Saadet Partili Milletvekili Prof. Dr. Cihangir İslam hakkında Twitter paylaşımları ve TBMM’de yaptığı bir konuşma nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.
Şimdi bu cümleyi okuyan ve yasama dokunulmazlığı nedir, Anayasa’nın 83. Maddesi niye yazılmış gibi konularda en azından kahvehane muhabbeti düzeyinde bilgisi olanların kaşlarının kalktığını görür gibiyim.
Hayır arkadaşlar, yanlış bir şey yazmadım.
Olay aynen böyle gelişti.
Milletvekili Cihangir İslam, iktidar partisi yönetici ve trollerinin hoşuna gitmeyen bir şeyler söyledi.
Söyledikleri önemli şeyler aslında ama konumuz gereği ne söylemiş olduğunun zerre kadar önemi yok.
Ve Ankara’da bir savcı, bu sözler üzerine bir soruşturma başlattı.
Anayasa’nın 83/1. Maddesi şöyle diyor:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Meclis'te ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanı'nın teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.”
Ortalama zeka düzeyindeki herkesin anlayabileceği açıklıkla yazılmış bir madde bu.
Böyle yazılmış ki herhangi bir yanlış anlamaya açık olmasın, yasama dokunulmazlığına halel gelmesin, Meclis üzerinde vesayet kurmaya vesile olmasın.
Ama Savcı Bey, bu açık hükme rağmen soruşturma başlatmakta sakınca görmüyor.
Anayasa’yı bilmiyor olması mümkün mü? Hukuk fakültesinde, daha birinci sınıftayken bunu öğrenmeden nasıl mezun olmuş olabilir?
Savcı Bey elbette bunu herkes kadar biliyor. Ama soruşturma başlatmaktan da geri kalmıyor.
Çünkü amacı Meclis iradesi üzerinde bir vesayet tesis etmek. Saray’ın, yargı eliyle yaratmak istediği bir vesayet bu.
Ahmet Şık için Meclis’ten uzaklaştırma cezası verilirken de amaç buydu, Enis Berberoğlu’nun seçimden sonra bile hapiste tutulmasının amacı da...
Şimdi kurban olarak Cihangir İslam seçilmiş.
Bir yandan AKP sözcüleri, diğer yandan troller ve onların da önünde ellerinde soruşturma bayrağı ile savcılar İslam'ın üzerinde tepinmeye çalışıyor.
Meclis’i tümden işlevsiz hale getirene kadar da durmayacaklarını söyleyebiliriz.
Ve öyle görünüyor ki TBMM’yi ortadan kaldırma planında savcıların özel bir yeri var.
***
Zorunlu askerlik kaldırılmalı
Haber gazetelerde şöyle yayımlandı: “Kütahya’da askerliğini bedelli olarak tamamlayan Hakan Sabancı, günlerin zor geçtiğini ifade eti.”
İki-üç günlük yol izniyle birlikte toplam 21 günlük bedelli askerliğin neden zor geçmiş olabileceğini, askerlik yapmış olan herkes anlayacaktır.
Bazı durumlarda bir gün bile fazla gelir.
Geçenlerde kısa dönem askerliğini tamamlayan bir genç ile de konuşma olanağım oldu.
“Anlat bakalım” dedim, “bir Türk genci olarak askerlikte neler öğrendin?”
Yanıtı şöyle oldu: “Mıntıka temizliği, sigara molası, selam verme, sola, sağa dönme, uygun adım yürüme.”
Böyle olacağını hepimiz bilmiyor muyduk? Başta da ordunun her kademedeki komutanları!
Nitekim Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, yeni askerlik sistemi ile ilgili çalışmaların sürdüğünü söyledi.
“Bu bedellidir, dövizlidir, 6 ay mıdır, 7 ay mıdır, asteğmendir, üsteğmendir lafını çıkarıp bunu bir zemine oturtma gayretimiz sürüyor”.
Aslında her şey çok açık: Günümüz koşullarında, dört aylık piyade eğitimiyle askerlik öğretmek ve sonra bu erlerden orduda yararlanmak mümkün değil.
Askerlik artık eskisi gibi değil, ileri teknolojinin yoğun olarak kullanıldığı bir meslek.
Onun için zorunlu askerliğin kaldırılması, ordunun tüm unsurlarıyla profesyonelleşmesi şart.
Bedel ödettirilerek askerlikten muaf tutmak ya da kısa süreli askerlik yaptırmak da eşitlik ilkesine aykırı.
Zorunlu askerliğin bütçedeki payını, profesyonel orduya aktarmakla işe başlayabilirsiniz.
***
İki yanlış, bir doğruyu götürdü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Hanım, Mardin’de katıldığı bir etkinlikte satranç oynamış.
Etkinlikte çekilen bir fotoğrafta Emine Hanım’ın 'at'ı, satranç kurallarına göre mümkün olmayacak bir kareye taşıdığı görülüyor.
Tabii bu durum sosyal medyada kendisine bir yer bulmuş, üzerine yazılmış, konuşulmuş.
Ve yine pek doğal olarak bu haber gazetelerde yayınlanmamış.
Sosyal medyada neden eleştirildiğini, gazetelerde neden yer almadığını tahmin etmek zor değil.
Çünkü bu durumun Emine Hanım’ı zor duruma sokacağı düşünülüyor.
Sosyal medya Emine Hanım'ı “oynarmış gibi yapmakla” suçluyor, gazeteler ise sus pus olmuş, haberi verirlerse Emine Hanım’a zararları dokunacakmış gibi.
İki tarafın da yanlış olduğu bir durum olduğu için benim de ilgimi çekti.
Satranca ilgi çekmenin, çocukları küçük yaşta satranca yöneltmek istemenin kötü bir tarafı yok.
Tam tersine zihin açıcı, düşünme disiplini kazandırıcı yararlı yönleri var bu oyunun.
Dolayısıyla Emine Hanım’ın yanlış oynamasının da bir önemi yok.
Önemli olan ilgiyi çekmek ki Cumhurbaşkanı’nın eşinin bu oyunu oynaması, birçok evde satranç oynamaya olumlu bakılmasını sağlar.
Bu durumu eleştirmek ne kadar saçmaysa, bunu saklamaya çalışmak da o kadar saçma.