08 Ocak 2023

Propaganda mevsimi

Oy kullanacaklar açısından; onları Türkiye standartlarında bile alışılmamış bir iletişim kampanyası (propaganda) bekliyor

Propaganda denince genelde aklımıza hep Mussolini veya Goebbels gibi isimler gelir.

İsimleri tarihin propaganda mevsimlerini tanımlar.

Bu kadar anılmalarının sebeplerinden biri, yarattıkları etkin propaganda kullanımlarının hâlâ kamunun hayal gücünü yakalayabilmelerinden ötürüdür.

Propagandanın bu etkisi tarih boyunca kendini göstermiştir.

Bugün Marcus Antonius ile bilinen tarihi bilgilerin çoğu, onunla savaşan Octavius'un hakkında sürdürdüğü propaganda kampanyasına dayalıdır.

Katolik Kilisesine karşı başlayan reform tarihi; ağırlıklı olarak propaganda cephelerinde savaşılmıştır ve matbaanın icadı ile halka erişimi yepyeni bir seviyeye varmıştır.

20. yüzyıldaki Bolşevik Devrimi, dünya savaşları ve Soğuk Savaş döneminde devletler tarafından geliştirilen propaganda posterleri, savaş hedeflerini neredeyse vatandaşlarının kişisel misyonlarına dönüştürmeyi başarmıştı.

Tarih gözüyle baktığımızda da geçtiğimiz yüzyılda propaganda kullanımı doruğa ulaşmış gibi hissediliyor.

Oysa siyasi propaganda, hiç bugünkü kadar yaygın olmamıştı. Bu salgına dünyanın her köşesinden farklı örnekler verebiliyoruz.

Macaristan'da Orbán hükümeti devlet kanallarını birebir kontrol edip, özel medya kanallarını da ittifaklarının kontrolüne geçmesini sağlayarak, ana kanallarda kendi filtrelerinden geçmeyen herhangi bir haberin yayılmasını engellemekle beraber, sürekli çalışan bir propaganda ağı kurdular.

Amerika'da Donald Trump, aynı şekilde medyayı ele geçiremese de, birkaç destekçi medya kuruluşu ile sosyal medya erişimini birleştirerek, kendi siyasi propagandasından başka hiçbir şeye inanmayan büyük bir seçmen kitlesi yaratabildi.

Çin ise sadece medya kullanımını değil, ülkede faaliyet gösteren her alanın bilgi akışını birebir kontrol etmekte. Çin Güvenlik Seddi – Çin'deki tüm yabancı sitelere erişimi yöneten uygulamalar – ülkedeki bilgi akışının kontrolünü tamamen devlete verdi. Google sansür konusunda devlet ile anlaşamayınca, 2010'dan beri arama motoru faaliyetlerini sona erdirdi. Devlet propagandası ile genel siyasi bilgi akışı arasındaki farkı görmek bazen oldukça zorlaşıyor.

Bunlar yeni değil.

Siyasi propagandanın rolü her zaman aynı olmuştur.

Günümüzde farklı olan kullanılan yöntemler veya materyallerden çok, teknoloji sayesinde gelişen erişim gücü ve karşı bilgi akışını engelleyebilme kapasitesi.

Kullanıcıları ise her zaman alıştığımız aktörler olmuyor.

Meksika'daki uyuşturucu kaçıran ve sayısız cinayetten sorumlu olan karteller bile müzik, edebiyat, televizyon programları ile kendi reklamlarını yapıyor, şehirlerde 'narco' afişler asarak hem rakiplerini tehdit ediyorlar hem de yeni üyeler için rekabet ediyorlar.

Siyasi propagandanın temellerinden biri toplumda güvensizliği arttırarak, insanların neye inanıp neye inanmamaları konusunda fikirlerini bulandırmak.

İnternet ortamında propagandist aktörler, profesyonel troller, sosyal medyada yer edinen ve bazen para karşılığı bazen de bilinçsiz kullanılan bireyler, ana medya kanallarında gördüğümüz propagandanın iyice yayılmasını sağlıyor ve ikna gücünü katlıyor.

Teknoloji kullanımı arttıkça, manipülasyon da gittikçe kolaylaşıyor.

Devletler de bunun farkında…

Oxford Üniversitesinin 'Küresel Sosyal Medya Manipülasyon' Raporu, en az 81 tane ülkede devlet sponsorluğunda dezenformasyon ve bilgisayar bazlı propaganda yapıldığını açıkladı.

Hindistan'da 2019 seçimlerinde siyasi partilerin seçim iletişim bütçelerinin yüzde 20-25'i sosyal medya influencer'larına ayrıldı.

Geçen ay Özbekistan'da bir öğrenci hükümetin öğrenci grupları ile 'sistematik iletişim' grupları kurması gerektiğini teklif edince, kendisi de devletten bir iş teklifi aldı. Bu grupların birçok muhalif tarafından 'trol fabrikası' olarak adlandırılmasına rağmen…

Ukrayna savaşı başladığından beri Rusya ve Ukrayna arasında küresel bir gölge propaganda savaşı da gerçekleşiyor (ki bu konuda Ukrayna çok daha başarılı).

Ki bunlar gibi daha binlerce örnek var.

Hiçbir siyasi parti, kendi girdikleri seçimin tarihi olmadığını veya ülkeleri için en önemli seçimlerden biri olmadığını söylemez.

Fakat Cumhuriyetin yüzüncü yılında; ülkede bu kadar karışıklık ve tüm siyasi adaylarla ilgili birçok soru işareti varken, gerçekten oldukça kritik bir seçim olacağı duygusuyla uzun süredir ilk kez sonucu kolay okunamayan bir seçim bekleniyor.

Oy kullanacaklar açısındansa; onları Türkiye standartlarında bile alışılmamış bir iletişim kampanyası (propaganda) bekliyor.

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni dünya düzeni gözümüzün önünde şekil alıyor

Hızla Batı düzenine karşı alternatif bir düzen sunacak bir koalisyon oluşturmakta. Bu da Batı ülkelerine büyük bir tehdit oluşturuyor

Ölümcül otonom silahlar kontrol edilebilir mi?

Viyana'daki konferans düzenleyicileri bizim jenerasyonumuzun -atom bombasının babası olarak bilinen- "Oppenheimer" anının geldiğini savunuyorlar

İşçiler, 1 Mayıs'ı nasıl kaybetti?

Büyük değişimin en küçük parçasını bile fark etmeyip, tümüyle ideolojik kutuplaşmanın simgesi haline gelmiş 1 Mayıs protesto yürüyüşlerinde ısrarcı olmak, geçmişin geleceği unutturmasına yol açar.