13 Nisan 2024

Kore'de parlamento seçimleri: Seul'den Ankara'ya demokratik serpinti gelir mi?

Bir zamanlar askeri diktatörlükler altında yönetilen Güney Kore baştan doğru yatırımlar yaparak sanayileşmiş olsa da, bugünkü müreffeh ve saygın konumuna 1990'lardan sonra demokrasisini hızla geliştirerek geldi

Parlamento seçimlerini muhalefet açık ara kazandı

Bayramın ilk gününü kutladığımız 10 Nisan'da Güney Kore'de parlamento seçimleri yapıldı. Muhalefetteki liberal demokrat eğilimli (bize göre sosyal demokrat olarak okumak gerekir) Demokratik Parti-DP, Ulusal Asamble'de bir önceki dönemde mevcut çoğunluğunu beklenin de üzerinde artırarak seçimlerden zaferle çıktı. Cumhurbaşkanı Yoon Suk-yeol'ün üyesi olduğu iktidardaki merkez sağ Halk Gücü Partisi-PPP, seçmenden fena bir şamar yedi. Zira muhalefet 300 sandalyeli parlamentoda neredeyse üçte iki çoğunluğu (super majority) kontrol eder hale geldi. DP'nin kazandığı 175 sandalyeye, diğer muhalif partilerinin sandalyeleri de eklendiğinde, iktidar karşıtı blokun sayısı 192'ye ulaşıyor. İktidar partisi PPP ise ancak 108 sandalye elde edebildi. Bu yüzden zaten seçildiğinden beri parlamentoda zorluklarla karşılaşan Cumhurbaşkanı Yoon'un işi iyice zorlaştı. Artık geri kalan üç yıllık iktidar döneminde DP ile uzlaşmaktan başka çaresi kalmadı. Demokrasi uzlaşı rejimidir. Kore'de demokrasi işlediğine göre bunun yapılmaması için hiçbir neden yok.

Güney Kore parlamento seçimleri muhalefetin büyük galibiyetine rağmen bizim yerel seçimlerin yanında çok sıradan, sönük bir olaydı. Nitekim seçim gününün hemen akabinde bu olay gündemin alt sıralarına doğru hızla inişe geçti. İktidar cenahından ne sonuçlara itiraz geldi, ne oylar yeniden sayıldı, ne de seçimlerin tekrarlanmasına karar verildi. 

Kaybeden iktidar partisinin başkanı ve Başbakan hemen o gece istifa ederek görevlerinden ayrıldılar (çoğul yazmamdan bunların ayrı kişiler olduğu anlaşılmıştır herhalde). Kore ertesi gün sıradan bir güne uyandı. Esasen normali de bu olmalı. Demokrasilerde seçimler bizdeki gibi beka gibi fiyakalı sözlerle perdelenen bir ölüm-kalım kavgası haline gelmemeli.

Seçim sürecinde tartışılan konular 

Kore'deki seçim sürecinde bizim de önemli gailelerimiz arasında yer alan işsizlik, hayat pahalılığı, kadınlara karşı artan taciz ve ayrımcılık, kira ve konut fiyatlarında önlenemeyen artışlar gibi konular tartışıldı. Yalnız bir farkla: Kore'de çok yükseldiğinden şikayet edilen enflasyon oranı yüze üç. Kadın cinayetleri ise yok denecek kadar az. Kadınlar en çok iş hayatında karşılaştıkları ayrımcılıktan ve kamusal alanlarda artan taciz olaylarından şikayet ediyorlar. Yoksa Güney Kore, kadınların her alanda güçlü bir şekilde temsil edildiği, bizden çok daha egaliter bir toplum.

Seçim sürecinin en nahoş olayları Yoon'a karşı son cumhurbaşkanlığı seçimini sadece yüze 0.7 oyla kaybeden muhalefet lideri Lee Jae-Myung'a Busan'da yapılan bıçaklı saldırı ve, iktidar partisi üyesi bir kadın milletvekilinin meşhur Gangnam semtinde darbedilmesiydi. Ama bunlar münferit olaylardı. Kore'de şiddetle siyaset bir arada anılmıyor. Orada birbirini ölümle tehdit eden siyasiler, dayak yiyen gazeteciler ve cinayetler yok. 

G. Kore muhalefet lideri Lee Jae-Myung

Kore'deki seçim sürecinde Cumhurbaşkanının eşine verilen 2 bin dolarlık bir kadın çantası ve Cumhurbaşkanının yeşil soğan fiyatlarından habersiz olması büyük gündem oldu. Mavi Ev (Kore Cumhurbaşkanlığı) kaynakları First Lady'nin çanta hediye aldığını yalanlasa da, yasaların devlet temsilcilerinin resmi beyan dahilinde ve ancak bir kereye mahsus olmak üzere 30 dolar tutarında küçük hediye kabul etmesine izin vermesi nedeniyle, bu çanta meselesi iktidar partisini yıprattı.

Seçime günler kala Cumhurbaşkanının bir süper markette Kore mutfağında sarımsakla beraber önemli yer tutan bir demet yeşil soğanının fiyatını makul bulması ise kendi kalesine gol atmakla eş değerdi. Zira Cumhurbaşkanın eline aldığı yeşil soğanlar o güne mahsus indirimdeydi. Esas fiyat bunun dört misli pahalıydı. Sırça köşkte yaşayan Yoon'un halkın gündeminden habersiz olduğu anlaşıldı.

Seçim sürecinde dış politika, Yoon'un Kore'yi ABD ve Japonya'ya eskiden olduğundan çok daha yakınlaştırılmasına rağmen pek tartışılmadı. Güney Kore, düşman kardeşi Kuzey Kore'nin artan tehditleri nedeniyle, Çin'i rahatsız etme riskine rağmen ABD'yle olan ittifakına, Biden'ın Trump'tan sonra yaptığı açılımlar sayesinde artık çok daha fazla sarılıyor.

Kore'de nüfus hızla azalıyor 

Seçim sürecinde en çok tartışılan konulardan biri de kıdemsiz doktorların tıp fakültelerinde kontenjan artışına karar verilmesi nedeniyle başlattıkları grevdi. Genç doktorlar, artan kontenjanlar nedeniyle ileride istihdam sorunuyla karşılaşmaktan endişe duyuyorlar. Ancak hızla yaşlanan Kore toplumunun daha fazla doktor ve sağlık personeline gereksinim duyduğu çok açık. Kore'nin üzerine büyük bir demografik çığ dalgası geliyor. Kore şu anda dünyanın doğum oranı en düşük ülkesi. Artık çoğumuzun ezbere bildiği gibi, bir toplumun mevcut nüfusunu koruyabilmesi için kadın başına 2.1 doğurganlık oranına sahip olması gerekiyor. Kore'de bu oran 0.89 (bizde ise 1.9). Bu gidişle Kore'nin nüfusu elli yıl sonra yarısına inecek. Bu trendle ne dış dünya ile rekabet edebilecek bir sanayiye, ne de sağlıklı bir sosyal güvenlik sistemine sahip olmak mümkün. Esasen aynı sorun pek çok ileri batı ülkesini etkiliyor. Ancak onlar bir şekilde dışardan nüfus ithal ederek sorunu çözmeye çalışıyorlar. Almanya, İngiltere gibi ülkeler yetişmiş insan göçünü teşvik ederek külfetine katlanmadan bu konuda avantaj dahi elde ediyorlar. Ancak madalyonun arka yüzünde illegal göç nedeniyle batıda ırkçı-faşist siyasi eğilimlerin hortlaması gibi çok tehlikeli bir sorun var.

Kore, kendisi gibi nüfusları hızla iniş trendine giren Japonya ve Çin gibi (her ikisinde de kadın doğurganlık oranı 1.3) yabancı iş gücüne kültürel nedenlerle set çeken Asyalı ülkelerin başında geliyor. Bu ülkelerin İsveç gibi kadınları yeniden doğurmaya ikna etmeleri artık çok güç. Çünkü hayat pahalılığı, işsizlik tüm ülkelerde olduğu gibi Doğu Asyalı kadınların çocuk yapmalarını hatta evlenmelerini engelleyen en önemli etkenlerin başında geliyor. Doğu Asya ülkelerinde bunların üzerine özel sorunlar da ekleniyor. Doğu Asyalı kadınların zorlu mücadaleler sonucu elde ettikleri kariyerlerinden ve önceki jenerasyonlara mensup hemcinslerine nazaran elde ettikleri geniş özgürlüklerden vaz geçmeleri artık olası değil.

Otomasyon ve robot kullanımı veya sanayi üretiminin üçüncü ülkelere aktarımı yoluyla demografik sorunlara çözüm aranması yeterli değil. Esasen Kore bu konuda büyük adımlar atıyor. Bildiğimiz meşhur Kore şirketleri çoktan üretimleriminin azımsanmayacak bir bölümünü üçüncü ülkelerde yapmaya başladılar. Çin, Vietnam, Çek Cumhuriyeti vb. Avrupa ülkelerinde, hatta ABD'de önemli Kore fabrikaları mevcut. Maalesef diğer batılı şirketler gibi, Kore şirketleri de artık bize gelmiyorlar. Çünkü ülkemizin hukuk sistemi, ekonomik, sosyal ve siyasi yapısı çok sorunlu. Sorunlar her geçen gün katlanarak artıyor. Yabancı sermaye yatırım yapacağı ülkede her şeyden önce siyasi ve ekonomik istikrar, işleyen bir hukuk sistemi ister. Bu da bizde yok. 

Nüfusları hızla azalma sürecine giren ileri sanayii-teknoloji ülkeleri için mesele sadece üretimle bitmiyor. Giderek artan yaşlı nüfusun bire bir bakımı için büyük bir sağlık ordusuna ihtiyaç var. Robotlar bu işi görünen gelecekte yapamayacağına göre, yeni sağlık kadrolarının yetiştirilmesi gerekiyor. İşte Kore'de zurnanın zırt dediği yer burası. Genç doktorlar tıp fakültelerinde kapasite artışına karşılar. Bakalım bu konuyu nasıl çözecekler. Ama orada Türkiye'deki gibi kimse eğitimin kalitesini tartışmıyor. Kimse de ülkeyi terk etmiyor. Aksine Kore'de diyasporanın ülkeye geri göçü söz konusu. 

Kadın hakları göstericileri

Güney Kore dünyanın sayılı demokrasilerinden biri

Güney Kore çok kısa süre içinde dünyanın sayılı demokrasileri arasına katıldı. G. Kore, Economist Intelligence Unit'in sıralamasına göre Japonya ve Tayvan'la beraber Asya'nın az sayıdaki tam demokrasilerinden biri.

Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Altılı Masa'da demokrasinin alt yapısını oluşturmak amacıyla güçler ayrılığı için parlamenter sistemin gereği uzun uzun tartışıldı. Oysa başkanlık sistemiyle yönetilen Güney Kore örneği bunun şart olmadığının en güzel örneklerinden biri.

Güney Kore'de Cumhurbaşkanı beş yıllık tek bir dönem için bir kereye mahsus olmak üzere tek turlu seçimle iş başına geliyor. Yoon bu yüzden 2027 yılında siyaseten emekli olacak. Yerine bugünkü koşulara göre muhtemelen muhalefet lideri Lee Jae-myung seçilecek. Kore Cumhurbaşkanları parti üyesi oldukları halde parti başkanı olmazlar. Kore'de parti başkanlarını ABD'de olduğu gibi kimse tanımaz. Partili milletvekilleri adaylıklarını kendi mücadeleleri sonucu ön seçimle elde ettikleri için ne parti başkanına ne de Cumhurbaşkanına gebedirler. Parlamentoda gerekirse kendi partilerinin çizgisi dışında oy kullanabilirler. Milletvekilleri kendilerini en çok seçmenlerine karşı sorumlu hissederler. Benim Seul'de görevde bulunduğum sırada iki önceki Cumhurbaşkanı Park Guen-hye kendi iktidar partisine mensup önemli sayıda milletvekilinin destek vermesi sayesinde yolsuzluk suçlamalarından dolayı görevden alınmıştı. İktidar milletvekilleri o oylamada mutlaka kendi vicdanlarının sesini dinlemiştir ama seçim bölgelerindeki seçmenin baskısı da söz konusuydu.

Güney Kore'de yerel yönetimler bütçe harcamaları, yatırım planlaması ve eğitim alanında büyük yetkiler kullanırlar. Tüm yerel yöneticiler, eğitim direktörleri dahil, seçimle iş başına gelirler, başlarında atanmış memurlar bulunmaz. Bu sayede yerelde seçmenin iradesinin hayata geçme şansı daha yüksek olur. Keşke biz de de böyle olabilse.

Kore demokrasinin bir başka özenilecek yanı yargı organlarının bağımsızlığıdır. Kore'de kimse Anayasa Mahkemesi'nin üstünlüğünü tartışma konusu yapamaz. 

Bu konularda uzun uzun yazmak mümkün ama yerimiz müsait değil. Şu kadarını söylemekle yetinelim; bir zamanlar askeri diktatörlükler altında yönetilen Güney Kore baştan doğru yatırımlar yaparak sanayileşmiş olsa da, bugünkü müreffeh ve saygın konumuna 1990'lardan sonra demokrasisini hızla geliştirerek geldi.

Darısı başımıza.

Arslan Hakan Okçal kimdir?

Emekli Büyükelçi.

1954 yılında İstanbul’da doğdu.

İlkokula Almanya’da başladı. Darüşşafaka Lisesi’ni (1973) ve AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü (1977) bitirdi.

1978 yılında Dışişleri Bakanlığına girdi.

1981-2001 yılları arasında Bingazi ve Münster Başkonsoloslukları, NATO Daimi Temsilciliği, Bonn ve Berlin Büyükelçiliklerinde sırasıyla Muavin Konsolos, Konsolos, Müsteşar, 1. Müsteşar ve Elçi Müsteşar olarak bulundu. NATO’daki görevinden önce 1989 yılında Roma’da NATO Savunma Koleji’nde eğitim aldı.

1992-95 yıllarında Gümülcine’de Başkonsolosluk yaptı. 2005-2008 yılları arasında (ECOWAS ve aralarında Gana ve Kamerun’un da bulunduğu 9 Batı ve Orta Afrika ülkesine nezdinde de akredite olarak) Nijerya Federal Cumhuriyeti; 2008-2010 yılları arasında, o günkü ismiyle Makedonya Cumhuriyeti nezdinde Büyükelçi olarak bulundu.

Merkezde Amerika Dairesi Başkanı (1995-1997), Araştırma Genel Müdür Yardımcısı (2001-2003), NATO İstanbul Zirvesi Proje Koordinatörü (2004) ve Orta Avrupa ve Balkanlar Genel Müdürü (2010-2013) olarak görev yaptı.

Yurtdışında en son 2014-2017 yılları arasında Güney Kore nezdinde Büyükelçi olarak görev yaptı. Seul’de bulunduğu süre boyunca Kuzey Kore’de nezdinde de akredite Büyükelçi olarak görevliydi.

2018 yılında kendi isteğiyle emekli oldu.

Emekli olduktan sonra bir yıl Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Dört yıl Marmara Üniversitesi’nde ve bir yıl Fenerbahçe Üniversitesi’nde diplomasi dersleri verdi.

Dış politika alanında araştırma, yayın ve eğitim çalışmaları yapan düşünce kuruluşu Ankara Politikalar Merkezi üyesidir.  

2021-2023 yılları arasında Gazete Duvar’da konuk yazar olarak makaleleri yayınlandı. 2024 yılının başından bu yana T24’te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Makedonya'nın isim sorununda başa mı dönülüyor?

Yeni seçilen Cumhurbaşkanı Gordana Siljanovska-Davkova resmi yemin töreninde ülkenin anayasal ismi olan Kuzey Makedonya yerine sadece "Makedonya" ifadesini kullanınca Yunanistan'da ve AB'de kaşlar kalktı. Kuzey Makedonya makamlarını uyaran açıklamalar birbiri ardına geldi

Çin lideri Xi, beş yıl aradan sonra Avrupa’yı ziyaret ediyor

AB Çin’i ekonomik işbirliği partneri olarak kabul etse de aynı zamanda “sistemik bir hasım” olarak görüyor. Çin’in Avrupa’daki bir çok ekonomik faaliyetine tereddütle yaklaşılıyor. AB, birlik olarak uzak dururken sadece münferit üye ülkeler “Kuşak ve Yol Girişimi”ne (BRI) dahil oldular...

31 Mart yerel seçimleri uluslararası alanda umut kaynağı oldu

Birçok ülkenin her geçen gün daha fazla otoriterleştiği uluslararası ortamda, Türkiye 31 Mart’ta özgürlük ve demokrasi yolunda çok önemli bir adım atarak dünyaya örnek oldu. Bundan sonra yapılması gereken, şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, demokrasi ve hukuk devleti mücadelesini sonuca ulaştırmaktır...