09 Nisan 2021

Bardağın boş tarafından korkun

İktidar, seçime kadar geçecek süre içinde bir yol temizliği peşindeyse, tıpkı Fetullahçıların Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında olduğu gibi ardı ardına operasyonlar ve torba davalarla binlerce kişiyi hapse atabilir. Artık böyle bir alacakaranlık kuşağı rejiminde yaşıyoruz

Bir bildiri yayınladıkları için "Devletin Güvenliğine ve Anayasal Düzene Karşı Suç İşlemek İçin Anlaşma" yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 10 emekli amiral için ek gözaltı süresi talep edildi.

"Dört gündür ifadelerini niye alamamışlar" diye sormanın alemi yok tabii.

Önce gözaltını, sonra da tutukluluğu, cezalandırma amacıyla kullanacaklar, onun için böyle oluyor.

Emekli amirallerin önümüzdeki dört günde de ifadelerinin alınmayacağını şimdiden söyleyebilirim.

Onun için bir dört günlük ek gözaltı izni daha alacaklar, buna da iddiaya girerim.

Allah sizi inandırsın, içlerinden bazılarının bu suçlamayla tutuklanacağını da kahve falımda gördüm!

Çünkü ellerinde, gözaltına aldıkları insanlara yönelik bu suçlamayı haklı kılacak herhangi bir delil yok.

İçişleri Bakanı iftiharla açıklıyor, sabahlara kadar çalışıp, aile bireylerinin CHP üyesi olduğu bazı emekli subayları tespit etmişler filan.

İyi de bu suç mu? Değil tabii.

Ama iktidar medyasına ve sözcülerine bakarsanız bu ilişki, emekli amirallerin darbeci olduklarının kanıtı.

Ancak savcılık "darbe yapmak üzere anlaşma yaptıkları" suçlamasına kanıt olacak delilleri hâlâ bulabilmiş değil.

İfade almayı geciktirmelerinin nedeni bu.

Şimdi harıl harıl böyle deliller arıyorlar.

Bir Amerikalı ile ayrı masalarda da olsa aynı lokantada yemek yedi diye Osman Kavala'yı nasıl casus ilan edebildilerse, o türden uydur kaydır bir delil de yaratacaklardır.

İşte bu tablo, nasıl bir rejimde yaşadığımızı açık seçik ortaya koyuyor.

İktidar gücünü tek başına elinde tutan birisi var çünkü.

Ve o iktidar gücü, hem yürütmenin güvenlik güçlerini kontrol ediyor hem de yargıyı kontrol ediyor.

Ve o güç, bu bildiriden bir darbe suçlaması çıkarmak istiyor, savcılar da ne yapsınlar o kadarını bulamayacaklarını daha ilk günden bildikleri için "darbe yapmak için anlaştıklarını" iddia edebiliyor.

Bardağın dolu tarafından bakarsanız iyi kötü bir hukuk kırıntısı hâlâ varlığını sürdürüyor; emekli amiralleri hiç olmazsa hemen kurşuna dizmediler!

Bardağın boş tarafına baktığımızda gördüğümüz ise bu ülkede iktidara biat etmeyenlerin artık hukuki bir güvenceye sahip olmadığı.

Yarın canları öyle isterse muhalefet liderlerini de aynı suçlamayla hapse tıkarlar.

İktidar, seçime kadar geçecek süre içinde bir yol temizliği peşindeyse, tıpkı Fetullahçıların Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında olduğu gibi ardı ardına operasyonlar ve torba davalarla binlerce kişiyi hapse atabilir.

Artık böyle bir alacakaranlık kuşağı rejiminde yaşıyoruz.

* * *

Temeli yazın atacakmış

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul'un temelinin yaz aylarında atılacağını söyledi.

Erdoğan'a göre Kanal'ın iki yakasına kurulacak 500 bin nüfuslu şehir İstanbul'un depreme hazırlık sürecini de hızlandıracakmış.

Bugün günlerden 9 Nisan.

Erdoğan'ın "yaz ayları" dediği de Haziran, Temmuz, Ağustos olmalı.

Demek ki önümüzdeki 2 aylık süre içinde ihale yapılacak, inşaat için yer teslimi gerçekleştirilecek ve temel büyük bir törenle atılacak.

AKP usulü "hızlandırılmış ihale ile yandaş müteahhit zengin etme" yöntemiyle bile gerçekleştirilmesi hayli güç bir zaman bu.

Ama Erdoğan, "yazın temelini atacağız" dediğine göre, bir temel şu ya da bu şekilde atılacak.

İhale yapılmadığı için ihaleyi kazanacak şirketin kredi bulmak üzere nasıl bir yol izleyeceğini bilmiyoruz.

Bildiğimiz, yerli bankaların olanaklarının bu çapta bir işi kredilendirmek için yeterli olmadığı.

Yabancıların da Türkiye ekonomisinin bugünkü durumunda kredi vermek için çok istekli olma olasılıkları pek yok gibi görünüyor.

Kuşkusuz ki Erdoğan da bunu herkes gibi görüyor olmalı.

Ama bu "emlak geliştirme projesini" ne yapıp, edip gerçekleştirmek istiyor ki hâlâ iktidardayken bu projeden beklenen faydayı elde edebilsinler.

Elbette bir de spekülasyon var: O da Çin devletinin bu kanal için gerekli krediyi sağlaması olasılığı.

Kim bilir, belki Uygur Türkleri için bir "eyyy Çin" demeci patlatılmamış olmasının da nedeni budur.

Ama söyledim, bu bir spekülasyon. Doğrulanmış bir bilgi değil.

Çizgi: Tan Oral

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"