22 Mayıs 2024

Putin'in Çin ziyareti ve çok kutuplu dünyada Amerika-Çin ittifakları

ABD, Çin'i Hint-Pasifik bölgesinde çevrelemeye çalışırken, Çin'in buna yanıtı yanına Rusya'yı almak oldu. Bu bölgede onların yanında, adı konulmamış olsa da Kuzey Kore var. Bu tehlikeli bir gidişat

Putin, Çin'de itibar gördü ama artık Batı'da parya muamelesi görüyor 

Çin lideri Xi Jinping, Avrupa'ya yaptığı beş günlük ziyaretin hemen akabinde 16-17 Mayıs tarihlerinde Rusya lideri Vladimir Putin'i ülkesinde misafir etti. Bu, Putin'in Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmesinin ardından yurt dışına yaptığı ilk ziyaret olması bakımından önem taşıyordu. Batı'da Ukrayna'ya yönelik kanlı saldırısı nedeniyle parya muamelesi gören ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığı tarafından hakkında tutuklama kararı çıkarılan Putin için Çin ziyareti uluslarası siyaset sahnesinde önemli bir aktör olarak boy göstermek için iyi bir fırsat oldu. Putin Rusya'da beşinci iktidar dönemine başlarken, Xi Jinping üçüncü iktidar dönemini sürdürüyor. İki liderin de iktidardan ayrılma niyetleri yok.

UCM'nin tutuklama kararını yabana atmamak gerekir. Bu karar nedeniyle Putin artık sadece UCM'yi tanımayan "dost" ülkelere gidebiliyor. Hamas liderleriyle aynı kaba konan Netanyahu da aynı akıbete uğrarsa, ABD dışındaki batı ülkelerine adım atması artık hayal olacak.

Ev sahibi Xi Jinping, Pekin'de misafirini memnun etmek için oldukça cömert davrandı. Ziyaretin ilk gününde, Xi Jinping Putin için çok istisnai konuklarını ağırladığı resmi konutu Zhongnanhai'nin kapılarını açtı. Burada en son 2014 yılında ABD'den Obama konuk edilmişti. ABD'yi tahtından indirerek yeni bir dünya düzeni kurmak isteyen Çinli lider için Putin'in yeri parya muamelesi gördüğü batıya nazaran çok farklı.


Putin'in Pekin'de Xi Jinping ile birlikte

"Sınırsız dostluğun" sınırları var 

Ancak kameralar önünde ev sahibi tarafından sergilenen tüm görkemli törenlere rağmen Çin ve Rus liderleri arasındaki ilişki, eşitler arasındaki bir ilişki değil. Çin kısa sürede her alanda ABD'nin rakibi haline gelirken Rusya'nın dünya üzerindeki önemi azalıyor. Rusya'nın değeri daha çok sorun çıkarma kabiliyetine endeksli. Ukrayna Savaşı Rusya'yı hem Çin'e, hem Kuzey Kore ve İran gibi diğer parya ülkelere muhtaç kıldı. Putin hâlâ savaşı sürdürebiliyorsa bunu büyük ölçüde Çin'in desteğiyle yapabiliyor. 2022 yılında Putin ordularına Ukrayna'ya saldırı emrini vermeden önce kış olimpiyatlarının açılış töreni vesilesiyle gittiği Çin'de, Xi Jinping Çin'le Rusya arasındaki dostluğun sınırlarının olmadığını (no limits friendship) belirtmişti. Ama bu ilişkinin sınırlarının ABD ve batı ambargoları olduğu kısa sürede anlaşıldı. Çin savaşın başından beri Rusya'ya silah sevkiyatında bulunmaktan özenle kaçındı. Rusya'ya silah sevkiyatı batının kırmızı çizgisi ve Çin bu çizgiyi geçmek istemiyor.

Ancak, Ukrayna savaşıından bu yana Çin'in Rusya ile ticareti katlanarak arttı. Çin Rusya'dan petrol ve doğal gaz alımlarını arttırken, Rusya'ya silah sanayiinde de kullanılabilecek "ikili" yüksek teknoloji ürünlerinin sattışlarına hız verdi. Çin ve Rusya arasındaki ikili ticaret hacmi bir önceki yıla oranla yüzde 26.3 artarak, 240 milyar doları geçti.

Çin-Rusya ekonomik ilişkilerinde Rusya zordaki küçük ortak olarak talepkâr konumda. İki ülke arasındaki "stratejik işbirliğini" derinleştirme amacıyla gerçekleştirilen ziyarette Rusya'nın gündeminde ağırlıklı olarak karşı karşıya olduğu ekonomik sıkıntıların üstesinden gelmek için Çin'le mali ve ekonomik işbirliği arttırmak vardı. Rus heyetinin kompozisyonundan bu amaç çok açık biçimde anlaşılıyor. Putin'e refakat eden heyette Merkez Bankası Direktörü'nün, Maliye Bakanı'nın ve Putin'in ekonomik konulardaki başdanışmanının ekonomi kökenli yeni Savunma Bakanı'na nazaran daha öne çıkmaları bunun en açık göstergesiydi. Heyette ayrıca Rus ulusal petrol şirketinin yöneticileriyle bu alanda iş yapan oligarklar da yer aldılar. Ancak, Gazprom'un Direktörünün heyette yer almağı kısa sürede ortaya çıktı.

Çin doğalgaz anlaşmasını imzalamadı

Gazprom Direktörü'nün katılmamasından, iki liderin kameralar önündeki kucaklaşmaları ve ifade ettikleri tüm dostluk ve dayanışma sözcüklerine rağmen görüşmelerden ekonomik konularda Rusya'yı tatmin edecek somut sonuçlar alınamadığı anlaşılıyor. Pekin'deki görüşmelerde Rusya'nın kesilen Avrupa doğalgaz hatları yerine Moğolistan üzerinden Çin'e inşa etmek istediği "Power of Siberia 2" hattı hakkında olumlu bir karar alınamadığı bildiriliyor. Rusya'nın çok önem verdiği bu proje belirsiz bir tarihe ertelendi. Zira, Çin Rusya'ya enerji konusunda bağımlılık yaratacak uzun vadeli bir angajmana girmek istemiyor. Gazprom Direktörü'nün Çin yerine İran'ı ziyaret etmesi, Rusya'nın başka arayışlara girdiğini gösteriyor.

Putin ziyaretin ikinci günü Rusya-Çin sınırında, bir zamanlar Rus tüccarların sınır ticaretiyle zenginleşen, Rus mimarisi ve Rus Ortodoks kiliseleriyle bezeli Harbin kentine geçerek burada açılan Çin-Rus ticaret fuarına katıldı. Putin Harbin'de, askeri teknoloji konusundaki araştırma ve buluşlarıyla tanınan Harbin Teknoloji Enstitüsü ile mezunu olduğu St. Petersburg Devlet Üniversitesi arasında gerçekleşecek işbirliği ile 1500 öğrencilik müşterek bir okul açılacağını açıkladı.

İki ülke ABD karşıtlığında birleşti

Ziyaret esnasında Rusya ve Çin tarafları ABD karşısında her fırsatta kararlılıklarını vurguladılar. İki liderin Pekin'deki görüşmelerinden sonra yayımlanan ortak bildiride Washington'un iki ülkeyi düşmanca çevrelemeye çalışması kınandı. Bildiride iki ülke arasında askeri alandan, uzay ve enerji konularına kadar geniş bir ölçekte işbirliği yapılmasına karar verildiği de vurgulandı. Bildirideki en ilginç unsurlardan biri Rusya'nın Ukrayna saldırısının üçüncü yılında Kharkiv kentine yönelik yeni bir taaruz başlatmışken iki ülkenin "dünya barışını" güçlendirmek için ortak çaba sarf edeceklerini ifade etmeleri oldu. 

Çin ve Rusya arasındaki güç birliği ve sıcak dostluğun ABD için sürpriz olmadığı Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Başkanı John Kirby tarafından soru üzerine alaylı şekilde belirtilmesi hayli dikkatleri çekti. Bu sözleriyle ABD'nin bu durumdan endişe duymadığını üstü kapalı ifade eden Kirby, iki liderin beraber çalışma konusunda uzun bir mazilerinin olmadığını, iki ülke makamlarının birbirlerine fazla güvenmediklerini gazetecilere hatırlattı. Gerçekten de bir zamanlar savaşın eşiğine gelmiş Çin'le Rusya'nın arasındaki dayanışmanın ne kadar süreceği, Rusya'nın Çin'le ilişkide tali taraf olmayı içine sindirip sindirmeyeceği meçhul. Rusya gibi iddialı bir ülkenin Çin'in gölgesinde kalması eşyanın tabiatına aykırı. 

Çin Ukrayna'da "siyasi çözüm" istiyor 

Görüşmelerde Xi Jinping'in Ukrayna konusunda "siyasi çözüm" istediği, bu amaçla bir uluslararası konferans toplanması çağrısı yaptığı, Putin'in buna itiraz etmediği kaydediliyor. Çinli lider bundan bir yıl kadar önce Ukrayna konusunda hem batıya hem de Rusya ve Ukrayna'ya 12 maddelik bir tutum kağıdı sunmuştu. Batıdan ve Ukrayna'dan destek alamayan bu barış planı, gelen tüm eleştirilere rağmen savaşın durdurulması konusunda yegane üçüncü taraf girişimi olarak ortada duruyor. Ukrayna Rusya'nın işgal ettiği topraklarından çekilmesinden sonra barış masasına oturmakta ısrarlı. ABD ve Batı, en azından görünürde Ukrayna'nın tavrını destekliyorlar. Rusya ise NATO'un doğuya genişlemesinine son verilmesini, Ukrayna'nın NATO'ya üye yapılmayacağının taahhüt edilmesini ve askersizleştirilmiş bir ülke haline getirilmesini talep ediyor. Rusya Ukrayna'da rejim değişikliği yapma planlarını terk etmiş görünse de, işgal ettiği topraklardan çekilmeye niyeti yok. Bu kriz devam ettiği sürece çatışmaların ucunun nereye varacağı belli değil. Çin, Rusya'nın Ukrayna'da mağlubiyete uğramasını, ABD'nin güçlenmesi sonucunu vereceği için çıkarlarına aykırı buluyor. Ancak, savaşın boyutlarının büyümesi veya nükleer silahları da kapsayacak şekilde kontrolden çıkması da Çin'in işine gelmiyor. Çin, derinleşecek bir krizin doğuracağı kaos ve çatışma ortamında kalkınma hedeflerinin ve yeni bir dünya düzeni vizyonunun tehlikeye atılacağını hesaplıyor. Bu yüzden tarafların taleplerinin tümüyle yerine gelmediği ama, çatışmaları sona erdirecek bir siyasi çözümü hem kendi çıkarları bakımından hem de dünya barışı bakımından en uygun seçenek olarak görüyor.

Yeni bir soğuk savaş mı?

Soğuk Savaş sonrası yerlerinden oynayan taşlar artık yavaş yavaş yerlerine oturmaya başladı. ABD ve Çin'in ağırlık taşıdığı ancak onlar dışında dünya dengeleri üzerinde kendi ölçülerinde etkili olan Rusya, Avrupa Birliği ve Hindistan, Japonya gibi Hint-Pasifik güçlerinin de rol oynadığı çok kutuplu bir uluslararası düzen şekillenmeye başladı. ABD'deki bazı akademisyen ve düşünürler Çin ve ABD arasında ortaya çıkan gerilimli ilişkileri yeni bir soğuk savaş olarak adlandırıyorlar. Çin'de de bazı yetkili kişiler bu terminolijiyi kullansalar dahi, Xi Jinping bu şekilde bir tanımlamaya şiddetle karşı çıkıyor. Xi Jinping 2023 yılı Kasım ayında Biden'e San Francisco'daki son yüz yüze görüşmelerinde "dünya gezegeninin iki ülkeye de yetecek kadar büyük olduğunu, bir ülkenin başarısının diğerinin başarısı için fırsat teşkil edeceğini" belirtmişti. Aynı görüşmede Biden da basına "yeni bir soğuk savaşın çıkmasına gerek olmadığını" vurgulamıştı.

Çin henüz ileri teknoloji ülkesi olma ve askeri alanda ABD ile yarışacak kadar güçlenme yolundaki hedeflerini gerçekleştiremedi. Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) planlarına göre Çin'in "güçlü, demokratik, medeni, uyumlu ve modern bir sosyalist ülke haline gelmesi" (Çin hayali) olarak formüle edilen bu hedeflere kızıl devrimin 100'üncü yılında ulaşmayı hedefliyor. O zamana kadar, Tayvan konusundaki ulusal çıkarları etkilenmedikçe, Çin ABD ile doğrudan bir çatışma içine girmekten özenle kaçınacak.

Pasifik'te ABD donanması

Ancak, hem ABD'nin hem Çin'in bir çatışmadan kaçınmaya gayret etmelerine rağmen ufukta kara bulutların biriktiği de bir gerçek. ABD ve Çin'in askeri güçlerinin sık sık Batı Pasifik'te Güney Çin Denizi'nde ve Tayvan üzerinde karşı karşıya gelmeleri ve Kuzey Kore'nin nükleer silahlanması her iki büyük güç için büyük riskler doğuruyor. ABD Çin'i Pasifik'te çevrelemek için Quad ve AUKUS adlı iki güvenlik yapılanmasını hayata geçirdi. Buna karşılık Çin de askeri yapılanmasını hızla güçlendirmeye başladı. Putin'in son ziyareti sırasında Rusya Çin'e Tayvan konusunda açık destek verdiğini bir kez daha vurguladı. Bu iki ülke ortak askeri tatbikatlar yapma konusunda da anlaştı.

ABD, Çin'i Hint-Pasifik bölgesinde çevrelemeye çalışırken, Çin'in buna yanıtı yanına Rusya'yı almak oldu. Bu bölgede onların yanında, adı konulmamış olsa da Kuzey Kore var. Bu tehlikeli bir gidişat. Pasifikteki silahlanma yarışı ve kamplaşmalar bölgede gerilimleri ve çatışma riskini artırmaktan başka sonuç vermeyecek. Orta Doğu ve Ukrayna'da gerilimler artarken dünyanın Pasifik'te yeni bir krize ihtiyaç yok. Oysa hem Çin hem ABD en azından söylemde bir çatışmadan kaçınmak istiyor. Bu yüzden her iki büyük gücün mevcut riskleri asgari düzeye indirmeleri için yeni diyalog mekanizmaları yaratmaktan başka makul bir seçenekleri bulunmuyor.

Arslan Hakan Okçal kimdir?

Emekli Büyükelçi.

1954 yılında İstanbul’da doğdu.

İlkokula Almanya’da başladı. Darüşşafaka Lisesi’ni (1973) ve AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü (1977) bitirdi.

1978 yılında Dışişleri Bakanlığına girdi.

1981-2001 yılları arasında Bingazi ve Münster Başkonsoloslukları, NATO Daimi Temsilciliği, Bonn ve Berlin Büyükelçiliklerinde sırasıyla Muavin Konsolos, Konsolos, Müsteşar, 1. Müsteşar ve Elçi Müsteşar olarak bulundu. NATO’daki görevinden önce 1989 yılında Roma’da NATO Savunma Koleji’nde eğitim aldı.

1992-95 yıllarında Gümülcine’de Başkonsolosluk yaptı. 2005-2008 yılları arasında (ECOWAS ve aralarında Gana ve Kamerun’un da bulunduğu 9 Batı ve Orta Afrika ülkesine nezdinde de akredite olarak) Nijerya Federal Cumhuriyeti; 2008-2010 yılları arasında, o günkü ismiyle Makedonya Cumhuriyeti nezdinde Büyükelçi olarak bulundu.

Merkezde Amerika Dairesi Başkanı (1995-1997), Araştırma Genel Müdür Yardımcısı (2001-2003), NATO İstanbul Zirvesi Proje Koordinatörü (2004) ve Orta Avrupa ve Balkanlar Genel Müdürü (2010-2013) olarak görev yaptı.

Yurtdışında en son 2014-2017 yılları arasında Güney Kore nezdinde Büyükelçi olarak görev yaptı. Seul’de bulunduğu süre boyunca Kuzey Kore’de nezdinde de akredite Büyükelçi olarak görevliydi.

2018 yılında kendi isteğiyle emekli oldu.

Emekli olduktan sonra bir yıl Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Dört yıl Marmara Üniversitesi’nde ve bir yıl Fenerbahçe Üniversitesi’nde diplomasi dersleri verdi.

Dış politika alanında araştırma, yayın ve eğitim çalışmaları yapan düşünce kuruluşu Ankara Politikalar Merkezi üyesidir.

2021-2023 yılları arasında Gazete Duvar’da konuk yazar olarak makaleleri yayınlandı. 2024 yılının başından bu yana T24’te yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Trump başkanlık yarışında şimdiden galip

Bir yanda mücadeleci, yılmayan bir Trump var, diğer yanda sürekli pot kıran, zihni bulanık bir Biden var. Bundan sonra ibre daha da belirgin olarak Trump’ı gösterecek. Demokratlar Biden’ı yarıştan çekilmeye ikna edemezlerse işleri çok zor...

Srebrenitsa acısı ve Bosna Hersek

Balkan Türkleri sohbetlerinde yaşadıkları bölgeyi anlatırken “bal” ve “kan” sözcüklerini birbirinden ayırarak “buraları bal gibi tatlıdır, ama bir o kadar da kanlıdır” derler. Maalesef öyle de oldu. Avrupa’da barışa en yakın olunduğu sanılan bir dönemde Balkanlarda oluk oluk kan aktı...

Putin, Kim hanedanının harikalar diyarında

Rus devlet kaynakları iki ülke arasında saldırıya karşı karşılıklı yardımlaşma öngören bir anlaşmanın imzalandığını bildirdiler. Putin'in Kuzey Kore'den başta top mermileri olmak üzere askeri mühimmat almak, buna karşılık Kuzey Kore'ye yakıt, gıda malzemeleri ve askeri teknoloji ihracatında bulunmak istediği ifade ediliyor