14 Temmuz 2024

Organize suç örgütlenmesinde "Gig Economy" modeli

Tokuryū, herhangi formal bir yapıya sahip olmadan, isimleri bilinmeyen, bazen sıradan vatandaşlardan oluşan gönüllülerin; yarı zamanlı "karanlık' işleri adeta sözleşme bazında üstlenip, ortaklarını bile çoğu zaman tanımayarak suç işleyen ve hızla dağılıp, yenilenerek ortaya çıkabilen birey ve grupları temsil ediyor

Tokyo'nun Ginza bölgesine genel bir bakış

İngilizce "Gig Economy" olarak adlandırılan; teknoloji şirketlerinin kurulu ekonomik düzenleri bozarak, yeni iş modelleri ile yeni sektörler kurması normalleşmiş bir durum.

Sürekliliği olmayan iş piyasası anlamına gelen "Gig Economy" modeli; Uber'le arabası olan herkesi potansiyel taksi şoförü veya Airbnb ile evi olan herkesi potansiyel bir otel işletmecisi yaptı.

Daha yüzlerce, belki binlerce böyle şirket bulunmakta.

Bu sektörlerde her zaman yasalar ile sürtüşme söz konusu.

Türkiye'de, Uber'e taksicilerin şiddetle karşı çıkmaları ve sonrasında UberXL'in yasaklanması bir örnek.

Fakat genelde bu sürtüşme, yasaların yeni iş modellerine hazır olmaması ve yeni düzenlemelere ihtiyaç bırakmasından dolayı kaynaklanıyor.

Oysa bu modelin yasa dışı sektörlerde kullanılamaması için bariz herhangi bir neden yok.

Ne de olsa bu tarz organizasyonların hepsi modern dünyaya bir şekilde adapte oluyor.

1980'lerde Pablo Escobar'ın kokain kaçıran denizaltılarının keşfedilmesi bir süreliğine şaşırtıcıydı. Sonra "narko-denizaltı" diye bir konsept gelişti. 

Daha önce Meksika'da kartellerin teknoloji kullanımını da yazmıştım.

Avrupa'nın birçok şehrinde "dark net" (karanlık internet) ile website bazlı uyuşturucu satışı yaygınlaştı.

Bitcoin ile para aklamak artık neredeyse küresel suç örgütleri için standart oldu.

Bunlar doğal bir evrimin sonucu mu yoksa modern trendleri takip eden liderler ile mi değişiyor, belli değil.

Ama değişim olduğu kesin.

Suç örgütü dediğimizde akla ilk gelen isimler İtalyan ve Rus mafyaları (elbette bizim ülkemizin mafyasının da hatırı sayılır), Meksika kartelleri, Çin'de (İngilizce adıyla) Triad...

Gerek Hollywood filmleri, gerek sokak mitolojileri olsun, bu örgütler hep hatırda kalır bir şekilde kamuoyunun hayal gücünü tetikliyor.

Japonya'da bu rolü Yakuza oynuyor.

İtalyan Mafyası gibi ritüellere büyük önem veren bir grup.

Üyeliklerini göstermek için serçe parmaklarını keser, belli dövmeler yaptırırlar.

Yasa dışı aktivitelerine rağmen uzun ve köklü bir tarihleri vardır.

Yakuza Japonya'da 17. yüzyıldan beri yer edinmiştir.

Geçmişleri kesin olarak bilinmiyor olsalar bile tarihi olarak iki sınıftan oluşuyorlar: kaçakçılar (tekiya) ve kumarcılar (bakuto).

Kaçakçılar en düşük sosyal sınıftan oluşsa da şehir pazarlarında ürün satarak ve güvenlik rolü de oynayarak biraz daha meşruiyet kazandılar. Samuray'a yakın statüye sahip olanlar bile oldu.

Kumarcılar ise şehirlerde barınamayan, toplumda kabul görmeyen bir kategori olarak ağırlıklı olarak kumar ve tefecilik yaptılar.

Daha sonra oluşan imajları ağırlıklı olarak bu gruptan kaynaklandı.

Tarihleri ne olursa olsun yüzlerce yıl Japonya yeraltı sistemini belirlediler.  

Güçlerinin doruğunda neredeyse 100 bin üyeleri, dünyanın birçok ülkesinde operasyonları vardı.

Bugün ise yepyeni bir oluşum ile tehdit altındalar.

Japonya'nın gölgelerinden ortaya çıkan Tokuryū hareketi tamınlaması zor, yepyeni bir suç şebekesi modelini temsil ediyor.

Hareketin ismini Ulusal Polis Ajansı taktı.

Tokuryū, anonim anlamına gelen tokumei ve akış anlamına gelen ryudo kelimelerinin birleşiminden oluşuyor.

Yakuza hiyerarşi ve üyeliklerini dünyaya ilan etmeyi temsil ederken, Tokuryū, tespit edilmesi zor, yarı zamanlı, gizemli yarı gangsterleri temsil ediyor.

Orta Doğu'da "uyuyan hücreler" olarak işleyen terör örgütlerini andıran organizasyon yapısı, bu gruplardan bile daha gizli ve takip edilemez karakteristiklere sahip.

Herhangi formal bir yapıya sahip olmadan, isimleri bilinmeyen, bazen sıradan vatandaşlardan oluşan gönüllülerin; yarı zamanlı "karanlık' işleri adeta sözleşme bazında üstlenip, ortaklarını bile çoğu zaman tanımayarak suç işleyen ve hızla dağılıp, yenilenerek ortaya çıkabilen birey ve grupları temsil ediyor.

Kısacası Gig Ekonomisi'nin Japon gangsterlerine uzanmasından bahsediyoruz.

Japonya Hükümeti özellikle 2010'dan beri Yakuza ve benzeri suç örgütlerinin para kazanmasını ve hareket alanlarını kısıtladıkça, bu gruplar yerlerini teknolojiye daha yatkın yarı gangsterlere kaybetmeye başladı.

Elbette Tokuryū modelinden büyük suç örgütleri de faydalanıyor. Ama suç işlemek çok daha "demokratlaşmış" bir durumda.

Toplum da polis örgütleri de bu yeni eğilim ile mücadele etmekte oldukça zorlanıyor.

Kriminolog Noboru Hirosue'ye göre; bu model altında suç işleyenler arasında eski Yakuza üyeleri kadar, yüksek gelir ve geçici görevleri çekici bulan, çoğunlukla yasal işlerde çalışan ofis çalışanları ve öğrenciler de var.

Ulusal Polis Ajansına göre 2021 yılından beri tutuklanan 10 bin bireyden fazla şüpheli, Tokuryū olarak sınıflandırıldı.

6170 tutuklu, dolandırıcılık; 2292 tutuklu, uyuşturucu ile ilgili suçlar ve 1721 birey, altyapısı kurmaktan şüpheli…

Fakat bu suçların arkasında yatan beyinlerin kim olduğunu tespit etmek ve kanıtlamak oldukça zor.

Japon polisinin sıra dışı çabalarına rağmen, şimdilik neredeyse imkânsız görünüyor.

Japonya dünyaya innovasyon ihraç etmekle ünlü bir ülke.

Bu model de çok uzun süre geçmeden başka yerlerde görülecektir.

Karşımıza çıktığında baş edip edemeyeceğimiz ise büyük bir soru işareti!

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Can çıkmadan huy çıkmaz

13 yaşında kim iseniz, başınıza gelen olayların küçük etkilerinin yarattığı mikro değişim dışında ölünceye kadar o kişisiniz!

Ukrayna Savaşı'nın en büyük sırrı

Kuzey Akımı sabotajı bir NATO ülkesinin kritik altyapısına saldırıydı. Arkasında gerçekten Ukrayna var ise, bu Mikhailo Podolyak'ın dediği gibi Avrupa'ya bir saldırıdır. Yüzlerce milyar dolarlık destek gönderdikleri bir ülkenin bu tarz bir saldırıda rol oynadığı gerçek olsa bile kamu önünde kabul edilmesi çok zor olacaktır

Kadınlar düello yapar mı?

Avrupa’daki en son bilinen yasal düello Fransa'da iki siyasetçi tarafından 1967 yılında gerçekleşmişti

"
"