16 Ağustos 2023
Boğaziçi Üniversite'sinden iki hafta evvel bir açıklama yapıldı. Bu açıklama beni meraklandırdı. Çünkü yurt sorununu neredeyse güllük gülistanlık gösteren bir açıklamaydı ama bildiklerim aşırı yüksek sayıda öğrencinin barınma imkanından yoksun kaldığı yönündeydi. Buna karşın rektörlükten gelen açıklamaya bakınca durum sanki farklıymış gibi yani ancak 1.200 civarı öğrenci yurtsuz kalmış da, onlara da çözüm bulunuyormuş gibi gözüküyordu.
Tabii ki muhataplarına sordum; yani öğrencilere. Öğrenci Temsilci Kurulundan (ÖTK) biri kız, biri erkek iki lisans öğrencisi ile yaptığımız toplantıya eski mezunlardan Kerem Kurumlu da katıldı. Öğrencilere beraberce sorular sorduk. Aşağıda bölüm bölüm açıklamayı ve buna karşı öğrencilerin anlattıklarını göreceksiniz. Bu yazıyı yayınlanmadan önce Boğaziçi Üniversitesi'nde halen öğrenci olan başka arkadaşlara da gösterip, fikirlerini sordum.
Ayrıca dün de öğrenciler kulüp odalarının kapatılmasına yönelik bir açıklama yayınladılar. Bunu da burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Ek olarak, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü açıklamasına, "Bazı yayın organlarının kamuoyunu tarafsız bir yaklaşımla bilgilendirme amacından uzaklaşarak" ifadesi ile başlamış. Bu nedenle öğrencilerin anlattıklarını 13 Ağustos'ta gönderdiğimiz bir mail ile tek tek sorduk ve 16 Ağustos'ta yayınlayacağımızı da belirttik. Ama kendileri bu şeffaf sorulara cevap vermeyerek, kamuoyunu asıl kendilerinin yanlış bilgilendirmiş olabileceklerini ortaya koymuş oldular. Sorduğumuz soruları, yazımızın en altındaki bölümde görebilirsiniz.
Şimdi öğrenci arkadaşlarımızın anlattıklarına yakından bakalım.
Bu iki arkadaşa önce şu iki soruyu yönelttim; sizler yurtta yer buldunuz mu ve yurdun internet bağlantısı nasıl?
Kız öğrenci, şu anda imtihanlar için yurtta kalabildiğini ama kış dönemi için kendisine yurt çıkmadığını söylüyor. Erkek olan öğrenci ise bir ara Kilyos'ta kaldığını ama kampüse otobüsle gelmenin 1,5 saat sürdüğünü, otobüs için yarım saat kadar sıra beklendiği, otobüsün bazen bozulabildiği ya da geç kalabildiği, denize çok yakın olduğu için binanın çok soğuk ve rutubetli olduğunu aktardıktan sonra şöyle dedi:
"Gerçekten Boğaziçi’nin karanlık yüzü, çok kötü şeyler yaşadık orada. İntihar edenler de oldu. Çünkü depresif bir yer. Sibirya gibi. Yazın iyi olabilir ama kışın yurt olmak için çok kötü bir yer. Sanki bir köşeye atılmış gibi hissediyorsunuz. Akşamları hiçbir sosyal faaliyet yok. Üniversite sınavına çok yoğun bir şekilde hazırlanıp gelmiş bir kişi olarak, öyle yoğun bir tempodan sonra, 'Ben buraya bunun için mi geldim' diyorsunuz."
Yurttaki internet için ise yer yer internetin çekmediği, bu nedenle internetin çektiği köşelerin arayıp bulmaya çalıştıkları gibi bir yorum yaptılar.
Şimdi basın açıklamasına paragraf paragraf bakarken, söylenenlerin gerçekte nasıl görüldüğüne bakalım:
Bu pasajda iki ifadeyi sordum. İkisinin de yanıltıcı olduğunu belirttiler.
Öğrenciler bu açıklamadaki lisans öğrenci sayısının üçte biri kadar yurt kapasitesi olduğu ifadesini doğrulamıyorlar ve 5 öğrenciden 1 kişinin yurt bulabildiğini hesapladıklarını belirtiyorlar.
İstanbul dışından ve İstanbul'un uzak semtlerinden yurda başvuranların tamamının yurtlara yerleştirildiği ifadesini ise yalanlıyorlar. Konuştuğumuz iki arkadaştan kız olan İstanbul dışından gelme ama başvurmasına karşın geçen yıl da bu yıl da kendisine yurt çıkmamış durumda.
Bu arada yurtların fiyatlarına dair açıklamada bir not yok ama sırası gelmişken onu da merak ettim ve sordum. Öğrenciler, her yurdun farklı fiyatları olduğunu belirtiyor. İmtihan döneminde 1.100 TL olan Kuzey Yurdu'nun eylülde başlayacak yeni dönemde zam göreceği ve 2.500 TL civarı olacağı kaydediliyor. Bu bir devlet okulu, ve yurtlarının parasız ya da minimum fiyatlı olması lazım ama öğrencilerden 2.500 TL gibi abuk bir fiyat mı istiyor?
Ya da bu ülkede "Kredi ve Yurtlar Kurumu" diye bir destek kurumu var. Bu kurum ne yapar? Öğrencilerin bu kadar pahalıya yer bulması, o kurumun lüzumsuz olduğunu göstermiyor mu?
Neyse, devam edelim. Boğaziçi Üniversitesi'nde 2023-2024 akademik yılı için 6 yurt açılmış gözüküyor. Etiler/Hisarüstü'nde yer alan Boğaziçi Üniversitesi'nin 6 tane yurdu var. Güney kampüste 1. Erkek Yurdu, 1. Kız Yurdu, Kuzey kampüste 3 ve 4. Kuzey Yurdu, hazırlık okuyanların kaldığı 3. Kilyos Yurdu ve Kandilli Yurdu. Bu yurtların resimlerini şuraya bakarak görebilirsiniz.
Bu beni hayli şaşırttı. 15 kişilik odalar bana sadece öğrencileri istiflemeyi hatırlatıyor. Sorduğumda şöyle açıkladılar:
"Evet. 15 kişilik odalar olacakmış. Bu daha önceden yoktu fakat kayyum kulüp odalarına el koydu ve o odalara da 5 tane, -artık kaç tane olacağını bilmiyorum- üçlü ranza konulacağını söylüyorlar."
Burada 15 kişilik odayı hesaplarsak, 15x745 TL = 11.175 TL. Bu nasıl bir mantık? Boğaziçi Üniversitesi para kazanmaya mı çalışıyor? 15 kişi bir odada nasıl barınacak bunu hayal edebiliyor musunuz? 3 katlı ranza olayı da ayrı bir konu. Daha önce duyduğumu hatırlamıyorum. 3 katlı ranza acaba dengesini nasıl sağlıyor?
Merak edip, Boğaziçi Üniversitesi bütçeden ne alıyor diye de baktım; Koskocaman üniversitenin kendi sayfaları güncel değil, tüh. Ya da artık bütçenin gözükmesini istemiyorlar. Ama 2023 Cumhurbaşkanlığı bütçe tablosuna bakarsanız (s.36) 1,2 milyar TL yönetim bütçesi verildiğini görürsünüz. Bunun 1,1 milyar TL'sini Hazine'den alıyorlar. Gerisi ise gelir diye gözüküyor. 2023'te ayrıca 41 milyon TL ek bir harcama daha verilmiş. 2024 bütçesi de belli. 1,4 milyar TL ve 2025 için de 1,6 milyar TL. 2021 yılında bu konuda yapılan haberlere bakarsanız, o yıl öğrenci başına 27 bin TL almış.
Açıklamaya devam edelim, yeni paragraflar şunlar;
Rektörlüğün bahsettiği depreme karşı güçlendirilecek olan binaların 1 ve 2. Kuzey Yurdu olduğu belirtiliyor ve bu binaların boşaltıldığı için kapasitenin 4.000'den 2.809'a düştüğü belirtiliyor.
Okulun öğrenci sayısına bakalım dedik; ne yazık ki sayfaları (bütçe sayfasında olduğu gibi) güncel değil. 2021-2022 öğrenci sayısı olarak 16.497 öğrenciden bahsediliyor. O sayıyı alırsak, 16.497/2.809 =~6 öğrenci.
Tabii ki, öğrencilerin bir kısmı İstanbul içinden olabilir, bir kısmı da ev tutmuş olabilir ama öğrencilerin yüzde 75 civarının yurda başvurduğu bilgisi alıyorum. Yani 2021 rakamını kabul etsek bile 16.497x yüzde 75=~12 bin öğrenci yurt istiyor diye söylüyorlar. Ama eldeki rakam 2.809; yani açıklama ile arasında çok büyük bir fark var. Neredeyse 9 ila 10 bin öğrencinin yurt imkanı olmamasından bahsediyoruz.
Bu arada iki öğrenci de, başka bir şeye dikkat çekiyor; açıklamada “Kuzey kampüsünde geçen sene inşaatına başlayan 700'ün üstünde yatak kapasitesine sahip olacak" diye belirtilen bina için şöyle diyorlar:
"Kuzey kampüsteki 1 bina geçen sene yıktılar. Ve henüz temeli bile atılmadı. Benim yurdum direkt olarak o inşaata bakıyor, her gün inşaat seslerini duyuyoruz, hafta sonu veya içi fark etmiyor, sabah ve bazen geceleri de oluyor. Sürekli iş makinalarının, işçilerin girip çıktığını görüyoruz ama temeli bile atılmadı.”
Aklımıza geçen yıl Trendyol'un sponsor olduğu açıklanan yurt ve cami haberi geldi. Aşağıda buna dair protokolun yer aldığı açıklamanın resmini de görüyorsunuz (Rektör Naci İnci’yi, ortada arıyorsunuz değil mi, solda en başta.) Bu yurt ve de caminin ne olduğuna dair de bir haber yok henüz.
Kuralar şeffaf ve adil mi? açıklamada yanlış bilgiler mi var?
Açıklamaya devam edelim, yeni paragraflar şöyle:
Öğrenciler kuranın bu açıklananlara göre yapılmadığı fikrinde. Nasıl yapıldığını, bilmediklerini söyledikten sonra şu haklı ifadeyi kullanıyorlar:
"Şeffaf olması için, kaç kişinin başvurduğunun ve yine kaç kişinin ve de hangi nedenle reddedildiğinin açıklanması lazım.”
Çünkü kız öğrenci, neden reddedildiğini bilmiyor. Açıklamada, İstanbul'un uzak ilçelerinden gelenlerin bile sıralamaya dahil edildiği yazıyor ama neden reddedildiğini öğrenemeyen kız öğrenci uzak bir şehirden gelmiş.
Açıklamada şu ifade var: "Kura kapsamı dışında tutularak öncelikli yerleşim hakkı olanlar, sadece üniversite sınavında dereceye girmesinden dolayı yurt bursu verilen öğrenciler." Ama erkek öğrenci diyor ki:
"Arkadaşlarımın tamamı ilk 100'e girmiş insanlar ve sadece iki tanesine yurt çıktı. Normalde ilk 100'e girenlere yurt burs veriliyormuş ama onlara bile çıkmadı. O kısmı ben de anlayamadım, onlar da anlayamadı. Normalde ilk bursun 4 sene önce devam etmesi gerekiyor."
Tabii ki bu noktada "itiraz süreci" olup olmadığını sordum. Yani öğrenci, "Ben ilk 100'deyim, benim hakkım olması lazım” diyor mu?
“Böyle bir süreç yok. Çünkü önemsemiyorlar, öyle bir şey yok. Neden şikâyet ediyorsun muhabbeti oluyor."
"Peki, şehit, gazi çocuğu durumu nasıl oluyor?" diye sorulduğunda şöyle cevapladılar:
"Olayı saptırmaya çalışıyorlar, ben buradan bunu anlıyorum. Kaç tane olabilir ki? 50 olsun, 100 olsun. Burada binlerce öğrencinin mağduriyetinden bahsediyoruz."
Yeni bir konu da Kahramanmaraş depreminde zarar gören öğrencilerle ilgili. Açıklamaya kaldığımız yerden devam edelim, yeni paragraflar şunlar:
Öğrenciler, okul yönetiminin yurt başvurusunda çok detaylı bir belge yükleme sürecinden bahsediyorlar. Bu sene ilk defa iki basamaklı olarak incelenmiş ve yanlış ya da eksik belge varsa onların düzeltilmesi için ek bir zaman verilmiş.
Hanenin toplam gelirinin aile fert sayısına bölünmesi sonucunda elde edilen fert başına gelirin, yoksulluk sınırının altında olup olmamasına, babaların maaşlarına, üniversitede okuyan kardeşinin olup olmaması, varsa üniversitenin ailenin ikamet ili dışında olup olmaması, ailenin kirada ya da kendi evinde oturması gibi bilgiler bu başvurularda sorulmuş ve tapu, SGK belgesi, bordro gibi belgelerle desteklenmesi de istenmiş.
Çocuklar, depremzede olup da yurt çıkmayan çok kişi olduğunu söylüyor. Açıklamada yer alan, "Yüksek gelir grubundan görüldüğü için midir acaba?" diye soruyoruz. Şöyle cevapladılar:
"Grupta birisi vardı. Evi ağır hasarlı olarak görünüyormuş fakat evi yıkılmadığı almamışlar onu. Yani evinin ağır hasarlı olmasını bile yeterli bulmamışlar. Evin fotoğrafını paylaşmıştı, biz de gördük, bina tamamen boş, çatlak zaten ve camları da yoktu ama onu yeterli bulmamışlar."
Yukarıda da belirttik. Reddedilen sayısı ve nedenleri belirtilmediği sürece, “Yurtlar şeffaf ve adil kura ile dağıtılıyor” cümlesi havada kalıyor ve Boğaziçi Üniversitesi yönetimi için eksi bir puan olmaya devam ediyor.
Son paragraf da şu şekilde:
Açıklama bu kadar ama açıklamada yer almayan daha çok konu var. Bunlardan birisi de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin konteynır sağlama önerisini reddediyor olmaları.
Kerem Kurumlu bu noktada şunu anlattı:
"Geçen sene Sarıyer Belediye Başkanı ile mezunlar aracılığı ile görüştüm. Hatta bizden bir heyet gitti, o heyeti organize edenlerden birisiydim. Sarıyer Belediye Başkanı, 'Konteyner kent için hazırlıklarınızı yapın, ben yer veririm size' dedi. Bir de inşaat mezunlarından; 80li yıllardan mezun olup ENKA’da falan çalışan inşaatçı arkadaşlar, mezunlar konteyner kentlerin nasıl yapıldığını iyi biliyorlar. İnşaatlarda falan yapıyorlar. Onlar da 'Biz hemen ayarlarız' dediler.
Aslında arka tarafta, mezunlar arasında o konteyner kenti yapabilecek çok kişi var. Sonuçta, normalde kayyumun yapması gereken bu işlerle ilgili paydaşları, mezunlar da dâhil olmak üzere, oturup bir komisyon kurup, 'Arkadaşlar problemimiz bu, yapabileceklerimiz bunlar, yapamayacaklarımız bunlar, siz ne kadar nereden nasıl destek veriyorsunuz?' demiş olsa, bu problemin çözülmesi en fazla iki, bilemediniz üç ay."
Kerem Kurumlu başka bir konuya da işaret etti;
"Öğrenci arkadaşların ev bulma konusunda şöyle bir problem daha var. Hisarüstü’ndeki, zamanında gecekondu kurmuş veya ondan sonra gecekondunun üstüne 3-4 katlı apartman çıkmış, depreme karşı dayanıklı mı, değil mi, bilmediğimiz apartmanların ve onların açgözlü sahiplerinin ellerine bırakılıyorlar.
Ben diğer öğrenci arkadaşlarımdan o ev sahipleriyle neler yaşadıklarını biliyorum. Öğrencileri sürekli 3-4 ayda bir kira artırmak için taciz uyguluyorlar; evden vaktinde çıkmak gibi. Bu öğrenciler bir şekilde derse mi çalışacaklar, okullarına mı odaklanacaklar, yoksa böyle barınma gibi bir problemi mı yaşayacaklar? Bunlar bizim hiç yaşamadığımız problemler.
Bir de oradaki ev sahipleriyle, mafyayla yüz göz oluyorlar. Geçen gün kız öğrencilerden biri yazmış, manavdaki birisi taciz ediyor bütün kızları. Bu tip şeylerle uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Bırakın ev bulmak, parasını vermek, parasını verip parasıyla da rezil olmak durumu var. Oradaki apartmanlar da apartman değil. İki-üç katlı, gecekondudan bozma yerler. Eskiden oralar gecekonduydu, biz 90'lı yıllarda o gecekondulara girmeye çekinirdik. Çünkü orada uyuşturucusu da vardı, bilmem nesi de vardı.
Çocukları, öğrencileri oraya zorla itmiş oluyorlar. Hâlbuki orada düzenleme olması lazım. 'Kiralar en fazla şu kadar olabilir' diye. Normalde bir üniversitenin oturup tüm bunları A’dan Z’ye ele alması lazım ama üniversite demeye bin şahit lazım şu anda.
Bu arada üniversiteyi donduran, bırakanlar da var. Mesela, depremde etkilenmiş, yurt bulamamış, yurt çıkmamış öğrenci arkadaşlar ve bu sebeplerden dolayı üniversitesini donduran ve bırakan da var."
Öğrenciler buna ek yaptılar:
"Bu tarz şeylerle uğraşıyoruz. Böyle şeyler de insanların dışarıya gitmesi de çok fazla artırıyor. Ben de buna dahilim. Zamanında okul arazisi olan yere gecekondu yapmışlar, oraya çökmüşler resmen ve oy kaygısıyla zamanında bunlara izin verilmiş, şimdi o gecekondulardan 30-40 bin lira kira istiyorlar. Bir öğrenci bu kadar kötü yerlerde yaşayıp bu kiraları nasıl ödeyecek? 30-40 bin lira çok ciddi paralar."
Kerem buna ek yapıyor:
"Oradaki gecekondu mahallesinde 30-40 bin TL’ye çıkıyorsa bu ücretler, oradaki öğrenci sömürme amaçlı fiyatlar. Arz talep de tabii ama sonuçta bir düzenleme yok ve üniversite de buna göz yumuyor. Kendi öğrencisinin sömürülmesine göz yumuyor. Bilerek ve kasten."
O noktada başka bir durumdan söz ediyorlar:
"Yurt çıkmayan, özellikle kadın öğrenciler ve eve çıkacak maddi durumu olmayan öğrenciler de cemaat yurtlarına bırakılıyor bir nevi. Bunların giriş çıkış saatleri 19.00 oluyor. Dini okumalar yapmak zorunda kalınıyor, namaz kılmak zorunda kalıyorlar.
Enes Kara’yı da yakın zamandan biliyoruz. Sonuçta böyle bir yurtta kaldığı için canına kıymış bir arkadaşımız. Elimizde emsal bir örnek varken, bunlara mecbur bırakılmış insanların da olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bunu kızlar grubunda da duyuyoruz. Orada da bazı kızların, 'Acaba cemaat yurtlarını mı düşünsem?' dediğini de görüyoruz.
Bazı aileler erkeklerin eve çıkmasına izin verse bile, özellikle kadınların eve çıkma ihtimali düşük, daha az oluyor."
Bir başka konu da şu:
"Okulda, çok fazla güvenlik elemanı var. Boşuna maaş ödeniyor, saçma sapan bir şekilde ve kişisel olarak öğrencilere karşı yıldırma politikası ve kin güdüyorlar. Mesela bir gün çocuklar çimlerde oturmuş bira içiyorlardı, güvenlikler gelip resim çekmeye başladı. Peteklerde gizli kamera var bu arada. Orada alkol alan insanların özellikle kartlarını iptal ediyorlar, kampüse girmesini yasaklıyorlar. Arkadaşım, orada alkol alan birisi varken kahve içiyormuş ve onların kahvesini de alkol sandıkları için uyarmışlar. 'Elimdeki şey alkol değil, kahve”'demelerine rağmen inanmamışlardı güvenlikler. Doğrudan suçlu muamelesi yapıyorlar."
Buraya kadar okuduysanız, ne düşündünüz bilmiyorum? Ama ben çok üzüldüm bütün bu anlatılanlara ve ileri gitmek yerine geri mi gidiyoruz diye düşündüm.
çBen hepsini dinlediğimde mutsuz oldum ve "Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmak artık bir azap olmuş" diye düşündüm.
Yazının başında da söylediğim gibi, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü, öğrencilerin şikayet ettiği konularda yazan basını "tarafsız bilgi vermiyor" diye suçladığı için kendilerine cevap hakkı tanıdık ve bu yazıdan üç gün önce aşağıdaki sualleri gönderdik. Sanırım bu suallere cevap vermek zor olduğu için yazının yayınlanma saatine kadar geri dönüş olmadı. Sualleri gönderdiğimiz mail ise şöyle:
Naci Bey iyi günler, Rektörlük olarak iki hafta önce yurt sorunu konusunda bir açıklama yayınlamıştınız. Öğrenci Temsilciliğine sordum, bana biri kız biri erkek 2 arkadaş gönderdiler. İkisi ile yaptığım görüşme notlarını haber olarak yayınlayacağım. Ama size de cevap hakkı verelim. Haberi çarşamba günü T24'de yayınlamayı planlıyorum. Eğer zamanında yetişirse, sizin cevaplarınızı da eklerim: Aldığım bilgiler uzantısında sorularım şu şekilde:
İyi çalışmalar Füsun Nebil. |
Şayet Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü cevap göndermek isterse, hala bekliyoruz.
Füsun Nebil Kimdir? Füsun Sarp Nebil, İstanbul, Bakırköy'de doğdu. Eğitimini Çanakkale, İzmir ve İstanbul'da yaptı. Evli, 2 çocuk sahibidir. Denizcilik meraklısıdır (amatör kaptan). Master derecesini Istanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisliği bölümünden aldı (Şimdi Enerji Enstitüsü). THY, Nasas Alüminyum Fabrikası ve Alemdar Holding Grubunda çeşitli görevlerde bulundu. 1997 Türkiye'nin ilk ISP'lerinden Alnet'in Genel Müdürlüğüne getirildi. 1999 yılında turk-internet.com'un da dahil olduğu çeşitli siteleri yayınlayan Intervizyon Ltd. şirketini kurdu. Şirket halen Kadinvizyon.com gibi başka siteleri de yönetmektedir. 1998 - 2011 arasında Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan İnternet Kurulu üyeliği yaptı. Devletin özel sektörü aldığı çeşitli komisyonlarda çalıştı. 2016'dan beri TOBB Telekom Meclisi üyesidir. Nebil, Eylül 2001 yılında Birleşmis Milletler tarafından Türkiye'den seçilen başarılı iş kadınları arasında yer aldı (UNECE INCLUDES 9 TURKISH BUSINESSWOMEN ON ITS LIST). 2010-2013 arasında Türkiye Dijital Oyun Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2011 - 2015 arasında 4 yıl Eutelsat Avrupa TV Ödüllerinde Jüri Üyeliği görevi aldı. Türkiye İhracatçılar Merkezi dahil, çeşitli projelerde "Bilişim ve İletişim Sistemleri Danışmanlığı" vermektedir. Konusuyla ilgili olarak TV programlarına ya da konferanslara katılarak, konuşma yapmaktadır. Yazıları internet üzerinden turk-internet.com sitesinin yanısıra, yetkinreport.com, bilisimdergisi.org.tr, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Baro Dergisi, journo.com, Tüketiciler Birliği Etikett gibi çeşitli ortamlarda yayımlanıyor. 2014 yılından beri T24'te yazıyor. Türk Telekom ve Turkcell konusunda araştırmaları ve uzmanlığı var. 2018 nisan ayında "Bitcoin ve Kripto Paralar" isimli ilk kitabı yayınlandı. Detaylı bilgi için https://wiki-turk.com/fusun-sarp-nebil/ adresine bakabilirsiniz. |
Türkiye’nin 5G ihale süreci, SMŞH işletmecileri için bir sıçrama tahtası olabilecek niteliktedir. Çeşitli düzenleyici reformlar ve 5G’nin sunduğu yenilikçi teknolojilerin etkin kullanımı ile ülkemizdeki SMŞH pazarı büyütülebilir
NetGSM ya da başka bir MVNO firma güçlenirse, abonelerini yarın Turkcell'den alır, daha uygun servis fiyatı veren başka operatöre geçer. Turkcell'in ya da ülkemizdeki diğer iki operatörün algıladığı en büyük tehdit bu
Google dışı siteler, reklamın neye göre dağıtıldığını ve hatta kendi payına ne kadar düştüğünü bilmiyor. Google bu paylaşımın siteye yönelik yüzde 68 olduğunu söylüyor ama şeffaf bir hesap göremiyoruz. Google ne söylediyse o
© Tüm hakları saklıdır.