Bu meşum cümleyi artık duymadığım için ne kadar mutlu olduğumu geçen gün bir arkadaşım ile Galatasaray Lisesi'nin oradan geçerken fark ettim. İstiklal Caddesi'nin artık Kalküta caddelerini andıran kalabalığından kaçmak için arka sokaklardan yürüyerek Tünel'e doğru ilerlerken, hemen solumda, demir parmaklıkların arkasındaki bahçede toplanmış küçük bir grup öğrenci gördüm. Hararetle bir şey konuşuyorlardı, kimisi oracıktaki banka oturmuş, bazıları ayakta.
Benzer sahneler gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti. Askıyla filan uğraşmamak için üzerinden çıkarınca aceleyle dolaba tıkıştırılmış, o yüzden de her zaman buruş buruş giysiler içinde leyli meccaniler!
Yüzümde beliren anlamsız tebessümü arkadaşıma açıklamak zorunda hissettim: Artık okula gitmek zorunda olmadığım için o kadar mutluyum ki!
Laf aramızda bir dönem şöyle bir kâbus da görüyordum. Kaç gece terler içinde uyandım hatırlamıyorum; kapı çalıyor, açıyorum. Bir polis ve Müdür Burhan Bey kapıda. "Okula geri dönüyorsun" diyorlar, "Bir hata olmuş, mezun olamamışsın, son sınıfı tekrarlaman gerek."
Burhan Bey elindeki makası şaklatıyor, "Saçın uzamış yine"!
Birkaç kere beni tıraş etmişliği var, Allah rahmet eylesin bunun için hiçbir zaman para talep etmedi ancak arada iki - üç tokat atmaya çalışırdı.
Neredeyse bütün sınıfın, Beden Terbiyesi'ndeki boks kursuna yazılıp eskiv öğrenmeye neden gayret ettiğimizi ise hiçbir zaman öğrenemediğini düşünüyorum!
Her neyse, hepsi geride kaldı.
Pazar akşamüstü sinemadan ya da maçtan çıkıp kan ter içinde mütalaa saatine yetişmek ve can sıkıntısı içinde ders kitaplarındaki kargacık burgacık rakamlara, harflere boş gözlerle bakmak artık yok. Onun için telaşlanmayın, "sözlü yapacağım" dediysem de o türden bir şey değil, zaten sınavı da ben yapmayacağım, kendi kendinize yapacaksınız.
Bu sınavın hikâyesi çeyrek yüzyıl öncesine dayanıyor.
New York Devlet Üniversitesi (SUNY – Stony Brook) hocalarından psikolog Arthur Aron laboratuvarında iki yetişkini birbirine aşık etmeyi başarmıştı. Basit bir teknik gibi görünüyor ama hiç tanımadığınız bir insanla bunu denemek dehşet verici sonuçlar da yaratabilir.
Dr. Aron'un deneyinde heteroseksüel bir erkek ve bir kadın laboratuvara ayrı kapılardan girip yüz yüze bakacak şekilde oturdular. Birbirlerine sormaları için ellerine üç set halinde 36 soru verilmişti. Önce karşılıklı olarak soruları yanıtladılar.
Ardından da dört dakika boyunca hiç ses çıkarmadan birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Gözlerini kaçırmadan, refleks olarak göz kırpmamaya çalışarak!
Ve sürpriz: Çift altı ay sonra evlendi!
Laboratuvarda çalışan herkesin düğüne davet edildiğini de biliyorum çünkü haber gazetelerde de yayınlanmıştı.
Sonrasını tahmin edebilirim ama bunun bir tahminden ileri gitmediğine tekrar dikkatinizi çekerim. ABD'de ortalama evlilik 12 yıl 2 ay sürüyor. Evliliklerin yüzde 46'sı boşanma ile sonuçlanıyor. Ve zannedildiğinin aksine gelir düzeyi yükseldikçe boşanmalar azalıyor. Mali sıkıntılar hemen her ülkede olduğu gibi ABD'de de boşanma nedenlerinin başında geliyor.
Onun için bu çiftin yüzde 46 olasılıkla boşandığını, yüzde 54 olasılıkla evliliklerinin sürdüğünü ama kadının adama dırdır ettiğini, adamın karısına hiç özen göstermediğini söyleyebilirim.
Dr. Aron'un 36 soruluk bu testini, Daniel Jones'un NY Times'ta yayımlanan makalesinden aktaracağım. Kötü çevirinin suçlusu elbette benden başkası da değil.
Test, çiftlerin birbirlerine kendilerini ve karşısındaki kişi hakkındaki düşüncelerini dürüstçe anlatmaları esasına dayanıyor.
Bu köşenin izleyicileri hatırlarlar, aşk ilişkisinin ilerleme sürecinde çiftlerin birbirlerine rol yaptıklarını çok anlatmıştım.
Zaman içinde kişilerin kendilerini göstermeye çalıştıklarından farklı olduklarının, eş tarafından görülmeye başlamasının da ilişkinin geleceği için tehlikeler yarattığından söz etmiştim.
Test, ilişkinin başında dürüstlüğü hedefliyor.
Şimdi elbette bizimki gibi bir memlekette bir kıza/erkeğe gidip "gel şu soruları yanıtlayalım, belki de birbirimize âşık olması gereken insanlarız" demenin zorluğunu biliyorum.
Ama bir oyun olarak sevdiceğinizle denemek istersiniz belki.
Ya da bir ilişkinin çok başındaysanız ve kuşkularınız varsa bir deneyin, bakalım ne çıkacak.
Ve bu konuyla ilgili olarak "sorumsuz gazeteci" rolündeyim, uyarmış olayım.
Birinci Grup
Sorular
- Akşam yemeği konuğu olarak kimi davet etmek isterdiniz? Limit yok, aklınıza kim gelirse.
- Ünlü olmak ister misiniz? Ne şekilde?
- Bir telefon görüşmesi yapmadan önce söyleyeceğiniz şeyin provasını yapıyor musunuz? Neden? Niye?
- Sizin için "mükemmel" bir gün nasıl olur?
- En son ne zaman kendi kendine şarkı söyledin? Ya başka birine?
- 90 yaşına kadar yaşayabilseydiniz ve hayatınızın son 60 yılı boyunca 30 yaşındaki bir kişinin zihnine veya bedenine sahip olabilseydiniz, kim olmak isterdiniz?
- Nasıl öleceğinize dair bir önseziniz var mı?
- Siz ve partnerinizin ortaklaşa paylaştığı üç şeyi söyleyin.
- Bugüne kadarki hayatınızı göz önüne aldığınızda kendinizi en çok ne için minnettar hissediyorsunuz?
- Yetiştirilme şeklinizle ilgili herhangi bir şeyi değiştirebilseydiniz bu ne olurdu?
- Eşinize hayat hikâyenizi olabildiğince ayrıntılı bir şekilde dört dakika içinde anlatın.
- Yarın herhangi bir nitelik veya yetenek kazanmış olarak uyanabilseydiniz, bu ne olurdu?
İkinci Grup
Sorular
- Bir kristal küre size kendiniz, hayatınız, geleceğiniz veya başka herhangi bir şey hakkında gerçeği söyleyebilseydi, neyi öğrenmek isterdiniz?
- Uzun zamandır yapmayı hayal ettiğin bir şey var mı? Neden yapmadın?
- Hayatınızın en büyük başarısı nedir?
- Bir arkadaşlıkta en çok neye değer verirsin?
- En değerli anınız nedir?
- En korkunç anınız nedir?
- Bir yıl içinde aniden öleceğinizi bilseydiniz, şu anki yaşam tarzınızla ilgili herhangi bir şeyi değiştirir miydiniz? Neden? Niye?
- Arkadaşlık sizin için ne ifade ediyor?
- Aşk ve sevgi hayatınızda hangi rolleri oynuyor?
- Partnerinizin olumlu özelliği olduğunu düşündüğünüz beş şeyi paylaşın.
- Aileniz ne kadar yakın ve sıcak? Çocukluğunuzun diğer insanların çoğundan daha mutlu olduğunu düşünüyor musunuz?
- Annenizle ilişkiniz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üçüncü Grup
Sorular
- Tam da şu anda eşinizle aynı hissettiğinizi düşündüğünüz üç şey nedir? "Biz" ile başlayan üç cümle kurun. Örneğin: "İkimiz de bu odada ........ hissediyoruz."
- Bu cümleyi tamamlayın: "Keşke ......... paylaşabileceğim biri olsaydı."
- Yakın bir arkadaş olacaksanız, onun bilmesi gerektiğini düşündüğünüz en önemli şeyleri paylaşın.
- Partnerinize onda nelerden hoşlandığınızı söyleyin. Yeni tanıştığınız birine söyleyemeyeceğiniz şeyleri söyleyecek kadar açık olun.
- Hayatınızdaki utanç verici bir anı paylaşın.
- En son ne zaman başka birinin önünde ağladınız? Ya kendi kendinize?
- Partnerinizin beğendiğiniz bir özelliğini hemen şimdi söyleyin.
- Üzerine şaka yapılamayacak kadar ciddi olan ne vardır?
- Sahip olduğunuz her şeyin içinde olduğu eviniz yanmaya başlıyor. Sevdiklerinizi ve evcil hayvanlarınızı kurtardıktan sonra, son bir hamle daha yapmak için zamanınız var. Neyi kurtarmak isterdiniz? Neden? Niçin?
- Kaybettiğiniz yakınlarınız içinde en rahatsız edici bulduğunuz ölüm hangisiydi? Neden? Niçin?
- Kişisel bir probleminizi paylaşın ve partnerinize bu sorunu çözmek için ne önereceğini sorun. Ayrıca, partnerinizden anlattığınız sorununuz ile ilgili ne hissettiğinizi düşünmesini isteyin.
Testimiz bitti. Şimdi dört dakika süreyle, sessizce birbirinizin gözlerinin içine bakın. Bu göz testini yukarıdaki soruları yapmadan da deneyebilirsiniz aslında. Gözlerinizi kaçırdığınız anda test biter, fiş gider!
Mehmet Y. Yılmaz'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|