12 Kasım 2022

Hindistan'da 900 milyon seçmenin birincisi artık yok

Hint fakiri Shyam Negi’nin demokrasiye olan tutkusu ve inancı, ”Dağdaki çobanınki ile şehirdeki sarışının oyu bir olmamalı” diyenlere adeta bir ders niteliğinde...

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu verilerine göre,1.5 milyara yaklaşan nüfusuyla önümüzdeki sene Çin’i geride bırakarak dünyanın en kalabalık ülkesi haline gelmesi beklenilen Hindistan, aynı zamanda 900 milyonu bulan seçmen sayısı ile dünyanın en büyük demokrasisi.

Hindistan’ın ilk seçmeni olarak bilinen 105 yaşındaki Shyam Saran Negi, geçen pazar günü hayatını kaybetti. Ülkenin İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasından sonra 1952 yılında düzenlenen ilk genel seçimlerde ilk oyu Uttar Pradesh eyaletinde yaşayan Saran Negi’nin kullandığı düşünülüyor. Uttar Pradesh’i eyalet diye küçümseyip geçmeyin. 27 AB ülkesinin bugünkü toplam nüfusunun neredeyse yarısı Uttar Pradesh’te yaşıyor. Ülkede seçimlerin sembolü haline gelen Negi, o günden bu yana düzenlenen her seçimde hiç aksatmadan sandık başına gitmiş. Hint fakiri Shyam Negi’nin demokrasiye olan tutkusu ve inancı, ”Dağdaki çobanınki ile şehirdeki sarışının oyu bir olmamalı” diyenlere adeta bir ders niteliğinde.

Shyam Saran Negi

Hindistan Ulusal Kongre Partisi

Ulusal Kongre Partisi, Hindistan’da devleti kuran en köklü parti. 138 yıl önce İngiliz hegemonyası döneminde kurulmuş. Bağımsızlıktan sonraki Hindistan’ın ilk Başbakanı Jawaharlal Nehru, Kongre Partisi’nin kurucularından. Laikliği öne çıkaran politikaları nedeniyle Müslümanlar dahil Hindistan’daki binbir çeşit azınlığın çoğu sosyal demokrat çizgideki Kongre Partisi'ni destekliyor. Ama parti son yıllarda çok kan kaybetti.

Gandhi Hanedanlığı

Gandhi ailesinin ismi, yuvarlak tel gözlükleriyle beyaz elbisesiyle ve elindeki asasıyla dağ bayır yürürken hatırladığımız Mahatma Gandhi’den gelmiyor. Gandhi adı, Nehru’nun kızı İndira’nın kocası Feroze Gandhi ile evlenip eşinin soyadını almasıyla kullanılmaya başlıyor.

Ulusal Kongre Partisi'nin son 50 yılına Gandhi ailesi damgasını vurmuş. Hindistan’da bugüne kadar görev yapan 15 başbakandan üçü Gandhi ailesinden çıkmış. Üstelik bu sayıya parti lideri olup da başbakanlık yapmayan Rajiv Gandhi’nin İtalyan kökenli eşi Sonia Gandhi ile oğlu Rahul Gandhi dahil değil.

Kongre Partisi'nde Gandhi Hanedanlığı'nın sonu

Alt kıta demokrasilerindeki hanedanlıklar birer birer sona eriyor. Bu yılın ortalarında Sri Lanka’nın son 20 yılına damga vuran Rajapaksa ailesi bir halk hareketi ile devrilmişti. Geçtiğimiz ay içerisinde de Hindistan’ın Ulusal Kongre Partisi'ndeki Gandhi ailesinin hükümranlığı sona erdi. Ana muhalefet partisinin 19 Ekimde yapılan yıllık genel kurulunda partinin deneyimli politikacılarından Mallikarjun Kharge, partinin yeni lideri oldu.

Mallikarjun Kharge

Avrupa siyasi hayatında yeni ortaya çıkan sağ rüzgar, Hindistan’da uzun bir süredir esiyor. İlk kez 2014 yılında başbakan seçilen  “Hindistan Halk Partisi (BJP)”nin lideri Narenda Modi’nin oy tabanı büyük ölçüde aşırı Hindu milliyetçi kesime dayanıyor. 2014 ve 2019 yıllarında yapılan son iki genel seçimlerde de Rahul Gandhi liderliğindeki Kongre Partisi Başbakan Modi’nin Hindistan Halk Partisi karşısında üst üste ağır iki yenilgi aldı. 543 üyeli Hindistan Parlamentosuna ancak 52 Temsilci gönderebildi.

Mallikarjun Kharge’yi bekleyen zor görev

Hindistan’da müteakip genel seçimlerin 2024 ilkbahar aylarında yapılması öngörülüyor. Ulusal Kongre Partisi'nin yeni liderini önümüzdeki dönemde zor bir sınav beklemektedir. Esasen uzunca bir süredir parti içinde gençleştirilmeyi savunan reformcu bir hareket mevcut. 80 yaşındaki Kharge’nin gençleştirmeyi nasıl başarabileceği meçhul. Ayrıca partinin üzerindeki hanedan damgasından, halktan kopukluk suçlamasından kurtularak daha geniş yoksul kesime hitap etmesi gerekiyor. Kharge her ne kadar Gandhi ailesinin bir mensubu olmasa da yıllardır birlikte çalıştığı aile mensuplarıyla yakın ilişkiler geliştirmiş durumda. Son kongrede diplomat kökenli rakibi Shashi Tharoor’a karşı ailenin açık desteğiyle başkanlığa seçilen Kharge’nin, ”Gandhi’lerin Adamı” görüntüsünden kurtulması kolay olmayacak. Nitekim seçildiğinin ertesi günü uzaktan kumanda ile idare edilen parti lideri suçlamasıyla karşılaşmaya başladı.

Gandhiler’den sonra Ulusal Kongre Partisi nasıl bir gelişim gösterecek, herkes merakla bekliyor.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Miçotakis, Papandreu olur mu?

Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerek Başbakan Miçotakis’in bu sefer yangına kürekle gitmektense pozitif gündeme dayalı diyaloğu devam ettirmeyi tercih ettikleri görülüyor

Mark Rutte, NATO'nun yeni genel sekreteri gibi...

İnsan ister istemez 75 yıldır NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip ve önemli ölçüde yükünü üstlenmiş Türkiye’den neden bir genel sekreter adayı bile çıkmıyor diye kendine sormadan edemiyor

Haydi AB'ye girdik diyelim, ya sonra?

Galiba AB’ye üyeliği unutup daimi olarak aday kalmaya çalışmak Türkiye için de daha hayırlı olacak...