Son zamanlarda sosyal medyanın bir anti-iletişim aracı olarak kullanılışını inceliyorum. Troller bunun yalnızca bir örneği. İletişimi bozmak, iptal etmek, tersine çevirmek, sulandırmak, etkisini silmek, yalanı egemen kılmak amacıyla bile bile yapılan sistematik anti-iletişimsel etkinliklerin tümü bu kategoriye giriyor. Demokrasinin temiz kanı sayılabilecek özgür iletişime ve doğru bilgiye karşı onu zehirleyerek telef etmeye çalışan "telefişim"!
Troller ve patronları demokrasinin düşmanıdır!
Sosyal medyanın tek siyasal işlevi trollük ya da telefişim değil kuşkusuz. İki yıl önce yazdığım ama yayımlanmamış olan yazımda sosyal medyanın demokrasi açısından önemli bir işlevini ele almıştım. Balon patlatmak. Troller azınca, yayımlamanın zamanıdır diye düşündüm. İşte o yazı:
Sosyal medyayı anlamadan çağımızın gerçekliğini kavrayabilmek mümkün değildir. Eğer aydın geçinen birisi size "Açıp bakmıyorum bile. Ne Facebook, ne Twitter, ne Instagram ne de ötekilere hayatımda yer yok!" diyorsa o kişinin burada değil, paralel bir evrende yaşadığı sonucuna varabilirsiniz. Kendisini mutlu sanabilir, allame-i cihan olduğunu düşünebilir, ama ırmağın kenarındaki su birikintisinde çırpınan balıktan farkı yoktur. Özellikle günümüz aydınının sosyal medya dinamiklerini iyi anlaması ve gerektiğinde ustaca kullanması zorunludur. Çünkü artık başlıca siyasal ve ideolojik savaş alanı orasıdır. Orada kaybederseniz işiniz bitiktir.
Sosyal medya, ona ilişkin çekincelerimiz ne olursa olsun, salt namussuzlara, yalancılara, ahlaksızlara bırakılamayacak kadar önemlidir.
Aydınaların görevi
"Aydın" derken içinde yaşadığı zamanı ve mekanı daha iyi anlamak ve değiştirmek için zihinsel emek sarfedenleri kastediyorum. Önemli olan meslek değil, ilgi; maddi kazanç değil, emektir. "Üzerine vazife olmayan konuları inceleyip tavır alan kişi" tanımını öteden beri sevmişimdir.
Sosyal medyanın egemenliği altındaki yeni iletişim ortamında aydınların en başta gelen işlevinin balon patlatmak olduğuna inanıyorum:
Ülkemizde eski medyayı büyük ölçüde ele geçirmiş olan siyasal ve ideolojik iktidarı bir balon fabrikası olarak da görebiliriz. Gece gündüz demeden sürekli balon imal etmekteler. Bunları eski medya kadar yeni medya ortamında da uçurmayı iktidar olmanın gereği olarak görüyorlar. Enformasyon atmosferinin temizlenmesi için bunların kısa zamanda patlatılması gerekiyor ve balon patlatma görevi herkesten önce aydınlara düşüyor. Kritik nokta şu: Patlatılmayan balonlar doğruymuş gibi uçmaya devam edip kitleleri yanıltabiliyor.
Balonlarım var
Balonları ikiye ayırabiliriz:
Olgusal balonlar: Yalanlar, yanlış bilgiler, çarptılmış ya da şişirilmiş rakam ve istatistikler, dezenformasyon. "Bu doğru mu?" diye sorduğumuzda, olguları denetleyip "Hayır değil!" diyebileceğimiz enformasyon.
İdeolojik balonlar: Olayları bir mercekten kırılarak yansıtan ancak merceği gizleyen ve hakikatin bire bir resmiymiş gibi sunulan yorumlar, değerlendirmeler, sloganlar.
Olgusal balonların örneği pek çok: TÜİK rakamlarından Covid-19 istatistiklerine kadar resmî pek çok "olgu" biraz kurcalayınca puf diye sönüyor. Bunların patlatılması nispeten kolay, çünkü alçaktan uçuyorlar. Son yıllarda, işi bu balonları patlatmak olan "teyit" kuruluşlarının sayısı arttı. "Olgu-ötesi toplum" tehlikesine karşı bu türden balon avcıları ne kadar artarsa o kadar iyidir. Eski medyanın özgür ve bağımsız çalıştığı demokrasilerde bu iş onların işlevleri arasındaydı. Okura ve izleyiciye "doğrulanmış bilgi" sunulurdu. Eski medyanın çöktüğü ortamlarda, ki Türkiye bunlar arasında, bu iş sosyal medyaya düşüyor.
İdeolojik balonları vurup patlatmak daha zordur, çünkü bunlar yüksekten uçar, bulutların arkasında gizlenmeye çalışırlar.
Kılıç hakkı
Bir örnek: Ayasofya’nın yeniden cami olarak açıldığı Cuma günü Diyanet İşleri Başkanı Erbaş hutbe için minbere kılıçla çıktı. Dendi ki, bu kılıç simgedir, biz Osmanlı’nın devamıyız, burayı daha güçlü olduğumuz için kılıçla aldık, kimsenin itiraz etmeye hakkı yoktur!
Siyasal İslamcılar bu ideolojik açıklamayı pek sevdiler. Gelin görün ki, sosyal medyada bir kullanıcı buna karşı çıktı ve dedi ki, siz güçlü olan haklıdır demeye getiriyorsunuz, bu büyük bir hatadır, o zaman İsrail de Mescidi Aksa’yı havraya çevirmeye kılıç hakkı olduğunu iddia eder, çünkü orayı gücüyle almış ve elinde tutmaktadır! Sonuçlarını düşünmeden konuşmayın!
"Kılıç hakkı" ideolojik balonu bir darbeyle patladı, "demistifiye oldu" ve kullanılamaz hale geldi. Patlatılmasaydı bu balon daha uzun zaman semalarımızda dolaşırdı! O türde o kadar çok balon var ki başımızın üzerinde!
Evet, sosyal medyanın egemen olduğu çağımızda aydınların bu alanı yalancılara ve balonculara bırakmasının mazereti olamaz!
Şunu da unutmayalım: Sosyal medyada ve başta televizyon eski medyada, görevlerini balon üretiminde iktidara yardımcılık olarak gören aydınımsılar da var.
Bu tipler ayrı bir yazıda ifşa edilmeyi hak ediyorlar.