04 Şubat 2019

Başkan Erdoğan, İsmet İnönü’ye karşı

"Cumhurbaşkanı öyle görünüyor ki muhalefetsiz köyde, ana muhalefet liderliğini de üstüne almış..."

Havuz gazetesi manşet atmış: “Başkan Erdoğan, Annelere En Güzel Hediyeyi Verdi.”
Bu gazete uzun süredir Cumhurbaşkanı’ndan söz edeceği zaman “Başkan” sıfatını kullanıyor. Yandaş medyada böyle bir eğilim var.
Niye Cumhurbaşkanı diyemiyorlar, merak ediyorum.
Başkanlık sistemi tartışmaları sırasında “bu Cumhurbaşkanlığı sistemidir, başkanlık sistemi değildir” diyorlardı, şimdi Cumhurbaşkanı diyemiyorlar.
Bunun Saray’dan kaynaklandığını düşünmemiz için çok neden var.
Çünkü Saray adına gazeteye “vaziyet eden” kişi damadın biraderi. Onun haberi olmadan yandaş medyada da kuş uçmuyor artık.
Saray’dan bu yönde bir işaret gelmemiş olsa, Cumhurbaşkanı yerine Başkan demeyi akıllarından bile geçiremezler.
Neyse, konumuz bu değildi aslında, başa dönüyorum.
Cumhurbaşkanı’nın annelere verdiği en güzel hediye SMA Tip 2 ve SMA Tip 3 ilaçlarının bedellerinin SGK tarafından karşılanması talimatını vermiş olması.
Hasta çocuklardan birinin ailesi 2 yıldır bu konuda çok sıkıntı çektiklerini şimdi “Başkan Erdoğan sayesinde” bu sıkıntının biteceğini söylüyor.
Benim de kafam karışıyor: Bu ilaçları ödeme listesine daha önce almamış olan iktidar sahibi kimdi?
Yoksa bunun da suçlusu İsmet İnönü mü?
Cumhurbaşkanı geçen gün de Üsküdar’da kentsel dönüşümden şikayetleri olan vatandaşlarla konuştu.
Kentsel dönüşüm uygulamalarından yakınanlara sitem etti, “beni dinlemediniz gittiniz müteahhiti dinlediniz” dedi.
Kentsel dönüşüm yasasını, uygulamayla ilgili yönetmelikleri vs. çıkaran kimdi? Yine mi İsmet İnönü?Cuma günü 11 maddelik yerel seçim manifestosunu açıkladı.
Sokaklara araç parkına son vereceklerini söyledi. “Parsel bazlı imar planı değişikliklerine” göz yumulmayacağını açıkladı. Dikey binalar yerine yatay binalar yapılmasını sağlayacaklarını söyledi..
İstanbul’u aralıksız 25 senedir bizzat kendisi yönetiyor. Ankara da hep kendi partisinin başkanları tarafından yönetildi.
Ve sanki belediye başkanlığına ilk kez talip oluyormuş gibi manifesto açıklıyor.
İyi de 25 yıldır İstanbul’da iktidar olan kimdi? İsmet İnönü mü?
Cumhurbaşkanı öyle görünüyor ki muhalefetsiz köyde, ana muhalefet liderliğini de üstüne almış.                         
                                                   ***

 

Beka sorunu iktidar için var

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin 31 Mart’taki meselesinin bir yerel seçimden ibaret olmadığını söyledi.
Bakan Soylu, Türkiye’nin beka sorunu olduğunu, 31 Mart’ta sadece belediye başkanı seçilmeyeceğini, Türkiye’nin bekasının da oylanacağını söyledi.
Devlet Bahçeli zaten uzun zamandır AKP’ye verdiği desteği bu gerekçeyle açıklıyor.
Cumhurbaşkanı da manifestosunu açıklarken Cumhur İttifakı’nın beka meselesi olduğunu söyledi.
“Beka” bildiğiniz gibi “ölümsüzlük – kalıcılık” anlamlarına geliyor.
Yani Cumhurbaşkanı, koalisyon ortağı partinin başkanı ve İçişleri Bakanı’na göre Türkiye’nin önünde bir ölüm – kalım meselesi var.
31 Mart’ta Türkiye çapında yerel yöneticiler seçeceğiz.
Bu yöneticilerin muhalefet partilerinden olması durumunda, Türkiye’nin ruhuna Fatiha mı okuyacağız?
İktidar partisi 16 yıldır Türkiye’yi tek başına yönetiyor.
Ve bu artık nasıl bir yönetimse 96 yıllık Türkiye Cumhuriyeti, ölümün kıyısında bekliyor.
16 yılda Türkiye’yi bir seçimde ölüp gidecek hale getirenlere bu halk niye güvensin?
Aslına bakarsanız Türkiye’nin bir beka sorunu filan yok.
Beka sorunu kendileri için. Başta Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli ikilisi olmak üzere!                                        

                                                          ***

Belediyeler, arpalık olmamalı

CHP’nin Adalar Belediye Başkanı adayı bir meslektaşımız oldu: Erdem Gül.
Medyanın bugünkü ortamında işsiz kalmış ve ne zaman da iş bulacağı belli olmayan bir meslektaşımıza CHP liderinin “kıyak yaptığı” konuşuluyor.
Erdem Gül, bugüne kadar Adalar’a kaç kere gitmiştir, bilemiyorum. Hiç gitmemiş olması da büyük olasılık tabii.
CHP, işsiz bir gazeteciye destek olmak istiyorsa bunun yolu belediye başkanı yapmak mıdır?
Partinin televizyonu var, basın bürosu var, öyle bir yerde mesleğini yapabileceği bir pozisyon bulamazlar mıydı?
Anlamakta zorlandığım diğer konu da Erdem Gül’ün bu teklifi niye kabul ettiği?
Tanımadığı, bilmediği bir coğrafyada belediye başkanlığı yapmak için yeterli donanımı var mı?
Bütün hayatı boyunca ilçe belediyelerinin yönetimi ile ilgili sorunları düşünebildi mi? Hiç sanmıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu, seçimi garantide gördüğü belediyelerin bir tür “arpalık” olduğunu mu düşünüyor?

                                                         ***

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"