20 Şubat 2024

Prof. Dr. Yaman Akdeniz: Erişim engellemelerin büyük bir kısmı siyasi nitelikli

"Anayasa Mahkemesi, siyasi nitelikli ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi tarafından aldırılan kararlarla ilgili başvuruları karara bağlamaktan kaçındı ve bu başvuruları bekletebildiği kadar bekletip, ondan sonra pilot kararı kapsamına alıp, toplu ihlal kararı verdi"

Ülkemizde, 2007'den bu yana en çok tartışılan konulardan birisi "İnternet erişim engellemeleri." Güya (çocuk pornosu gibi) haklı nedenlerle çıkarılan "5651 sayılı kanun" ilk çıkışından itibaren, 18 kere yapılan düzeltmeler ve eklemelerle birlikte, adeta  "yolsuzluk" vesaire türü haberleri örtme ve ifade özgürlüğünü engelleme, yani sansür aracı haline geldi.

Anayasa Mahkemesi (AYM) bu ayın başında, 5651 kapsamında 2014’den bu yana, yani son 10 yıldır, gelen hukuki süreçlere ait toplam 503 başvuruyu değerlendirdi ve “ifade özgürlüğü ihlali” kararı verdi. Bu sadece Türkiye açısından değil, "dünya hukuk tarihi" ve "internet tarihi" açısından da önemli.

Bu 503 başvurunun da 353 tanesi Yaman Akdeniz’in de içinde bulunduğu İfade Özgürlüğü Derneği hukuk ekibi tarafından 2014-2023 yılları arasında yapıldı. Bu erişim engellemeleri ya da diğer ifade ile internet üzerindeki sansürü, İfade Özgürlüğü Derneği'nden (İFÖD) Prof. Dr. Akdeniz, en az 20 yıldır izliyor. Bu nedenle de, olayın tüm süreçlerini yakından biliyor, takip ediyor, hukuki süreçlere katılıyor ve raporluyor.

Konu, ülkemizdeki gelişmeler açısından önemli olduğu için Akdeniz’e bütün bu detayları sorduk. Kendisi Anayasa Mahkemesi'nin toplu ihlal kararı vermiş olmasını "yerinde" diye değerlendirmekle birlikte hala karardan tam olarak memnun değil. Bu röportajın en sonunda, 5651 sayılı kanuna gelen değişiklikleri tablo olarak görebilirsiniz. İşte Akdeniz'in verdiği cevaplar...

- Anayasa Mahkemesinin, 503 başvuru için yeni verdiği toplu ihlal kararının, önce genel bir çerçevesini çizelim isterseniz; Anayasa Mahkemesi kararının tarihçesi nedir ve süreç nasıl gelişti?

Prof. Dr. Yaman Akdeniz: Anayasa Mahkemesi gecikmeli de olsa bu kararı verdi. Kararın tarihçesi ise Şubat 2014’e kadar uzanıyor. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmalarının hemen sonrasında 5651 Sayılı Yasa'da Şubat 2014 içinde acilen değişiklik yapılmış ve “kişilik hakları ihlali” ile ilgili 9. maddeye erişimin engellenmesi yaptırımı eklenmişti.

Daha sonra bu maddenin kapsamı Temmuz 2020 içinde genişletilerek “içeriğin yayından çıkartılması” yaptırımı da eklenmişti. 2014 sonrasına baktığımızda ve EngelliWeb yıllık raporlarımızdan da görüleceği üzere Türkiye genelinde sulh ceza hakimlikleri tarafından her yıl binlerce karar alınıyor ve binlerce haber ve içeriğin erişime engellenmesine ve yayından çıkartılmasına karar veriliyor. EngelliWeb duyurularımızdan da görüleceği üzere yaptırım uygulanan haber ve içeriklerin büyük bir kısmı siyasi nitelikli ve hükümet yetkilileri ve hükümete yakın kişi, kurum ve şirketler tarafından bu kararların talep edilmesi uzun yıllardır fazlasıyla dikkat çekiyor.

Anayasa Mahkemesi ise bu konu hakkındaki ilk ihlal kararını 2015’te vermekle birlikte, Ekim 2017 içinde Ali Kıdık kararıyla birlikte ilkesel bir karara imza attı ve sulh ceza hakimliklerine talepleri ne şekilde değerlendirecekleri konusunda yol gösterici bir karar verdi. Fakat yine EngelliWeb yıllık raporlarımızdan görüleceği üzere sulh ceza hakimlikleri büyük çoğunlukla Anayasa Mahkemesi'nin ilkesel yaklaşımını göz ardı etti. Bu ilkelerin arka arkaya verdiği yaklaşık otuz ihlal kararında sadece Anayasa Mahkemesi tarafından uygulandığını da söylemek yanlış olmaz.

Aynı Anayasa Mahkemesi, bu durumun farkında olmasına rağmen Ekim 2021’e kadar bekledi, ve özellikle İfade Özgürlüğü Derneği bünyesinde yapmış olduğumuz yüzlerce başvurunun da baskısıyla keskin kalem ve diğerleri kararında pilot karar uygulamasına gitti ve bu karar Ocak 2022 başında Resmi Gazete’de yayımlandı. Birleştirilmiş 9 başvurudan 5 tanesi de bizim hazırlayıp, sunduğumuz başvurular. Bu kararın alınmasında da İfade Özgürlüğü Derneği hukuk ekibinin katkılarının karara yansıdığı açıkça görülmektedir.

Anayasa Mahkemesi, yapısal sorunlar tespit ettiği ve dolayısıyla iptal edilmesi gereken 9. maddeyi, gereği için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderdi. Pilot kararını uygulamayı da bir yıl erteledi. Sorunlar da zaten bu aşamada başladı. Anayasa Mahkemesi bir yıl boyunca benzer başvuruları karara bağlamayacağını bildirirken, 9. madde sulh ceza hakimlikleri tarafından aynen ve sanki Anayasa Mahkemesi kararı hiç yokmuş gibi uygulanmaya devam edildi.

Bu süreçte, Anayasa Mahkemesi durmaya devam etti. Ekim 2022 içinde Meclis’te dezenformasyon suçu Türk Ceza Kanunu’na eklenirken, 5651 Sayılı Yasa'da da bazı değişiklikler yapıldı. Fakat kanun koyucular 9. madde kapsamında herhangi bir değişiklik yapmadı. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi beklemeye devam etti ve pilot kararını Meclis'e verdiği bir yıllık süre, Ocak 2023, içinde dolmasına rağmen artı bir yıl daha bekledi.

Bu süreçte, yine çok gecikmeli olarak, 9. madde ile ilgili norm, denetim sürecini tamamladı ve Ocak 2024 başında en sonunda 9. maddeyi iptal etti. İptal etmekle birlikte, yaklaşık 9 ay daha kararının icrasını erteledi. Dolayısıyla 9. madde ancak 10.10.2024 tarihinde iptal edilmiş olacak ve o tarihe kadar da uygulanmasına devam edilecek. Tüm bunlardan sonra, Anayasa Mahkemesi'nin 503 başvuruda ihlal kararı verdiği mega kararının geldiğini söylemek süreçle ilgili sıkıntıları açıklar diye düşünüyorum.

- Hemen öncesinde AYM’nin 9. madde iptalinde bahsettiğiniz 1 yıllık süre zarfında, mahkemeler hala erişim engelleme kararı alırken, haber kanalları ya da operatörler açısından bu kararın uygulanması mecburi midir?

Akdeniz: Evet, iptal edilen hüküm ancak 10.10.2024 tarihinde yürürlüğe girecek. İptal kararından sonra da sanki 9. madde iptal edilmemiş gibi ve sanki bu karardan haberleri yokmuş gibi sulh ceza hakimlikleri karar vermeye devam ediyor.

Dolayısıyla, yaklaşan Mart 2024 Yerel Seçimleri öncesinde de bu kararları sıklıkla görmeye devam edeceğiz. Kararlar ise madde metninin iptali gerçekleşene kadar haber siteleri ve içerik sağlayıcıları bakımından bağlayıcı olmaya devam edecektir.

Kararların uygulanmadığı durumlarda idari veya adli para cezaları söz konusu olabilir ve hatta cezai anlamda soruşturmalar da açılabilir. Benim tavsiyem bu kararlara itiraz edilmesi ve reddedilen itirazların da tekrardan Anayasa Mahkemesi'ne taşınmasıdır.

Anayasa Mahkemesi, önünde bekleyen tüm başvuruları eritene kadar, benzer toplu kararları vermeye devam edecektir. Sadece, bu kararları vermek için ne kadar bekleyeceğini bilemeyiz.

- İçerikleri engellenen sitelerin bu engelleme kararlarını alan hakimler aleyhine "Görevi Kötüye Kullanma" ve bu kararı aldıran kişiler hakkında tazminat davası açma hakkı var mıdır?

Akdeniz: Buradan "Görevi Kötüye Kullanma" suçu veya durumu çıkmıyor. Kademe ve kariyer engellemelerine bir etkisi olması lazım ama öyle bir sistem de yok. AYM'nin ihlal vermesiyle konu kapanmış oluyor.

- AYM konusunun haricinde ama yine de erişim engelleme olduğu için soracağım. Bu ara sahte erişim engellemeler görülüyor. Bunlarla ilgili süreç nedir?

Akdeniz : Sahte erişim engelleme kararlarıyla ilgili ilk duyuruyu ben yapmıştım ve hem benim bu konuda attığım tweetler, hem de tweetlerimle ilgili haberler de erişime engellenmişti.

Anayasa Mahkemesi'nin 503’lük kararına konu ve ihlal kararı verilen başvurular arasında bu başvurular da var. Bu kararlar ilk defa Diken ve Gazete Duvar’a gönderilmiştir. Fark eder etmez de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunduk.

Nedense Başsavcılık hiç ilgilenmedi bu konuyla. Yaptığımız itiraz ve hatta Anayasa Mahkemesi'ne yaptığımız başvurudan da sonuç alamadığımız için konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de taşıdık. Hala da ara ara bu sahte kararların devam ettiği duyumlarını alıyorum. Dolayısıyla, aklınıza gelmeyecek her şeyi soruşturan savcılıklar, bu kadar önemli bir konuyu soruşturmadı.

- Haberi sahte kararla engelletilmeye çalışılan gazeteci ya da site, bu sahte erişim engelleme yollayan kişiler aleyhine dava açabilir mi? Ne davası açabilir, ne kadar tazminat talep edebilir? 

Akdeniz : Hangi kişiler? Savcılık soruşturmadı ki. Soruştursa (A) Kim bu kararları hazırladı? (B) Sahte kararları talep edenlerin bu konudaki rolü ve bağlantısı ve (C) Onlar da dolandırıldı mı yoksa bu işin içindeler mi? Bu sorular cevaplanmadı ki.

- İFÖD ve sizin yaptığınız 353 başvuruya bakarsak, engellenen içerikler konusunda bir analiziniz ya da veriniz var mıdır? Yani kimler tarafından engelleme talep edilmiştir, hangi konulardaki içeriklerdir? Gazete (haber) içerikleri midir?  

Akdeniz : X platformunda uzun bir dizin paylaştım ve yaptırım kararları kaldırıldıkça da bunları paylaşmaya devam edeceğim.

Yaklaşık 10 yıllık bir döneme dağılan bu başvurular, aslında Türkiye siyasi tarihinin son 10 yılını da yansıtıyor. Bu bağlamda en eski örnek 2014'te BirGün gazetesi adına yapılan "Dosyalar kapatılıyor hırsızlar takip edilmiyor" başlıklı yazı ile ilgili AYM başvurusu. Talep Yassen A. Kadı ve Usame Kutub'dan gelmiş. Adalet Bakanlığı görüşünü Aralık 2016'da cevaplamışız. AYM ise başvurudan 10 sene, dosyadaki yazışmalar tamamlandıktan 8 sene sonra, 503’lük karar arasına sıkıştırmış bunu da.

Halbuki belki de 9. madde ile ilgili vermesi gereken ilk karar buydu. Çarpıcı örnek çok fazla olmakla birlikte, en çarpıcı örneklerden bir tanesi de Yusuf Yerkel tarafından aldırılan toplam 357 haber ve içeriğin engellenme kararıyla ilgili benim Kerem Altıparmak ile 2015’te “kullanıcı sıfatı” ile ilgili yapmış olduğumuz başvuruda var. 10 sene sonra, bu başvuru da ihlalle sonuçlanmış oldu.

Yine BirGün’ün MİT tırları ile ilgili "İnsani Yardım Tırlarında Bomba Taşındı İddiası" başlıklı haberi hakkında, keza Atilla Taş'ın Ahmet Davutoğlu tarafından 2015 başında erişime engellettirilen tweetleriyle ilgili de ihlal kararı verdi Anayasa Mahkemesi. Daha da önemli Cumhurbaşkanı Erdoğan ve aile bireyleri tarafından aldırılan çok sayıda haberle ilgili yaptırım kararlarıyla ilgili de Anayasa Mahkemesi ihlal kararı vermiş oldu. Bunların arasında Diken’de yayınlanan “Dünya mizahında Erdoğan” ve "İtalya’da Bilal Erdoğan hakkında ‘kara para aklama’ soruşturması başlatıldı" gibi haberlerle ilgili başvurular da var. Daha yakın tarihli başvurulara baktığımızda, Diken’de yayınlanan Boğaziçi Üniversitesinin talebiyle yayından çıkartılan "Boğaziçi’nde ‘kayyım’ dekan hakkında ‘kendine özel kadro ilanı’ ve ‘intihal’ iddiası" başlıklı haber ve yine Boğaziçi Üniversitesi talebiyle yayından çıkartılan Haziran 2022 tarihli “Boğaziçililerin bilgilerini erişime açan müdür, rüşvet operasyonu şüphelisi çıktı” başlıklı haberle ilgili başvurularda da ihlal kararı verildi.

Gazeteci Ferhat Tepe'nin öldürülmesiyle ilgili yapılan birçok habere dönemin tugay komutanı Korkmaz Tağma'nın talebiyle erişim engellenmişti. Ferhat Tepe'nin ailesi tarafından yapılan başvuruda da Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü ihlali kararı verdi. Bu başvuru benim çok önem verdiğim başvurulardan bir tanesiydi ve en sevindiğim ihlal kararlarından bir tanesidir bu çünkü bu kararla geçmişi yok etme girişimi gecikmeli de olsa tamamen bertaraf edilmiş oldu.

- Anayasa Mahkemesi'nin tüm bu kararları almasının 10 yılı bulmasını yorumlar mısınız? Bu, hukuki süreçler açısından normal bir süre midir? İFÖD olarak, bu 10 yılda, hangi yılda ne kadar başvurunuz olmuş? Neden bunları tek tek ele almıyor? Ya da toplu alacaksa mesela 1 yıllık 1 yıllık alıp karar vermiyor da, 10 yıl bekletiyor?

Akdeniz : Anayasa Mahkemesine biz bu konudaki bireysel başvurularımızı 2014 yılında yapmaya başladık. Son kararla birlikte

2014'ten 2,

2015'ten 9,

2016'dan 20,

2017'den 17,

2018'den 21,

2019'dan 47,

2020'den 34,

2021'den 68,

2022'den 94

ve 2023'den 41 başvurumuz hakkında ifade özgürlüğü ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verildi. Dolayısıyla, toplamda 353 başvurumuza birden ihlal verilmiş oldu.

Daha önceden de pilot kararına konu 5 ihlal kararımız var. Bunlara ek olarak 503’lük karar içinde yer almayan ve henüz karara bağlanmayan çok sayıda başvurumuz olduğunu da tespit ettik. Örneğin, biz bugüne kadar İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb duyurularının engellenmesiyle ilgili Anayasa Mahkemesi'ne toplam 41 başvuru yapmışız. Bunlardan 23 tanesi karara bağlanırken, 18 tane daha bekleyen başvurumuz var.

Yukarıda verdiğim örneklerden de görüleceği üzere, Anayasa Mahkemesi, siyasi nitelikli ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi tarafından aldırılan kararlarla ilgili başvuruları karara bağlamaktan kaçındı ve bu başvuruları bekletebildiği kadar bekletip, ondan sonra pilot kararı kapsamına alıp, toplu ihlal kararı verdi.

Dolayısıyla, bu başvuruların içeriğini değerlendirmek zorunda kalmadı. Aksi takdirde bazı başvuruları karara bağlamak için 10 sene beklemesi gerçekten sorunlu. Gözden düşen ve muhalefete geçen Ahmet Davutoğlu tarafından aldırılan kararlarla ilgili 9 yıl beklemesi de garip. Bu sürelerin ise hiç de normal olmadığı açıktır.

Gerek pilot kararının, gerekse uygulamasının çok önce olması gerekirdi. Biz 2015’ten beri pilot karar uygulamasını talep ediyoruz, Anayasa Mahkemesi bizim 2015’te gördüğümüzü ancak 2021’de gördü ve 2024 içinde uyguladı.

- Arada bize aktaracağınız ilginç olaylar var mıdır? 

Akdeniz : Çok sayıda örneği tweet dizinimde görebilirsiniz. Ayrıca, EngelliWeb hesabımızdan da hem AYM kararının uygulaması ile ilgili kaldırma kararlarını hem de günce yaptırım kararlarını paylaşmaya devam ediyoruz.

Bunlara ek olarak ilginç örnek çok tabii ki. Örneğin, Serhat Albayrak tarafından, Paradise Papers haberleri için açtığı davanın reddi ile ilgili haberlerin erişime engellenmesini duyurduğum tweet engelletilmiş, hem de hakkımda manevi tazminat davası açılmıştı. Engelletilen tweetlerimle ilgili de Anayasa Mahkemesi'nden ihlal kararı çıkarken, manevi tazminat davası şu anda Yargıtay’da.

Bunun dışında, Diken adına yaptığımız ve kapağında 36 punto “Erişime engellenen haberde talep edenin ismi veya resmi bulunmamaktadır” itirazının reddiyle ilgili AYM başvurusu da var. Bu başvuruya konu "Okluk’taki ‘yazlık saray’: 40 bin ağaç kesildi, jandarma protestoyu engelledi" başlıklı haber Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talebiyle erişime engellenmişti.

- Sırası gelmişken -yüzbin kere konuştuğumuzu da biliyorum ama yine de hatırlatalım- 5651 Sayılı Kanun, 17 yılda, 18-19 değişiklikle günümüze kadar geldi. Bu kanunda sizce süreç problemleri nelerdir? Kanun nasıl değiştirilmelidir?

Akdeniz : 5651 Sayılı Yasa, Mayıs 2007'de Meclis’ten geçerken ana amacı çocukları zararlı içerikten korumaktı. Fakat AKP rejiminde Yasa hep AKP ve hükümeti koruyacak şekilde kullanıldı ve defalarca değiştirildi. Halen de bu amaçla kullanılıyor ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonrasında da yine hükümeti koruyacak şekilde değiştirilecektir. Demokratik bir süreç işlemediği için farklı ve gerçekten çözüm odaklı bir şey beklemek söz konusu olmayacak.

- Engellenen haberler ya da siteler -sendika.org ya da eksisozluk ya da funnydie gibi- nedeniyle ticari bir zarar doğuyor.  AYM kararı, bu zararlara uygun bir tazminat yolu açıyor mu? Yani, sitenin diyelim ki 1 yıl kapalı kalması durumunda -Eksisozluk gibi- alması gereken reklamın ne kadar altında kaldığı hesaplanıp, aradaki rakam tazmin ediliyor mu? Bunun için yeniden mahkemeye mi gitmek lazım?

Akdeniz : Ticari zarar olmaz olur mu, tabii ki oluyor. Öncelikle, sürekli erişime engellenen haber sitelerine kimse reklam vermek istemiyor. Dahası, AYM bu konuyu da çözmedi ve sadece “manevi tazminat talebi” olan başvurularda tazminata karar verdi.

Dolayısıyla, 385 başvuruda, toplam 6 milyon 557 bin TL manevi tazminata hükmetti. Ayrıca, toplam 288 bin 864 TL başvuru harcı ve toplam 1 milyon 109 bin 200 TL vekalet ücreti verilmesine karar verdi. Dolayısıyla, bu kararın toplam maliyeti 7 milyon 955 bin 064 TL olarak ortaya çıktı.

İlk başta bu rakam yüksek gibi gözükebilir, fakat 20 de, 80 de veya 200 bin TL de manevi tazminat isteseniz dahi, Anayasa Mahkemesi başvuru başına -ve o da talepte bulunmuşsan- 18 bin TL verdi. O kadar. Maddi tazminatı ise hiçbir başvuruya vermedi. Haber siteleri ve içerik sağlayıcılar bakımından 8-10 sene sonra verilen yuvarlak 18 bin TL manevi tazminat miktarı da hakkaniyete aykırıdır.

- 9.madde iptal edildikten sonra gelen bir karar nedeniyle zarara uğradığını belirten bir yayın olursa, farklı bir yöntem izlenir mi? (Görevi kötüye kullanım vesaire var mıdır?)

Akdeniz : Biz, İfade Özgürlüğü Derneği hukuk ekibi olarak, itirazlara ve Anayasa Mahkemesi başvurularına sistematik olarak devam ediyoruz.  Çünkü bu kararlar gelmeye devam ediyor. Hatta AYM’nin ihlal kararı vermiş olduğu haberlerin tekrardan erişime engellenmesi bile söz konusu ve bu tehlike ile de karşı karşıyayız.

Bu bağlamda, EngelliWeb 2022 raporumuzun başlığında belirttiğimiz gibi Anayasa Mahkemesi, sulh ceza hakimliklerinin gölgesinde kalmaya devam edecektir.

Sorunuza geri dönersek, bu itiraz ve AYM başvurularının yanı sıra, HSK’ya sulh ceza hakimlikleri hakkında şikayette bulunulabilir, AYM’den de iptal kararı sonrası daha fazla manevi tazminat ve hatta gerekçelendirilerek maddi tazminat talep edilebilir.

Fakat sonuç itibarıyla sulh ceza hakimlikleri Meclis daha önce bir değişiklik yapmaz ise 10.10.2024 tarihine kadar 9. maddeyi uygulamaya devam edecektir.

- Benzer soru ; Anayasa Mahkemesi, bu 503 başvuruyu yapan hukukçuların alacağı vekalet ücreti olarak 1,1 milyon tespit etmiş ama başvuruları yapan tek hukuk bürosu ise dava sayısı kadar yerine sadece bir kere 18 bin TL'yi vekâlet ücreti tespit etmiş. Bunu neden böyle yaptılar?

Akdeniz : AYM her ne kadar 1 milyon 109 bin 200 TL vekalet ücreti verilmesine karar vermiş olsa dahi, tek başvuru yapan vekile de 18 bin 800 TL verilmesine karar vermiş, 9 yıl içinde 11 farklı müvekkil adına 141 başvuru yapan vekile de 18 bin 800 TL verilmesine karar vermiştir.

Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin vekalet ücreti değerlendirmesi mantıksız ve hakkaniyete aykırıdır. Bu gerçekten anlaşılmaz bir yaklaşım olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi, bu konuda uzun yıllardır çalışan avukatlara, “Bu alanda çalışmaya devam etmeyin” mesajı vermiş oldu veya en azından yaptıkları işin boyutunu değersizleştirmiş oldu.

Bir başka deyişle, sanki bu konuda 10 yıldır çalışan ve 11 farklı müvekkil adına 141 başvuru yapmış bir avukatın bu başvuruları kes ve yapıştır usulüyle sürekli aynı şeyi söylüyormuş gibi yaptığını varsaydı.

Halbuki işin gerçeği bu değil. Biz ekip olarak 10 yıl çalışmışız, 353 başvuru yapmışız, bizim avukat arkadaşlara bu 353 başvuru için toplam sadece 169 bin 200 TL vekalet ücreti verilmiş. 10 yıla bölersen yılda 16 bin 920 TL, başvuru başına ise 479 TL vermiş oldu Anayasa Mahkemesi. Hiç şüpheniz olmasın, bu konu da burada kapanmamıştır ve mülkiyet hakkının ihlali bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvurulacaktır.

- Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin sık sık bu tür kararları alması bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Mesela AYM bir de BTK'yla ilgili bir karar almış. Hani bunun neresinden gireceksin? Nasıl böyle bir karar alınır? demiş. Bu ifadeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

 TIKLAYIN - Erdoğan'dan Danıştay kararına sert tepki: Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız

Akdeniz : Bu açıklamada BTK denilmiş ama aslında kast edilenin 9. maddenin iptali ve sonrasında gelen 503’lük toplu ihlal kararı olduğunu düşünüyorum.

Biz nasıl on yıl süren bu süreçten şikayetçi isek kendisi de vekilleri aracılığıyla aldırılmış çok sayıda karar hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından ifade özgürlüğü kararı verilmesinden rahatsız olmuş diye değerlendiriyorum.

Sonuç itibarıyla, 5651 Sayılı Yasa'nın kişilik haklarıyla ilgili 9. maddesi ne Cumhurbaşkanımızı, ne basın kuruluşlarını ne Anayasa Mahkemesi'ni ne de avukatları memnun eden bir yasa hükmü. Herkesin şikayetçi olduğu ve en sonunda iptal edilen bu hükmün yerine ne geleceği ve gidenin, geleni aratıp aratmayacağı ise şimdiden merak konusu.

İfade özgürlüğü açısından ise bu sürecin sonu ancak Pirus Zaferi olarak nitelendirilebilir. 9. maddenin ve 5651 Sayılı Yasa'nın yıkıcı etkisi ise aynen devam edecektir.

5651, tek taraflı bir yasa

Geldik söyleşinin sonuna. Yaman Hoca'nın bütün söylediklerinden benim çıkardığım şu; 5651 Sayılı Yasa, tek taraflı bir yasa. İnternet üzerinde gerçekten kötü olan içerikleri (çocuk pornosu) engellemek üzere çıkarılsa da, asıl yaptığı iktidarı elinde tutanların yaptıklarının gözden kaçırılmasını sağlamak.

Yani 5651, halkın lehine değil aleyhine kullanılıyor. Üstelik 5651 bunu yapanlar (hatırlayın; erişim engellemelerin para ile verildiği durumları bizzat bir başsavcı raporladı. Bu zaten hep hissettiğimiz -para ile olmayanların da- siyasal baskı ile verildiği durumlar olabileceğini de gösteriyor) ve yaptıranlar için herhangi bir sorumluluk içermiyor. Yani yasayı kendi menfaatine kullanan davacı ya da yargıdakilerin yanına kâr kalıyor.

AKP, bir yandan kendi iktidarını korumak için, ülkemizi, gençliğimizi ve şirketlerimizi dünyanın 111.ciliği hızında internete mahkum ederken, diğer yandan da bu sansür yasaları ile haber alma ve ifade özgürlüğü hürriyetlerini engelliyor.

Aşağıda 5651 Sayılı Kanun'a gelen çeşitli değişiklikleri -eklemeleri- yıl yıl görüyorsunuz. Her birisi, birilerinin yaptıklarını saklamak için eklediği maddeler ya da kavramlar halinde. 5651'in dışında, Dezenformasyon Kanunu geldiğini de hatırlatalım.

Füsun Nebil Kimdir?

Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan).

Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu.

1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir.

1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir.

Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST).

2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı.

Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor.

2014 yılından beri T24'te yazıyor.

Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı.

Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türksat üçe mi bölünüyor?

Şu ana kadar gördüğümüz şu; bilişim ve telekom alanında, AKP nereye elini attıysa, orası kurudu, duraklama devrine girdİ

Yapay zekâ çalışanları, ABD Kongre'sinden “ihbarcı koruması” sağlanmasını istiyor

ABD'deki yapay zekâ şirketlerindeki çalışanlar, teknolojideki ilerlemelerin mevcut yasa kapsamında yasal olarak ifşa edemeyecekleri tehditler oluşturduğunu savunuyorlar

ABD, Huawei'ye yapay zekâ çipi ihracatını engelleyemiyor

“Yarı iletkenler” dediğimiz çip setleri, silahlanma yarışının ve dolayısıyla ABD-Çin ticaret savaşlarının tam merkezinde yer alıyor. Bu “kendisi küçücük” bileşenler, füzelerden, elektrikli araçlara ve hatta çamaşır makinalarına kadar her şey için büyük işler görüyor

"
"