Ukrayna istilası başladığından beri Üçüncü Dünya Savaşı devamlı olarak gündemde.
Temkinli konuşmaya çalışan joe Biden, Amerikan askerlerinin Ukrayna'yı savunma amacıyla ülkeye girmelerinin Üçüncü Dünya Savaşı'nın başlangıcı anlamına geleceğini ve bu savaşın Ukrayna'da başlamaması gerektiğini beyan etti.
Konuşmalarını temkinlikle kısıtlamamayı tercih eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky ise Üçüncü Dünya Savaşı'nın ülkesinde şimdiden başlamış olabileceğini öne sürdü.
Avrupa'da siyasetçiler sürekli bu savaşı küresel bir çatışma seviyesinde lanse ediyorlar.
Küresel liderlerin gerçekçi bir senaryo olarak bu üç kelimeyi kullanmaları da oldukça ürkütücü.
Modern çağda icat edilen silahların sadece erken prototiplerini görebilen Albert Einstein, Üçüncü Dünya Savaşı'nın hangi silahlarla savaşılacağını bilmiyorum ama Dördüncü Dünya Savaşı'nın taş ve sopalarla olacağından eminim demişti.
Bizi taş devrine geriletecek bir dünya savaşına gerçekten yakın mıyız?
Yakınsak, şu anda Ukrayna'da gördüğümüz çatışmanın daha genius çaplısını mı hayal etmemiz gerekiyor?
Geleceğin savaşlarını öngörebilmenin birçok avantajı var.
En iyi ihtimalle savaşın gerçekleşmesi engellenebilir.
Hazırlanarak, daha etkili mücadele verme ve dolayısıyla kazanma şansı artabilir.
Bunlar mümkün değilse, en azından altyapı ve siviller üzerindeki yıkıcı etkileri kısıtlanabilir.
Batı desteği ile Ukrayna ordusuna verilen ve en değerli silahları haline gelen Javelin tank savar füzeleri ile Rusların bütün ülkeyi ezici çoğunlukla hızlıca alma planları suya düştü.
Afghanistan ve Irak savaşları başladığında, Amerikan ordusunun ana kara aracı Sovyetler ile savaşmak üzere dizayn edilmiş olan Humvee jipler var idi. Karşılaştıkları düşman doğaçlama patlayıcı cihazlar kullanınca beklentilerinin çok üstünde kayıp verdiler çünkü zırhları başka tür bir savaş için tasarlanmıştı.
Sonunda başarısızlık olarak görülse de, İngiltere'nin 1938 yılında Hitler'e uygulandığı yatıştırma politikası, İngiltere'nin 1 yıl sonra başlayan dünya savaşına hazırlanması için değerli vakit kazandırmıştı.
Tarihsel kayıt, güncel veri ve analitik kapasitenin kolaylıkla ulaşıldığı bu dönemde, geçmiş kadar geleceği de iyi okuyabiliyoruz.
Modern toplumlarda uzun süredir asimetrik ve/veya sivil savaşlara alıştık. Büyük çapta, düzenli orduların karşı karşıya çatıştığı savaşlar yerine düzenli ordularla vur-kaç taktikleri ile gerilla savaşı uygulayan direniş güçleriyle küresel bir çatışma düşünülemez hale gelmişti.
Zaman zaman Tayvan ve Kaşmir gibi büyük güçler arasında çatışmaya yol açabilecek infilak noktaları konuşulsa da, kimse yakın tarihte gerçek bir küresel savaş beklemiyordu.
Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan beri gerçekleşen ilk simetrik savaş, dünyada yeni bir dönemin başladığının işareti olarak okunuyor.
Rusya tek başına dünyaya medan okuyan bir koalisyon kuracak güçte değil. Ama tek bir süper gücün dünyaya yön verdiği çağ sona ermekte.
Soğuk Savaş'ın sonundan beri ilk defa dünya tekrar birbiriyle rekabet içinde olan birden fazla süper güce ev sahipliği yapacak ve bölgesel güce sahip ülkeler de kendi etki alanlarında daha da güçlü olacak.
Bu yeni dünyada gerçekleşebilecek bir savaşta kullanılacak silahların teknolojilerinin erken versiyonları gözümüzün önünde.
Nükleer silahlara zaten alıştık. 1961 yılında Sovyetler Birliği tarafından test edilen ‘Çar Bombası' Hiroshima'nın merkezini yok eden atom bombasından 3,333 kat daha güçlü.
Rusya'nın ilk kez Ukrayna savaşında kullandığı, ses hızından 5 ile 10 kat daha hızlı hareket eden hipersonik füzeler, füze savunma sistemlerini etkisiz kılarak nükleer savaş başlıklarını binlerce kilometre uzağa taşıyabiliyor.
Uganda uydu vuran füzeler birçok ülke tarafından test edilmiş bir teknoloji.
Siber saldırılar ile dezenfermasyon şu anda daha çok haber haber değerine sahip olsa da, enerji, lojistik ve internet kablo hatları gibi modern yaşamı mümkün kılan altyapıları hedef alabilen kapasiteler İran'dan Kuzey Kore'ye kadar birçok devlet tarafından geliştirildi. Yapay zeka teknolojilerinin gelişimi ile bu kapasiteler akıl almaz seviyelerde artacak.
Yeni gelişen bu silah teknolojileri ile küresel telekomunikasyon uydu ağları bir anda yok edilebilir, enerji altyapıları tamamen çökertilir, megaşehirler yerle bir edilebilir ve en korkutucusu bunların hepsi milyonlarca askerin kıtalar arasında savaş alanlarına gitmelerine gerek kalmadan, tamamen bilgisayar sistemleri üzerinden gerçekleştirilebilir.
Kısacası taş devrine dönmemiz için düğmelere basmanın yettiği bir dünyada yaşıyoruz.
Bu geleceği engellemek içinse düğmelere basabilecek ülkeleri ve basmalarına yol açabilecek sebepleri doğru okumanın önemi, silahların yok edici gücüne parallel olarak artmakta.
Bu risk de aslında Batı dünyasının rahatlıkla mücadele edebildiği Rusya'dan değil, yüzleşmekten kaçındığı Çin'den geliyor.
Çin ile Amerika arasındaki bir savaş, Ukrayna'nın aksine sözde değil, gerçek anlamıyla bir dünya savaşı olabilir.
Belki de ürkerek hayal etmemiz ve hazırlanmamız gereken asıl savaş da bu.