Yoksa Başbakan’dan birkaç günlüğüne de olsa uzaklaşıyor muyum? Galiba evet! Bunu sağlayan da aslan Cimbom. Bir futbol kaçığı olarak, yarınki maç için Londra yolundayım. Bir yanda Mancini’nin Galatasaray’ı, diğer yanda Mourinho’nun Chelsea’si var. Peki eksiler ve artılarımız neler? Yanıtlar yazıda…
Londra’ya uçarken yazıyorum bu satırları. İstanbul’da uçağa binerken kafamdaki yazı konusu:
Erdoğan’a alternatif nasıl çıkar?..
Maça gidiyorum Londra’ya.
Bir yandan da siyaseti, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ı birkaç günlüğüne bıraksam, kafa dinlemiş olurum diye de düşünmüyor değilim.
Heyecan var!
Cimbom yarın akşam Chelsea’yle Devler Ligi’nde çeyrek final oynayacak. Stamford Bridge’de, şişkin egolu Jose Mourinho’nun takımını geçebilirsek, Avrupa’da ilk 8’e kalacağız.
Geçen yıl bunu başarmıştık.
Schalke’yi, üstelik deplasmanda, 3-2 yenerek Şampiyonlar Kupası’nda çeyrek finale kalmıştık.
Ama bu yıl karşımızda çok daha güçlü bir takım, halen İngiliz Premier Ligi’nde liderlik koltuğunda oturan Chelsea var.
İki hafta önce Arena’da 1-1 kalmıştık.
Ve şimdi deplasmana gidiyoruz.
Deplasman krampları
Bu Roberto Mancini’nin Galatasaray’ı bizim taraftar milletinde sanki bir deplasman korkusu ya da ‘deplasman kompleksi’ne yol açtı.
Takım deplasmana giderken vücut kimyamız bozuluyor.
Arena’da beş çek, altı çek, bir hafta sonra gol sesi gelmeyen kabız, kısır mı kısır bir oyun seyrederken, ekran karşısında perişan ol.
Tam Fenerbahçe’yle puan farkını makul düzeye indirdik derken, hayal kırıklığı üstüne hayal kırıklığı...
Yenilmiyoruz ama yenemiyoruz da...
Devamlı perişanlar oynanıyor deplasmanlarda.
Bu gidişle kafayı yiyeceğiz.
Erdoğan’a alternatif nasıl çıkar?..
HC, hani bu konuyu yazacaktın?
Biraz bekle.
Yolculuk uzun.
Ayrıca, internette yer sınırlaması yok ki. Yazıyı istediğim kadar uzatabilirim.
Elimiz boş mu döneceğiz, yoksa…
Uçağı beklerken, Londra’ya Chelsea-Galatarasay maçına giden spor yazarı meslektaşlarımla sohbet ediyorum.
Futbol geyiğini özlemişim.
Mancini eleştirileri dikkat çekiyor.
Bazılarında galiba haklılık payı var.
Takımı oluştururken yaptığı tercihler, eleştiri oklarının hedefi.
Diyorlar ki:
- Karabük’le geçen hafta 0-0 berabere kaldığımız deplasman maçında, son altı yedi uzatma dakikasında Drogba’yı oyundan alması çok anlamsızdı.
- Son 10 dakikada rakibi tam bastırırken, Drogba’yı çıkaracağına Sabri’yi al oyundan, yerine Veysel’i sok; o da sağdan yapacağı güzel ortalarla Drogba’ya gollük bir şeyler hazırlasın.
- Eboue hiç oynatılmaz mı sağ bekte?..
- Ya Semih’in oyundan alınması, sakat falan da değilmiş...
Hep böyledir.
Puan kaybetmeye, zirveden uzaklaşmaya başlayınca, eleştiri çarkı derhal işlemeye başlar.
Hatta bazen insafsızlaşır.
Yarın akşam eğer Stamford Bridge’den elimiz boş olarak ‘anamızın lig’ine avdet edersek, Mancini’nin işi zorlaşacak demektir.
Meslektaşlarımın sivrileşen dillerinden öyle anlaşıyor.
Ama ya tersi olursa?..
Hele maçın başlarında bir gol bulursak...
‘Olmaz, olmaz’ demeyin.
Futbol bu!
Ayrıca Drogba, Sneijder gibi rakip on sekiz civarında veya içinde topla buluştukları vakit olmadık işler yapabilecek, mucizeler yaratabilecek topçularımız var.
Üstelik onlar, Chelsea karşısında, Stamford Bridge’de varını yoğunu ortaya koyarak, “Biz daha ölmedik”i oynayacaklar.
Bunu da unutmayın.
HC, esas konuya dönmeyecek misin?
Erdoğan’a alternatif nasıl çıkar?..
Ferguson, Mourinho’yu anlatıyor
Uçağa binmeden önce Manchester United’ı yıllar yılı zaferden zafere taşımış efsanevi futbol adamı Alex Ferguson’un kendi hayatını anlattığı kitabın sayfaları arasında dolaştım(*).
Kitabı daha önce okumuştum.
Bu seferki merakım, geçen yıl kendini emekliye ayırmış olan Alex Ferguson’un Mourinho ve Mancini hakkındaki düşünceleriydi.
Ferguson, kitabında Mourinho için ‘Özel bir rakip’ başlığı altında ayrı bir bölüm ayırırken, Mancini’ye ilişkin düşüncelerini yeri geldiğinde kısa kısa belirtmekle yetinmişti.
Kısacası:
Mourinho’yu çok daha fazla önemsediği anlaşılıyordu.
Şu satırları ilginçti Ferguson’un:
“2004 yılında Porto’dan Chelsea’ye ilk geldiğinde, televizyondan basın toplantısını izlediğimde, Mourinho’yu yakın tehdit olarak görmüştüm.
‘Ben özel biriyim!’ dediği zaman içimden bir ses bana dedi ki:
‘Kulübede yeni bir çocuk. Genç. Kendisini muhatap almaya gerek yok. Fakat Chelsea’yle baş edebilecek akıl ve özgüvene sahip bir futbol adamı...’
Bu arada belirteyim:
Mourinho Chelsea’nin başına geldikten sonra Stamford Bridge’de tek bir maç kazanamadık Manchester United olarak...”
Mourinho’un sonraki yıllarda Inter’le Şampiyonlar Ligi Kupası’nı, Real Madrid’le La Liga’yı kazandığını belirttikten sonra şunları da eklemiş Alex Ferguson:
“Mourinho çok iyi bir planlamacı. Pragmatik bir futbol adamı. Onun için önemli olan, oyunu kaybetmemektir. Oyuncularıyla arası hep çok iyidir.”
Şöyle devam etmiş:
“2008’de Mourinho’ya, ‘Ne zaman emekliye ayrılacağımı bilemiyorum’ demiştim. O da bana cevaben, ‘Demek ki benim daha yola devam etmemi istiyorsun’ demişti.”
‘Mancini’nin savunmacı zihniyeti’
Alex Ferguson’un Roberto Mancini’yle ilgili bazı yorumlarına gelince:
“Manchester City’e geldiği zaman oyuncularını iyi seçti. İyi bir denge tutturdu, özellikle yaş konusunda. 30 yaş üzerinde oyuncu istemedi. Çoğunluğu 24-28 arasındaydı oyuncularının. İtalyan içgüdüleri onun ‘savunmacı zihniyet’e sahip olmasına neden olmuştu. Ama öyle sanıyorum ki, bu zihniyetin bazen ödettiği bir maliyet de olabiliyor.”
Ferguson’un bu satırlarına bakıp Mancini’nin Galatasaray’ını düşününce, hemen iki soru aklıma takılıyor:
(1) Yaş konusundaki hassasiyeti nedeniyle Drogba artık gidici mi?
(2) Mancini, defansif zihniyet ya da takıntısı yüzünden mi, bizim defansla bu kadar çok oynuyor ama bir türlü oturtamıyor? Bu nedenle de habire kolay goller yiyoruz?
Bu sorunun yanıtını bilen beri gelsin!
HC, yine çizmeden yukarı çıkmaya başladın. Futbolun derinliklerinde pek fazla dolaşabileceğini sanmıyorum.
Galiba haklısın.
Erdoğan’a alternatif nasıl çıkar derken, bak nereye geldik. Bu sefer ‘derin futbol’un pek fazla bilmediğin sularına doğru açılıyor gibisin. Şu bildiğin konuyu yazsan.
İyi güzel ama Erdoğan’a alternatif nasıl çıkar, sorusunun yanıtını bilen kimse beri gelsin.
Galiba bu konuda da sen haklısın. Ama hiç olmazsa bir giriş yapsan...
Anonsu duymadın mı, Londra’ya geldik, iniyoruz.
Yarın gece Stamford Bridge’de işimiz zor. Karşımızda, liderlik koltuğunda oturan, taş gibi savunması olan bir Chelsea var.
Ama Torres sakat, oynamayacak diyorlar.
O oynamasa Samuel Eto’o var kulübede.
O da Drogba gibi yaşlı değil mi?
Laf uzadı, evet işimiz zor ama futbol bu, hiç belli mi olur?
Haydi bastır Cimbom!
Twitter: @HSNCML
--------------------------------------------------
(*) Alex Ferguson, My Authobiography, Hodder and Stoughton, 2013.