Her gün deprem manzaralarının
karşısına oturuyorum,
korkunç acıları biraz hissedebilmek için,
yaşanmakta olan büyük acıları
az da olsa paylaşabilmek için...
Her seferinde bir hüzün dalgası
kabarıyor içimde, gözlerim doluyor.
Bu insanlar bu kadar acıyı hak etmediler,
diye mırıldanıyorum kendi kendime...
Kahroluyorum.
Kim bilir kaçıncı defa,
siyasal iktidarlar gerekeni zamanında yapsalar,
bu felaket böyle yaşanmazdı diyorum.
Böylesi bir kader değildir,
olamaz, cümlesinin altını ayrıca çiziyorum.
Bir noktayı özellikle vurguluyorum:
Bu deprem felaketi, bütün bu acılar
bizi teslim alamayacak;
bunların içinden "yeni"yi,
"yeni Türkiye"yi inşa edeceğiz çünkü...
Ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun şu sözünü de
hiç aklımızdan çıkarmayalım:
Bu ülke için asrın felaketi
tek adam rejimidir,
Erdoğan'dır.
Asıl enkazın altında kalan,
"tek adam rejimi"dir, Erdoğan'dır.
Bu felaketin gerçek sorumlusu onlardır.
Bu korkunç acıların hesabı onlardan,
20 küsur yıllık iktidarları döneminde
gerekeni yapmayanlardan,
"1999 Büyük Depremi"nden
ders çıkarmayanlardan sorulacaktır.
Yazın bir kenara:
Az kaldı, bu "Saray iktidarı"nın
yakamızdan düşmesine...
Halkın oylarıyla gidecekler.
Erdoğan gittikten sonra sıra,
"yeni Türkiye"nin inşasına gelecek.
Yazımı Bekir Ağırdır'ın,
Ali Yaycıoğlu'nun,
Ece Temelkuran'ın
Oksijen'in son sayısındaki
satırlarıyla noktalıyorum.
Bekir Ağırdır
Sonunda geldiğimiz yer bu felaketleri,
çözüm süreçlerini
yönetmesi gereken siyasi, yönetimsel,
yasal tüm kurum ve kurallarda da yıkım.
Tam da bu nedenle yeni bir söze, hikayeye,
ütopyaya ihtiyacımız var.
Tam da bu yıkımdan çıkabilmek için
tüm kurum ve kurallarda
yeniden inşa sürecine ihtiyaç var.
Ali Yaycıoğlu
Ülkemiz hayatta kalacak.
Çocuklarımız için yeni bir
gelecek kuracağız.
Yaşanan tarifsiz acılar ise
bize yol gösterecek.
Ece Temelkuran
Bugünlerde, bazen içimizden öyle geçse bile,
"Hiçbir şey değişmez bu ülkede" demeyelim,
diyenleri de eve gönderelim, evde bunalsınlar.
Birbirimizin inancını, inadını zayıflatacak
hiçbir şey söylemeyelim.
Bu, hesap sormaya karar vermiş
kayıp yakınlarına karşı
suç işlemek olur.
Bazen içimizde şüphe olsa bile
"Yapabiliriz" diye tekrar edelim,
birbirimize güç verelim.
Köprüyü geçene kadar
birbirimizle uğraşmayalım
Burası zurnanın zırt dediği yer,
o yüzden öfkemizi çarçur etmeyelim,
birbirimize yöneltmeyelim.
Bizim gibi insanları zaten hedefe koymuş
bir düzenin içinde bir de biz birbirimize yüklenmeyelim.
Herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya
çalışıyor. Hepimiz birbirimizi biraz daha sevmeye
ve birbirimize güvenmeye çalışalım.
Şimdi söyleyeceklerimin erken
olduğunu düşünenler olabilir.
Ama yazının asli görevinin dövünmek,
ah vah etmek değil,
güzel olana inancı tazelemek olduğuna
inandığım için söyleyeceğim.
Günlerdir derin bir hüzün fakat aynı anda
büyük bir hayranlıkla takip ettiğimiz, katıldığımız,
bütün dünyaya yayılmış yurttaşları
harekete geçiren dayanışma o kadar güçlü ki,
bu güçle yeni bir ülke kurulur.
Evet, kurulur.
Buna inanmayı seçmekten başka çaremiz yok.
Hasan Cemal kimdir?
Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986’da Sedat Simavi Ödülü’nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi.
1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi.
28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı.
Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013’ten beri T24’te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu.
Bir dönem Bilgi Üniversitesi’nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal’in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle:
- Tank Sesiyle Uyanmak (1986)
- Demokrasi Korkusu (1986)
- Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987)
- Özal Hikâyesi (1989)
- Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)
- Kürtler (2004)
- Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)
- Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)
- Barışa Emanet Olun (2011)
- 1915: Ermeni Soykırımı (2012)
- Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)
- Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)
- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)
- Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var.
|