19 Şubat 2022

Büyükelçi ne yapar, ne yapmaz?

Büyükelçinin ağzından çıkan her kelime, attığı her adım önemlidir. Günümüzde eskisi kadar ağırlığı kalmamış olsa da, sanıldığı kadar kolay değildir büyükelçi olmak

Geçtiğimiz günlerde, İngiltere ve Amerika büyükelçilerinin İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanı ile görüşmeleri bir avuç suda fırtına yarattı. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, bir büyükelçinin görev bölgesi yaşadığı başkentle sınırlı değildir, tüm ülkeyi kapsar. Hatta büyükelçiler yerleşik sefaretleri bulunmayan birden fazla başka devlet nezdinde de ülkelerini temsil etmekle yetkili kılınabilirler. Bu işleme akreditasyon adı verilir.

Soğuk savaş döneminde Doğu Bloğu ülkeleri, NATO üyesi devletlerin diplomatlarını birer casus olarak gördüklerinden, sadece büyükelçilerin değil, tüm diplomatların şehir dışına çıkışlarını, dışişleri bakanlıklarının iznine tabi tutardı. Mütekabiliyet gereği NATO ülkeleri de, Doğu Bloğu diplomatlarına aynı muameleyi uygulardı. Soğuk savaşın sona ermesiyle, "gezi rejimi" denilen bu garabet de tarihe karıştı.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake ile Ekrem İmamoğlu

Büyükelçilerin başkent dışındaki temasları

Büyükelçiler, ülke içerisinde seyahat ederken özel güvenlik önlemleri talep etmedikleri takdirde, bulundukları ülke makamlarına bilgi vermek zorunda değildirler. Genelde kendi bakanlıklarından da önceden izin almazlar, gezilerinin sonunda temasları hakkında başkentlerine bilgi sunarlar.

Büyükelçilerin ziyaret ettikleri şehirlerdeki valilere, belediye başkanlarına, ülke federal sistemle yönetiliyorsa, eyalet başbakanlarına nezaket ziyaretinde bulunmaları usuldendir. Bu görüşmeler için ziyaretin resmi nitelikte olması da gerekmez. Ziyaret resmi ise, büyükelçiler kendileri için ticaret odalarında, sivil toplum kuruluşlarında ve üniversitelerde düzenlenen toplantılarda konuşma yaparlar, basına demeç verirler. Bu tür programları da o şehirdeki başkonsolosları veya fahri konsolosları hazırlar.

Büyükelçiler ve iç politika

Büyükelçilerin asli görevlerinden biri de iç politikayı izleyerek bakanlıklarına ülkedeki gelişmeler hakkında düzenli bilgi aktarmaktır. Özellikle seçim dönemlerinde siyasi havayı doğru koklamak çok önemlidir. Kendine güvenen sefirler, seçimlerden bir gün önce, kriptoyla (şifreli telgraf) seçim sonuçlarına ilişkin tahminlerini merkezlerine bildirirler. Ülkede ne olup ne bittiğini değerlendirebilmek için de yerel medyayı takip ederler. Bu bakımdan Ülkenin dilini konuşabilen büyükelçiler avantajlı bir konumdadır. Aksi takdirde, basın müşavirliklerince yapılan çevirilere bağımlı kalırlar. Bu konuda İngiltere takdire şayan bir sicile sahiptir. Son dönemde, Türkiye'de görev yapan İngiliz büyükelçilerin hemen hepsi sular seller gibi Türkçe konuşabiliyordu. Koyu bir Beşiktaş taraftarı olan bir önceki İngiltere büyükelçisi Richard Moore, Beşiktaş taraftarlarını kıskandıracak kadar Türkçe tezahürat bile yapabiliyordu. Dünyada önde gelen birkaç ekolden biri sayılan Türk Hariciyesi, maalesef büyükelçilerinin yerel dilleri konuşabilmeleri açısından başarılı bir sınav verememiştir. Osmanlı'nın büyükelçi olarak çok sayıda gayrimüslimi istihdam etmesinin bir nedeni de yerel lisanı bilen sefir bulmakta zorlanması olmalı. Haberimiz olmadan kuş uçmaz dediğimiz Orta Doğu'da, Arapça bilen büyükelçilerimizin sayısı hiçbir zaman bir elin parmaklarını geçmedi.

Büyükelçilerin haber kaynakları

Büyükelçilerin haber kaynakları arasında bazılarınca "monşerlik" olarak nitelenen kokteyl, resepsiyon, resmi yemek gibi sosyal vesilelerde meslektaşlarıyla yaptığı ayaküstü sohbetler de önemli bir yer tutar. Bazen tenis kortları, golf sahaları bile bu amaçla kullanılır. Atina'da büyükelçi olduğum dönemde Erdoğan'ın başbakan sıfatıyla yaptığı ziyaretin hazırlıkları sırasında krize dönüşen heyetimizin kalacağı otel inatlaşmasını, Dışişleri Bakanı'nın özel müşaviriyle tenis oynarken çözdüğümüzü hiç unutmuyorum.

Unutulan diplomatik teamüller

Diplomatik teamüle göre büyükelçilerin resmi makamlarla yapacakları görüşmelerin randevularını dışişleri bakanlıkları aracılığıyla almaları beklenir. Bu çerçevede bir büyükelçi güven mektubunu sunduktan sonra nezaket ziyaretinde bulunmak istediği resmi zevatın listesini bir notayla dışişlerinin protokol birimine bildirir. Dışişleri bu talepleri muhataplarına iletmeden önce, bizim büyükelçimizin o ülkede istediği yetkili ile görüşüp görüşemediğini, talebine ne kadar sürede cevap verildiğini araştırır. Derlenen bilgilerle oluşturulan resmi görüşü, büyükelçilerin talepleriyle birlikte ilgili makamlara gönderir. Ancak, günümüzde birçok diplomatik gelenek gibi bu uygulamanın da sürdürüldüğünü pek söyleyemiyoruz. İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım. Ben Türkiye'de hangi partiden olursa olsun hiçbir bakanın, hiçbir belediye başkanının kendisini ziyaret etmek isteyen bir büyükelçiyi, "lütfen talebinizi dışişleri bakanlığı üzerinden yapın" diye geri çevirdiğini veya dışişlerinden görüş sorduğunu sanmıyorum.

Yeni Amerikan Büyükelçisinin Ankara'daki resmi temaslarından önce İstanbul'u ilk ziyaretinde Büyükşehir Belediye Başkanıyla görüşmesinin diplomatik teamüle pek uygun düştüğü söylenemez. Yeni Büyükelçi kariyerden gelen bir diplomat değil. Eski bir politikacı. Her politikacı gibi medyada yer almayı sevdiği ilk günden belli oluyor.

Büyükelçinin ağzından çıkan her kelime, attığı her adım önemlidir. Günümüzde eskisi kadar ağırlığı kalmamış olsa da, sanıldığı kadar kolay değildir büyükelçi olmak. Hele de kariyerden gelmeyenler için...

Yazarın Diğer Yazıları

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

“Amerika’yı seversen, İsrail’i sevmek zorundasın”

Kesin olan bir öngörü varsa, o da Trump 2.0’ın İsrail’e olan desteğinin her hâl ve kârda artarak devam edeceğidir. Türk-Amerikan ilişkilerinde önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en fazla başını ağrıtacak konuların ilk sıralarında da İsrail ile ilişkiler, Filistin meselesi ve Hamas konusundaki görüş ayrılığı gelecek gibi görünüyor

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirve maratonu

G-20 Zirvesi'nin bildirisinde sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden BM güvenlik konseyi reformuna, iklim değişikliğinden kadın cinayetlerine kadar ne ararsanız var. Ama İsrail ve Rusya’nın saldırılarını sona erdirmeleri çağrısında bulunan tek bir cümle yok. Acaba tüm bu zirveler ne için yapılıyor?

"
"