1914 yılına gelindiğinde Osmanlı donanması
On dokuzuncu yüzyılın ortalarında dünyanın en güçlü donanmalarından birini kurmayı başaran amcası Sultan Abdülaziz'in kendi donanması tarafından devrilerek, öldürüldüğüne inanan Sultan Abdülhamid, saçma bir kuruntuyla cinayetten sorumlu tuttuğu savaş gemilerini Haliç'e hapsedip, çürüterek ülkenin savunmasını önemli ölçüde zora sokacaktır. Bu dönemde yeni palazlanan Yunan Krallığı, başta Amerika ve İtalya'ya sipariş verdiği üç gemi ile komşu denizlerde büyük bir tehlike yaratmaya başlamıştır. Abdülhamid döneminde donanmanın uğradığı bu ağır kayıp nedeniyle başta Kıbrıs ve Girit olmak üzere birçok ada ve toprak parçası kaybedilince 1908 yılında yönetimi ele geçiren İttihat ve Terakki, daha ilk günden işin ciddiyetinin farkına varmış, yapılan çalışmalar sonucunda İngiltere'ye iki modern savaş zırhlısı (dretnot) sipariş edilmesine karar vermiştir.
Sultan Abdülaziz
Sonunda, İngiltere'ye sipariş edilen iki gemi için toplam 6 milyon sterlin gibi yüklü bir ödeme yapılır. Ödemelerin bir kısmı Fransız bankalarından alınan borçla, önemli bir bölümü de halktan toplanan bağışlar, vergiler ve memur maaşlarından yapılan kesintilerle karşılanır. Tarih kitaplarında sipariş edilen gemilerin, Arşidük Franz Ferdinand'a düzenlenen suikastle birlikte artan uluslararası gerilim nedeniyle İngiltere tarafından teslim edilmediği yazar. Limanlarda toplanan halk günlerce umutla bekler. Heyecanla beklenen gemilerin zamanında teslim edilmemesi Türk toplumunda hassasiyetinin giderek daha da artmasına neden olur; büyük şehirlerde İngiltere aleyhine protesto gösterileri yapılır.
Reşadiye ismi verilen savaş gemimiz Temmuz 1914 ayında hizmete hazır olmasına rağmen, İngiliz hükûmeti yapımcı Armstrong ve Vicker Şirketine her iki geminin birlikte teslim edileceğini bildirerek, Osmanlı yetkililerine teslimat için aceleye gerek olmadığının sinyalini verir. 21 Temmuz 1914 günü geldiğinde İngilizler, Reşadiye ve Sultan Osman-ı Evvel'in teslimini kesin olarak ertelerler. Haberi alan Bahriye Nazırı Cemal Paşa gemilerin teslimatınının güvenceye alınması ümidiyle bu durumu Fransa üzerinden şiddetle protesto edecektir. Diğer taraftan, her iki savaş gemisi için mürettebat taşıyan nakliye gemisi İstanbul'dan 4 Ağustos'ta yola çıkmasına rağmen 7 Ağustos'ta siparişlerin teslim edilmeyeceği konusunda yapılan bilgilendirilmenin ardından geri çağrılacaklardır. Gelişmeleri yakından izleyen Winston Churchill, Kraliyet Donanması'na talimat vererek, 29 Temmuz'da her iki gemiye el konulmasını ve Osmanlı donanma personelinin gemilere binmesinin engellenmesini emreder. İki gün sonra da İngiliz denizciler gemilere çıkarak, olup bittiyi dünya kamuoyuna resmen ilan edeceklerdir.
Winston Churchill
Churchill gerilen ikili ilişkileri düzeltmek umuduyla Osmanlı İmparatorluğu'nun tarafsız kalması şartıyla savaş sonunda iki muhribin yenilenmiş halde teslim edilmesi veya değerlerinin geri ödenmesi, ayrıca gemilerin kullanımları karşılığı her gün için 1.000 sterlin ödenmesi teklifinde bulunsa da, bu teklif kabul görmeyecektir. Churchill her zaman olduğu gibi İngiltere'nin gizli önceliklerini hesaba katarak, kendi dış politikasını şekillendirmeye devam etmekte, ülkesinin küresel önceliklerini hesaba katmadan karar vermemektedir.
Rusya zırhlı savaş gemilerinin teslimine nasıl müdahil oluyor?
Gemi teslimatının yapılmamasının nedenleri araştırıldığında, Rusya'nın günümüzde yaşattığı Ukrayna işgali ve sonrası sorunlar yumağının bir benzerini tam 108 yıl öncesinde de yaratarak Osmanlıyı yapay bir tehdit olarak algıladığını görüyoruz. Bu tehditi çok önemseyen Rusya, Karadeniz'deki dengeleri ve kendi ticari çıkarlarını düşünerek İngiliz Hariciyesini zorlamış, gemileri asla teslim etmemeleri konusunda İngiltere'ye adeta şantaj yapmıştır.
Yapılan şantajın arkasında, Avrupa'da işlerin en karışık olduğu o günlerde Rusya'nın Orta Asya'dan yeni operasyonlara kalkışarak, İngiltere'nin Hindistan yollarını kontrol edebileceği endişesi yer almaktadır. Böyle bir tehlikenin gerçekleşmesi, İngiltere'nin yaklaşık yüzyıldır Rusya ile Afganistan-İran-Hindistan Üçgeninde oynadığı "Great Game-Büyük Oyunu" kaybederek, bölgeyi terketmek zorunda kalabileceği gibi hiç istemediği bir sonuca yol açabilecektir.
Rusya, günümüzde işgal ve tehdit altında tuttuğu Ukrayna limanlarında ihracat için bekleyen milyonlarca ton tahıl sevkiyatında yaşanan benzer bir sorunun 108 yıl önce de yine aynı limanlarda yaratılmasına vesile olmuştur. 1905 Rus-Japon Savaşı'ndan sonra Baltık ve Pasifik donanmaları yok olan; teknolojik olarak eskimiş 6 zırhlı, 3 kruvazör ve küçük gemilerden oluşan Karadeniz donanması ile çok yetersiz kalan Rusya, İngiltere'den gelecek modern zırhlılarla Karadeniz'deki dengenin Osmanlı donanması lehine bozulabileceğini hesaplayarak, çileden çıkmıştır. Dahası, Boğazların kapanması durumunda Çarlık Rusyası ihracatının büyük bir kısmı bloke edilme tehlikesi yaşayabilecektir. Rus Genelkurmayı, Osmanlı ordusunun Alman Genelkurmayı tarafından yeniden yapılandırılarak, güçlendirilmesi yanında, İngiltere'ye sipariş edilen gemilerle birlikte donanmanın da hareket kabiliyeti açısından Rusya için büyük bir tehlike oluşturduğunu öncelikler listesine çoktan koymuştur.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Londra Sefiri Tevfik Paşa'nın kızı Haile Hanım (x işaretli), Sultan Osman Zırhlısı'nın denize indirilme merasiminde şampanya şişesi yerine gülsuyu şişesini kırmak üzere.
İlk Cihan Savaşının henüz başlamadığı o günlerde Rus Çarlığı ihracatının üçte biri Türk Boğazları üzerinden yapılmaktadır. Bu ihracatın yüzde doksanı tahıl ürünlerinden oluşmakta ve Karadeniz'deki Odesa ve Sivastopol'den sevk edilmektedir. Gerek askeri alanda ortaya çıkması muhtemel denge değişikliği ve gerekse ihracat yapılacak limanların Türkler tarafından bloke edilebilme tehlikesi Rusları acil olarak. yeni komplo teorileri geliştirmeye sevk edecektir.
Çarlık Rusyasının İstanbul Büyükelçisi Mihail Nikolayeviç Giers, başkent St. Petersburg'a gönderdiği bir mesajında; "Ortada tartışma götürmez bir gerçek var. Yüzyıllardır tarif edilemeyecek büyüklükte fedakarlıklar yaptık, Rus kanı akıttık… Bizim Orta Doğu'daki durumumuz açısından büyük bir risk altındayız…" ifadesini kullanacaktır.
Mihail Nikolayeviç Giers
Gavrilo Princip'in silahindan çıkan kurşunun neden olduğu dünya savaşının ilk günlerinde, İstanbul'daki İngiliz diplomat George Clerk, Londra'ya gönderdiği mesajında "Britanya'nın Rusya'yı mutlu edebilmesi için gereken ne varsa yapması gerektiğini" bildirecektir. Clerk mesajında, özellikle Rusya'nın Hindistan üzerinde yaratabileceği baskıyı hatırlatarak, aksi durumda, "İngiltere'nin İmparatorluk olarak dünyadaki küresel konumunda ciddi bir sorun yaşayacağını" iddia etmiştir.
Sonunda İngiliz Hariciyesi ülkesinin küresel olarak yaşaması muhtemel bir krizin önlenmesi açısından Rusya'nın tehdit olarak algıladığı her iki modern savaş gemisinin teslimini engellemeye karar verecektir. Böyle bir karar, Osmanlı yönetiminin savaş halinde hangi tarafta olması gerektiği ile ilgili kararını önemli ölçüde etkilemiş, Almanların kışkırtmasıyla Ağustos ayında Odesa başta olmak üzere Karadeniz limanları bombalanarak, ülke sonu olmayan bir maceranın içine sürüklenmiştir. Bu durum Rus Genelkurmayının öngörüsünü de bir şekilde haklı çıkarmıştır.
Ve 108 yıl sonrası: Rusya Ukrayna'yı işgal ediyor
Aradan tam yüz sekiz yıl geçer. Bu defa yine aynı emperyal duygularla hareket eden Rusya, 24 Şubat 2022 günü sabahın erken saatlerinde "Ukrayna'yı Nazizm'den arındırmak" amacıyla başlattığı askerî operasyonla en yakın Avrupa komşusunu işgale başlar. Nereye varacağı belli olmayan bu savaş altı aydır sürmekte. Bu süreçte tahıl ambarlarında biriken ürünleri piyasaya ulaştırabilmek için daha çok Rusya'nın dayatmasıyla 22 Temmuz 2022 tarihinde İstanbul'da bir anlaşma imzalanır. Anlaşmanın ertesi günü, 23 Temmuz 2022 tarihinde Rusya, Ukrayna'nın Odessa Limanı'na füze saldırısında bulunmasına rağmen, saldırının yapılmasıyla ilgili olarak Rusya Savunma Bakanlığı herhangi bir açıklamada bulunmamayı tercih etmiş; Rusya Dışişleri Bakanlığı ise saldırıların hedefinin tahıl gemileri değil, askeri araçlar olduğunu açıklamaya çalışmıştır. Kiev'den yapılan duyuruda ise Rusya'nın fırlattığı dört füzeden ikisinin hava savunma sistemlerine; diğer ikisinin de Odessa Limanı'na isabet ettiği anlatılmaya çalışılsa da çok ciddiye alınmayacaktır.
Rusya'nın söz konusu anlaşmaya dahil olmasının nedenlerinden biri de Dışişleri Bakanı Lavrov'un da sözde açıkladığı gibi gelişmekte olan ülkelerin sorunlarının çözümü gibi insani bir amaç içindir. Rus kamuoyunda, Kremlin'in bu tutumu "dünyanın sorunlarına çözüm bulmaya çalışan devlet" algısını kuvvetlendirmekle beraber, çok da inandırıcı değildir. Bu görüntü, anlaşmadan yararlanacak olan ve gıda ihtiyacını giderecek olan Kuzey Afrika ülkelerinin Rusya'ya karşı olumlu bir algıya sahip olmalarını amaçlamaktadır. Ancak Rusya'nın bu anlaşmaya razı olmasında diğer alanlarda yapılan pazarlıkların da etkisi olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak İstanbul'da imzalanan tahıl anlaşması, ciddi bir gıda sorununun çözümü için umut vermekle beraber, bizleri yüz sekiz yıl öncesine götürerek, ilk dünya savaşında kaybedenler arasında yer almamızın önemli bir nedenini hatırlatmıştır. "Rusya'nın engellemesiyle" zamanının en modern iki savaş zırhlısına kavuşamayan Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk Cihan Savaşında nasıl ağır bir bedel ödediğinin hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini düşünüyorum.
Kaynakça
- THE SILK ROADS-A NEW HISTORY OF THE WORLD- PETER FRANKOPAN, March, 2017
- https://tr.wikipedia.org
- RUS DİPLOMATİK BELGELERİNDE BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA TÜRK-RUS İTTİFAKINA DAİR GÖRÜŞMELER – Dr. ERAY BAYRAMOL-Türk Dünyası Araştırmaları- Eylül-Ekim 2021
- RUSYA: BOZKIR PRENSLİĞİNDEN İMPARATORLUĞA… ENVER GÜNEY, T24, 19.04.2020
Enver Güney kimdir?
Enver Güney 1956 yılında Kars'ta doğdu. Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'ni 1973 yılında tamamladı. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden mezun oldu.
1978 yılı Nisan ayında çalışmaya başladığı Maliye Bakanlığı'nda 1988 yılı sonlarına kadar Maliye Müfettişi ve Maliye Başmüfettişi olarak görev yaptı.
Amerika Birleşik Devletleri Vanderbilt Üniversitesi'nde ekonomi üzerine yaptığı yüksek lisansını tamamlamasının ardından Ahmet Kurtcebe Alptemoçin'in Maliye Bakanlığı döneminde Bakan Özel Danışmanı olarak atandı. 1988-1991 yılları arasında Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanı olarak çalıştı.
İzleyen dönemde, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda Serbest Bölgeler Genel Müdür Yardımcılığı (1991-1993), Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü (1993-1994) görevlerini yürüttü. Bu görevi sırasında ‘Türk Serbest Bölge modeli'ni yeniden yapılandırdı.
Müsteşarlığın ikiye ayrılmasından sonra, Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü'ne atanarak 1994-1997 yılları arasında üç yıl Genel Müdür olarak görev yaptı.
Kamuda çalıştığı dönemde OECD Mali İşler ve Çokuluslu Şirketler-Uluslararası Yatırımlar komitelerinde Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı'nı temsil etti. Bu dönemlerde, çevre ile ilgili konuların uluslararası maliye ve muhasebe literatürüne girdiği ilk kurum olan Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi Muhasebe Standartları Komitesi'nde iki dönem Türkiye'yi temsilen daimi üye olarak görev yaptı.
Hazine'yi temsilen Enerji Bakanlığı Enerji Fonu Kurulu üyesi olarak da görev aldı. Özelleştirme öncesinde Sümerbank (bankacılık) Yönetim Kurulu üyeliği ve Soma Elektrik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü.
Özel sektöre geçtikten sonra 1997 ile 2001 yılları arasında Denizbank Yönetim Kurulu üyeliği ve Zorlu Holding - Vestel'de Dış İlişkiler Koordinatörlüğü görevlerinde bulundu.
Kısa bir süre yeminli mali müşavir / proje ve yatırım danışmanı olarak çalıştı; 2005-2007 yılları arasında Türkiye Barolar Birliği Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu "DEİK" bünyesinde yer alan Türk-ABD, Türk-Kanada, Türk-Letonya, Türk-Arjantin, Türk-İngiliz ve diğer ülkelerle kurulan iş konseylerinde yürütme kurulu üyesi ve başkanı olarak uzun yıllar çalıştı.
2005-2019 yılları arasında Uni-Mar Enerji Yatırımları A.Ş.'de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı.
"An Empirical Study of the Ratchet Effect on Money Demand for Selected Countries" başlıklı kitabı 1993 yılında Hazine ve Dışticaret Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirmeler Genel Müdürlüğü tarafından yayımlandı.
Enerji, vergi, dış ticaret ve yatırım politikaları, tarih ve uluslararası ilişkiler üzerine çeşitli dergi ve gazetelerde çeviri ve yazıları yayımlandı. 2020 yılından itibaren T24 Haftalık'ta yazan Enver Güney evli ve iki çocuk babası.
|