26 Ekim 2023

Bu miting kimin işine yarar?

Bu miting bir tek işe yarayacak: Türkiye’de yolunda gitmeyen işlerden dikkatleri uzaklaştırıp, AKP tabanını bir ortak düşmana karşı birleştirmeye

İktidar partisi, 28 Ekim günü Filistin ile dayanışma mitingi yapacak.

Hamas, İsrailli sivillere yönelik terör saldırısını 7 Ekim günü yaptı. Aynı gün İsrail Hava Kuvvetleri, sivil-terörist ayrımı gözetmeden Gazze’yi hedef alan saldırılarına başladı.

Bu arada dünya ayağa kalktı, kimisi İsrail’i destekledi, kimisi Filistinli sivillere uygulanan etnik temizlik ve artık soykırım boyutları kazanan katliamı eleştirdi.

AKP’nin bütün bunları idrak edebilmesi için 3 hafta geçmesi gerekmiş ki Filistin halkı ile dayanışma mitingini getirip, Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayacağımız günün arifesine koymuşlar.

Recep Tayyip Erdoğan 

AKP mitingi diyoruz ama bu aslına bakarsanız Erdoğan’ın mitingi.

Biliyoruz ki o partide herhangi birisinin kendi başına inisiyatif alarak böyle bir harekete kalkışması düşünülemez.

Parti Erdoğan’ın, doğal olarak miting de Erdoğan’ın.

28 Ekim günü meydanda nelerin yaşanabileceğini tahmin etmemiz de zor değil.

Geçen gün AKP’nin yavrusu sayılabilecek ancak aynı İslamcı ideolojik kökten gelen iki partinin mitinginde ne olduysa o olacak.

Buna bir de AKP’nin bu tür organizasyonlar ile ilgili becerisini ve sahip olduğu maddi imkanları ekleyin.

Bol hamaset, Batı düşmanlığı, antisemitizme varan sloganlar, “Mehmetçik Gazze’ye” haykırışları vs.

Bunun Filistinlilere ne yararı olacak? Hiç.

İsrail miting kürsüsünde söylenenlere ve miting alanında toplaşanlara bakıp, politikasını değiştirecek mi? Hayır.

İsrail’in etnik temizliğine “terörle mücadele” kılıfının arkasına saklanarak göz yuman Batılı ülkeler korkup, politikalarını değiştirecekler mi? Hayır.

Bu miting bir tek işe yarayacak: Türkiye’de yolunda gitmeyen işlerden dikkatleri uzaklaştırıp, AKP tabanını bir ortak düşmana karşı birleştirmeye.

Kendi günlük yaşamında iyi beslenememekten, adam gibi yaşayamamaktan tutun da çocuğuna iyi bir gelecek inşa edemeyeceğini görmeye kadar bin tane sorunu olanlar, içlerinde biriktirdikleri öfkelerini, bu durumu yaratan gerçek nedene değil, kendilerine sunulan ortak düşmana yönelterek rahatlıyorlar.

Buna toplumsal psikolojide öfkenin yer değiştirmesi deniliyor ki Filistin sorunu denilince, bütün İslam coğrafyasında aklımızda tutmamız gereken bir kavram bu.

Bu coğrafyadaki her türden otokrat ve demokrasi dışı rejimleri, ortak bir dış düşman arama zahmetinden kurtaran bir durum.

Nitekim aynı etkiyi İsrail’de de görüyoruz; koltuğu sallanan yolsuzluklara batmış Netanyahu bile arkasında kendisinden hiç hoşlanmayan kitleleri bu sayede toparlayabiliyor.

AKP Genel Başkanı, böyle mitinglerde kendi sesinin gazına gelebilen bir karakter.

Dün TBMM’de parti grubunda yaptığı konuşma, dozun nerelere varabileceğini de gösteriyor.

“Hamas bir terör örgütü değil topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur” dedi.

Apaçık görünüyor ki Erdoğan, Türkiye’yi bir terör örgütü olan HAMAS’a siper etmeye kararlı.

HAMAS’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırı, bir terörist eylem değilse nedir acaba?

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Grup konuşmasında coşup “ben bu Netanyahu'nun bir kere elini sıktım, tabii iyi niyetimiz vardı, suistimal etti. İsrail'e gitme planımız vardı, gitmeyeceğiz, iptal. Ama şimdi maalesef o da olmayacak” dedi.

Erdoğan bir yandan böyle nutuklar atarak diğer yandan Türkiye’nin garantörleri arasında olacağı bir barış tesis etmeyi nasıl düşünebiliyor, bilmiyorum.

Bu ikisi, bir arada olabilecek şeyler değil.

Türkiye, İsrail ile olan ilişkilerini itidalle koruyabilmelidir ki Filistinlilere de yardımı dokunsun.

Erdoğan 22 yıllık iktidarı boyunca, İsrail’in özellikle Gazze’ye yönelik etnik temizlik amaçlı saldırılarına en sert tepkiyi veren lider oldu.

Hatta bu konuşmaları sırasında yeterince sert olmadıkları için Arap liderlerini eleştirdiğine de tanık olduk.

Hatta İsrail’in bir “terör devleti” olduğunu en çok söyleyen kişi Erdoğan oldu.

Yani sert nutuklar, İsrail ile ipleri koparmaya varan tutumlar bugüne kadar Filistin halkına da Türkiye’nin bölgedeki pozisyonuna da hiçbir yarar getirmedi.

Saldırıların başlarında takındığı mutedil tavrın, bu hatalardan dersler çıkarması olduğunu zannetmiştik, öyle görünüyor ki alışık olmayan ağızda itidalli sözler durmuyor.

İslam coğrafyasında benzerlerine tarih boyunca çok rastlanan karakterler, ağızları iyi laf yapan, kitleleri coşturan karakterlerdi ve kimse tarafından ciddiye alınmadıkları için kendi halklarına da Filistinlilere de yararları dokunmadı.

Bu listeye bir de kendi adını yazdırmasın derim.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Türk Speedy Gonzales'ler iş başında!

İstanbul'da "speed dating" başlamış. "Hızlı flört" diye çevirmişler ama flört bu değil, buna olsa olsa "merhabalaşmak" diyebiliriz. Gerçi ben sanırım eski kafalıyım ama beş dakika içinde bir kadını ya da bir erkeği tanıyıp etkilenmek mümkün olabilir mi? Açıkçası bana yetmez...

AKP – MHP koalisyonu dağılmaz

AKP ile MHP arasında yapılıyor görünen bu bilek güreşinde şimdilik Erdoğan "dış gözlemci" gibi davranmayı tercih ediyor. Koltuğunu tehdit altında hissedene kadar da bu pozisyonunu muhafaza edeceğini düşünüyorum

Hükümete darbe mi, Bakan'a komplo mu?

Ayhan Bora Kaplan suç çetesi soruşturmasının vardığı yer burası: Devletin iki kurumu, adliye ve polis, siyasi rekabetin oyuncağı oluyor!