29 Kasım 2020

Psikiyatri penceresinden 'Bir Başkadır'

Dizinin "sıradan" bir Türk filmi tadında olmasına karşın "beğeni fırtınası" yaşanmasının nedenini psikolojiden bir deney ile kısmen de olsa açıklamak mümkündür...

Son dönemde psikiyatri ile ilgili diziler televizyonlarda ve dijital platformlarda oldukça popüler oldular. Uzun süredir televizyon izlemediğim halde çevremdeki insanlar tarafından sorulan sorular ve istenen yorumlar karşısında önce televizyonlarda yayınlanan "Masumlar Apartmanı" ve "Kırmızı Oda" isimli dizileri izledim. Daha sonra bir tanesini bırakıp diğeri ile şimdilik devam ediyorum. Tam bu dizileri izleyip izlememekle ilgili kararsızlığım devam ederken sosyal medyada "Bir Başkadır" isimli diziyi izleyenlerin beğenilerine tanık oldum. Sosyal medya hesaplarından takip ettiğim birçok kişi adeta birbirleri ile yarışırcasına diziyi bir iki gün içerisinde bitirip beğenilerini paylaşıyor ve dizinin mutlaka izlenilmesi gerektiğini ifade ediyorlardı. Dizi bir anda popüler olmuş ve gündeme oturmuştu. Kısa sürede popüler olan edebiyat ve sanat eserlerine uzun sürede oluşturduğum tecrübe ile "Popüler olanı, popüler olduğu kısa zaman diliminde tüketmek yerine, erteleyip karar vermek daha sağlıklı gelmiştir bana" tweeti atarak bu dönemde izlemeyeceğim mesajı bile vermiştim. Ancak WhatsApp gruplarında dolaşan yorumlar ve gelen telefonlar karşısında merakıma yenik düşüp diziyi izledim. Dizinin neden bu kadar beğenildiği ile ilgili yorumumu sona saklayarak bu yazıda dizinin sadece psikiyatri ile ilgili olan kısımlarına değinmekle yetineceğim.

Meryem gecekondu mahallesinde oturan, evli olan abisinin yanında kalan ve ev işlerine giden bir kadındır. Temizliğe gittiği lüks bir rezidansta bayılması ile birlikte başlayan dizide bu bayılmalarının psikolojik olduğunun düşünülmesi sonucu psikiyatriste yönlendiriliyor ve terapiye başlıyor. Meryem kendi halinde, bayılmalarından anlaşıldığı kadarı ile kendi içinde iç çatışmaları olan ve politik bir iddiası olmayan bir ev işçisidir.

Bu noktada dizide tuhaflıklar başlamaktadır. Gittiği psikiyatrist (Peri) Robert Koleji mezunudur ve yurt dışında da eğitim almış ve psikiyatri uzmanı olmuştur. Özel muayenehanesinde değil genel bir hastanede çalıştığı dizinin sahnelerinden belli olmaktadır. Psikiyatristin Meryem ile konuşmasında ruhsal görüşmenin olmazsa olmazlarından biri olan empatiden en ufak bir eser dahi yoktur. Hatta yüz ifadesinde zaman zaman Meryem'e karşı alaycılık da söz konusudur. Bunun nedenini süpervizyon için gittiği ikinci psikiyatrist (Gülbin) ile konuşmasından anlıyoruz. Ona göre hastasının başı kapalı olması hastayı kabul edip etmeme konusunda tereddütler yaşamasına neden olmaktadır. Meryem'in politik bir iddiasının olmamasına rağmen Meryem üzerinden genellemeler yapmaktadır. Genel bir hastanede çalışıyor olmasına karşın Gülbin'in "Geçen yıl da başı kapalı bir hastam olmuştu" cümlesi ile yılda sadece bir tane başı kapalı hasta görüyor olması tuhaf bir durumdur. Türkiye ortalamasına bakıldığında ve gerekçesiz hasta reddi yapılamayacağına göre Peri'nin epeyce başı kapalı hastasının olması beklenirdi.

Psikiyatristler tıp fakültesi mezunudurlar ve tıp fakültesinden mezun olduğunda "Hipokrat Yemini" ederler. Hastalarını dil, din, ırk ve siyasi görüş ayrımı yapmaksızın tarafsız bir şekilde tedavi edeceklerine dair bir yemindir. Peri'nin de bu yemini ettiği varsayılabilir. Tıp fakültesinden mezun olduğunda bu yeminini yeterince içselleştirememiş olsa da psikiyatri uzmanlık eğitimi sırasında bolca hasta gördüğü varsayılarak bu yemini içselleştirmesi beklenirdi. Psikiyatri uzmanı diğer tıp disiplinlerinden daha fazla olarak hasta/danışanları ile empati yapar ve onların ruhsal dünyalarını anlamaya çalışır. 23 yıllık psikiyatri pratiğimde hastasını bu nedenle reddeden ve hastasına bu nedenle önyargı ile bakan bir psikiyatrist görmedim. Her psikiyatristin hayata bakışı farklı olabilir, farklı siyasi görüşleri olabilir ancak bunu hastaları ile olan pratiğe yansıtmazlar. Psikiyatri penceresinden hastaya/danışana yaklaşım "bir başkadır". Profesyonellik ön yargılardan sıyrılmayı gerektirir. Bu noktada dizinin senaryosu ve kurgusunda eksiklik olduğu söylenebilir.

Peri'nin süpervizyon için gittiği psikiyatrist Gülbin'e gelirsek başlangıç sahnelerinde işini gayet iyi bir şekilde yapmaktadır. Jest ve mimikleri yerinde yüzleştirmeleri zamanında yapmaktadır. Ancak gelin görün ki Gülbin'in Sinan ile olan ilişkisinde (kısa süreli bir ilişki olduğu anlaşılıyor) danışan olarak kendisine gelen ve sır kalması gereken görüşmelerini dedikodu malzemesi yaptığını görmekteyiz. Sanırsınız Gülbin de Sinan'dan süpervizyon almaktadır. Hiçbir psikiyatrist danışanını hiçbir ortamda dedikodu malzemesi yapmaz, yapamaz. Hele hele danışanı, meslektaşı ise bu kural daha katı bir biçimde geçerlidir. Bu açıdan da bakıldığında dizinin senaryosunda eksiklikler bulunmaktadır.

Peri'ye dönersek, hadi Meryem'in başı kapalı olması onun için bir sorundur. Bunu gittiği süpervizyonda anlatmaktadır. Ancak gittiği yoga kursunda tanıştığı bir oyuncuya Meryem'in adını söyleyecek kadar dedikodu yapması hayatın olağan akışına aykırıdır ve profesyonelce değildir. Dizideki psikiyatristlerle ilgili sahnelerin içerikleri ve kurgusu psikiyatri pratiğinin olağan akışı içerisinde yer almayacak bir biçimde gerçekleşmiştir. Senaryo yazarlarının psikiyatri ile ilgili olarak ya bilgi eksikliği içerisinde olduğu ya da önyargı ile hareket ettiği söylenebilir.

Toplumdaki yaşam tarzları ve ideolojik kamplaşmaların dizide genelde tıp özelde psikiyatri disiplini üzerinden işlenmiş olması absürt olmuştur. Çünkü ideolojik kamplaşmaların hasta hekim ilişkisinde yeri yoktur ve diğer mesleklerle kıyaslandığında en az sorunlu olan tıp alanıdır.

Dizide ayrıca "bu kadarı da ancak Türk filmlerinde olur" klişesini haklı çıkaracak tesadüf ve karşılaşmaların olması da ayrıca ele alınması gereken bir konudur. Dizinin içeriği ile ilgili ve çekimleri ile ilgili yorumlar yapılarak neden bu kadar beğenildiğine yönelik de bir şeyler söylemek mümkündür. Ancak dizinin "sıradan" bir Türk filmi tadında olmasına karşın "beğeni fırtınası" yaşanmasının nedenini psikolojiden bir deney ile kısmen de olsa açıklamak mümkündür.

Asch'ın "Uyum Deneyi" adlı deneyde, katılımcılara sol tarafta bir çizgi ve sağ tarafta üç çizgi gösteriliyor ve katılımcılardan sol taraftaki çizgi ile sağ taraftaki hangi çizginin boyu eşittir diye soruluyor.

Cevap oldukça görünür ve basittir. Ancak masada oturan ilk 5 kişi deneyi yapanlarla işbirliği içerisindedir ve bilerek yanlış cevap verirler. Son katılımcı ilkinde doğru cevabı verir ancak deneyin ilerleyen aşamalarında benzer şekil gösterilir ve son katılımcı doğru bildiği halde diğerlerine uyum sağlamak adına diğerlerinin verdiği cevabı verir. Araştırmaya katılan katılımcıların yüzde 75'i en azından 1 kere çoğunluğa uymayı seçmiştir. Bu oran oldukça yüksek bir orandır. Bir Başkadır dizisi için de sosyal medyada ilk beğeni yapanların takipçileri de beğeni yapanlara uymayı tercih etmiş ve bu beğeni etkisi ile diziyi izlemişlerdir.

Bütün bu eleştiriler diziyi tümüyle başarısız kılmaz elbette. Diziyi çok beğenenlerin bir kısmı etki altında kalsa da bir kısmı da dizide kendilerini bulmuş olabilirler. Dizinin çekim teknikleri, etkileyici sahnelerin olması, başta Meryem olmak üzere karakterlerin zaman zaman espirili bir dil kullanması beğeni düzeyini yükseltmiş olabilir.

Bu tür diziler ya da filmler senaryolaştırılırken ve çekilirken ilgili taraflardan danışmanlık alınması dizilerin kalitesini daha üst seviyelere çıkarabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Afet sonrası psikolojik tepkiler

Psikolojik ilk yardımda en önemli şey insanlara bundan sonra güvende olduklarının hissettirilebilmesidir. Güvende olduğunu hissedebilmesi için insanların iyi işleyen bir mekanizmayı görmeleri gerekmektedir

Ebeveyne yabancılaşma sendromu farkındalığı

25 Nisan Ebeveyne Yabancılaşma Farkındalık Günü nedeni ile tekrar etmekte fayda görüyorum. "Çocuklar şahların savaşında piyon değildir!"

Masumlar Apartmanı, takıntı hastalığı ve gerçek hayat hikâyesi üzerine

Masumlar Apartmanı dizisi ile birçok kişinin takıntı hastalığının ne boyutlara varabileceğini görmesi olumlu