksenli” dengenin bozulacağını ve AYM’nin bugüne kadar izlediği yolu terk edip, Erdoğan’ın tartışmasız güdümüne gireceğini söyleyebiliriz.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa’ya darbe girişiminin, Can Atalay’ın milletvekilliğinin TBMM’de düşürülmesiyle yeni bir boyut kazanmasının ardından konu bir kez daha Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelecek.

Değişecek üye yapısıyla mahkemenin bu kez nasıl bir karar vereceğini bugünden tahmin etmek elbette falcılık olur.

Atalay kararı 9’a karşı 6 oyla alınabilmişti.

Yeni atamalardan sonra bu dengenin bozulacağını söylemek ise falcılık değil.

Gerçi Atalay lehine karar veren 9 üye içinde Erdoğan’ın tayin ettiği üyeler de var ancak Erdoğan’ın bu “deneyiminden” dersler çıkarmış olabileceğini var saymamız gerekir.

Anayasa Mahkemesi, eski kararında direnmez, içtihat değiştirirse, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin darbe girişimi başarıyla sonuçlanmış olacak.

Böyle bir AYM, AİHM’ye bireysel başvurular öncesindeki son merci olma vasfını daha ne kadar koruyabilir?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Türk Speedy Gonzales'ler iş başında!

İstanbul'da "speed dating" başlamış. "Hızlı flört" diye çevirmişler ama flört bu değil, buna olsa olsa "merhabalaşmak" diyebiliriz. Gerçi ben sanırım eski kafalıyım ama beş dakika içinde bir kadını ya da bir erkeği tanıyıp etkilenmek mümkün olabilir mi? Açıkçası bana yetmez...

AKP – MHP koalisyonu dağılmaz

AKP ile MHP arasında yapılıyor görünen bu bilek güreşinde şimdilik Erdoğan "dış gözlemci" gibi davranmayı tercih ediyor. Koltuğunu tehdit altında hissedene kadar da bu pozisyonunu muhafaza edeceğini düşünüyorum

Hükümete darbe mi, Bakan'a komplo mu?

Ayhan Bora Kaplan suç çetesi soruşturmasının vardığı yer burası: Devletin iki kurumu, adliye ve polis, siyasi rekabetin oyuncağı oluyor!