05 Mart 2023

Mondros Ateşkes Anlaşması nasıl imzalandı?

Savaş sırasında Alman yanlısı politika izleyen İttihat Terakki hükümetinin uygulamalarına ters düştüğünü açıkça belli eden Rauf Bey'in karşısında bu defa işgal yıllarında İstanbul'a Yüksek Komiser yetkisiyle atanacak olan İngiliz Amiral Calthorpe bulunmaktadır. İki Amiral arasındaki görüşmeler, Limni adası yakınlarında, Mondros körfezinde demirleyen HMS Agamemnon zırhlısında yapılacaktır

Savaşın yorgunluğunu ağır biçimde hisseden Osmanlı yönetimi, karar verme sorumluluğunun kimin üzerinde olduğu belli olmayan bir dönemde, ilk anda Filistin'den çekilmek ve Şam'ı kaybetmek gibi felaketlerle karşı karşıya kalacaktır. Sonunda, İttihat Terakki'nin güçlü liderlerinden Talat Paşa kararını vererek, 7 Ekim 1918 günü kabinesinin istifasını Padişah Mehmet Vahdettin'e sunar.

Talat Paşa

Padişah Vahdettin yeni kabineyi kurma görevini Ahmet İzzet Paşaya verir. Savaşın tek galibi olduğunu düşünen İngiltere, Türklerin Fransa'ya yaptığı müzakere tekliflerinin önüne geçmek ve Irak'taki çıkarlarını sağlama bağlamak için bu görüşmeleri engellemeyi tercih edecektir. Bu durumu hisseden kabinenin önemli isimleri İzzet Paşaya baskı yaparak İngilizlerle bir an önce görüşme yapılmasını teklif ederler. İzzet Paşa böyle bir başvurudan önce, Büyükada'da Hamson Köşkünde gözaltında tutulan İngiliz savaş esiri General Toownshend'in ziyaret edilerek, görüşünün alınmasını ister. Denize düşen yılana sarılacak, Kut-ül Amare'de ağır bir yenilgiye uğratıldıktan sonra esir alınan General Townshend Büyükada'da ziyaret edilecektir.

Sadrazam Ahmet İzzet Paşa
General Charles Ferrers Townshend

Yıllar sonra "Irak Seferim" olarak yayımladığı eserinde bu görüşmeleri anlatan General Townshend, İngiliz Heyeti ile yapılan görüşmelere iştirak edebileceğini ve arabuluculuk yapabileceğini söylemiştir. Sonunda İngilizler hazırdır. Müzakerelerle ilgili çalışmalarına hemen başlarlar. Osmanlı yönetimine beklenen bilgileri en kısa zamanda ulaştıracaklardır.

Müzakerelere, o günlerde anıldığı şekilde Bahriye Nazırı (Deniz Kuvvetleri Bakanı) Amiral Rauf Bey'in başkanlık yaptığı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Reşat Hikmet Bey ve daha sonraki yıllarda Denizyolları Genel Müdürü ve Milletvekili olan Askeri Ateşe Sadullah Bey'in katıldığı bir heyetle iştirak edilir.

Rauf Orbay
Genç Rauf Orbay Hareket Ordusu ile bir nefer olarak İstanbul'a ilk geldiği günler.

Savaş sırasında Alman yanlısı politika izleyen İttihat Terakki hükümetinin uygulamalarına ters düştüğünü açıkça belli eden Rauf Bey'in karşısında bu defa işgal yıllarında İstanbul'a Yüksek Komiser yetkisiyle atanacak olan İngiliz Amiral Calthorpe bulunmaktadır. İki Amiral arasındaki görüşmeler, Limni adası yakınlarında, Mondros körfezinde demirleyen HMS Agamemnon zırhlısında yapılacaktır.

Amiral Calthorpe
HMS Agamemnon zırhlısı

Ilık bir Ege sabahında, sonbaharın son günleri yaklaşırken, Zafer römorkü ile Foça'dan Midilli'ye geçen Osmanlı Heyeti adada bir süre dinlenir. Ertesi gün Midilli'ye gelen bir İngiliz Kruvazörüyle Limni adasına ve Agamemnon'a ulaşırlar. Rauf Bey daha önce İngiltere'de gördüğü bu müthiş gemiye çıkmadan önce, İngilizlerin parasını aldıkları halde Bahriye Nezaretine teslim etmedikleri iki destroyeri, Osmaniye ve Reşadiye'yi düşünür, içini çeker. Zamanında teslim edilselerdi savaşın kaderi değişebilirdi, belki İngilizlerle müttefik de olabilirdik diye hayal ederken, merdivenleri ağır ağır tırmanmaya başlar. Heyet gemi güvertesine çıktığı sırada güverte subayları tarafından karşılanarak, nazik bir şekilde kaptanın odasına doğru yönlendirilecektir.

Toplantılar için, Calthorpe'un İran halıları ile kaplı, lüks makam odası özenle hazırlanmıştır. Rauf Bey ve arkadaşları, içeri girdikleri sırada Çanakkale'de ve Irak'ta yendikleri düşmanın ayağına bu şekilde gelmenin üzüntüsünü ve hayal kırıklığını derin bir şekilde hissederler. Şerefli bir anlaşmanın yapılacağını ümit etmekten başka bir şey düşünmemektedirler.

Zırhlıda yapılan kahve servisi sırasında beklenenin aksine oldukça samimi bir hava eser. Çok keyifli görünen Amiral Calthorpe, görüşmelere Türklere nazik jestler yaparak başlamayı planlar. Amaç, kelime oyunları ile etkileyerek, Türk Delegasyonunu önerilen her maddeyi kabul etmesi için baskı altına almaktır. Bunun için çok da zorlanmayacaktır.

Şimdi Agememnon zırhılısına gidelim.

Calthorpe kahve molasının ardından Rauf Beye dönerek, önerisini iletir:

"Amiralim, daha önce ısrarlı olduğumuz ve Kafkasya Cephesinde bulunan ordunuzun derhal tahliyesi düşüncemizi sizler için daha makul bir çizgiye çekerek, yeniden formüle ettik. Uygun görürseniz yeni metin şu şekilde olacak. Bölgede kalan Osmanlı birlikleri, Müttefik Kuvvetlerinin durumu yeniden gözden geçirmelerinden sonra, gerek görülmesi halinde bölgeden tahliye edileceklerdir."

Bu metinde geçen Kafkas cephesindeki Osmanlı birlikleri, Enver Paşa tarafından bölgeye gönderilen askerlerdir. Aralarında, daha önce Irak'ta General Ali İhsan Sabis'in komutasında, 4'üncü Kolordu'da görev yaparak, kuzeye kaydırılan askerler de vardır. Bu birlikler, Çarlık Rusyası ordusundan ellerine geçirdikleri mühimmata ilaveten, Almanlar tarafından sağlanan silahlar ile güçlenmiş, her an savaşa hazır durumdadırlar. Sonrasında milli mücadelenin ilk nüvelerinden birini oluşturacak bu birlikler için İngilizlerin planı farklıdır. Müttefik kuvvetlerin işgal edecekleri bölgelerde, iç düzen ve güvenliğin sağlanması için bu birlikler jandarma gücü olarak düşünülmüş, görüşmelerin hemen ilk bölümünde konu gündeme gelmiştir.

Ancak görüşmelerin devamı sırasında Osmanlı delegasyonunun önüne şu metin gelir:

"Müttefik kuvvetler kendi güvenliklerini tehdit ettiğini düşündükleri gelişmelerin ortaya çıkması durumunda, stratejik olarak düşündükleri her noktayı işgal etme hakkına sahiptirler."

Bu ifade işgalin her yerde başlayabileceği sinyalini vermektedir.

Rauf Bey başlangıçta bu metne karşı çıkar, ama Calthorpe'nin görüşmeleri sonlandırabileceği tehditi üzerine kabul etmek zorunda kalır. Anlaşma planlandığı gibi 30 Ekim günü imzalanacaktır.

Kut-ül Amare'de Türklere esir düşen General Townshend de aynı gün İstanbul'dan Limni'ye gider. Zırhlıya çıkar. Anılarının bir bölümünde şunları yazacaktır:

"Agamemnon zırhlısına geldiğim zaman mütarekenin imzalanmış olduğunu öğrendim. Gerek İngiliz delegeleri, gerekse Türkler son derece memnundular. Rauf Bey neredeyse elimi koparacak kadar sıkarak, barış yapma olanağı sağladığımızdan dolayı ülkesinin daima müteşekkir ve minnet borçlu olacağını söyledi. Sonra bana dönerek, sizden sadece bir ricamız var, eşiniz Bayan Townshend ile İstanbul'a tekrar gelmeniz bizleri çok mutlu edecektir, dedi. Rauf Bey daha sonra benimle yalnız görüşmek istediğini söyleyerek, Lord Curzon'a Türkiye'nin sadık bir müttefik olduğunu söylememi istedi. … Sonra devam ederek, …bize mali yardımda da bulunacağınıza eminiz, bizlere her durumda güvenebilirsiniz. Rumlarla, Ermenilere her konuda eşitlik sağlayacağız. Bu bizim hayati çıkarlarımızın gereğidir, bu konuların Lord Curzon'a açıklanmasını sizden rica ediyoruz. Türkiye, Arapların işlerine karışmak niyetinde değildir. Bunlara özerklik verilebilir..."

General Townshend, Mondros anlaşmasının imzalandığını gördükten sonra, daha önce savaşta kaybettiği Irak'a artık elini, kolunu sallayarak gireceğinden emindir. Artık huzur içinde olduğunu hisseder. İstanbul'daki esaret dönemi de sona ermiştir.

İmzanın hemen ertesinde Calthorpe, Rauf Bey'e verdiği mektupla, Boğazların sadece İngiliz ve Fransız askerleri tarafından işgal edileceğine, az sayıda da olsa Türk askerinin bu bölgelerde bulunmalarına izin vereceklerine dair söz verecektir. Yüz yüze görüşmelerinde ise Türklerin çok hassas olduğu konuyu Müttefik kuvvetler karargâhına ilettiğini belirten Amiral, Yunan donanmasının hiçbir şekilde İzmir ve İstanbul'da seyrine izin vermeyecekleri ifade ederek, Türk yönetiminin düzeni sağlamada başarısız olma durumu dışında , İstanbul'un hiçbir şekilde işgal edilmeyeceğini, verdiği sözlerin arasına dahil etmiştir.

Calthorpe, anlaşmanın imzalandığı günün akşam saatlerinde, eşine bir mektup yazarak içindeki hislerini açıklamak ister:

"Elimde, içinde buz dolu şampanya kadehimle herşeyin iyi gideceği inancındaydım. Eller sıkılacak, kadehler tokuşacak ve güzel konuşmalar yapılacak, hissediyordum. Rauf Bey konuşmasında özellikle nazik ev sahipliğim için teşekkürlerini iletti. Ama inan sevgilim daha önemlisini söylüyorum. Çalışma masamın üstünde bulunan bizim ikizlerin fotoğrafı bu anlaşmanın gerçekleştirilmesinde çok etkili oldu. Rauf Bey bana, ikizlerin fotoğraftaki şirin gülümsemelerinin, görüşmelerin en zor anlarında bile kendisi için ilham ve teşvik kaynağı olduğunu anlattı. Sık sık onların fotoğrafına bakmış. Bizim ikizlerimiz fotoğrafta ona yaptığının insanlık için çok iyi olduğunu fısıldamışlar. Ne kadar harika değil mi?" 

Rauf Bey 1 Kasım 1918 tarihinde İstanbul'a dönecektir. Yolculuğu sırasında İngilizlerin güvenini sağladığına emindir. En iyi koşullara göre imzayı attığı konusunda hiçbir şüphesi yoktur. İstanbul'da durumu anlattığı Sadrazam Ahmet İzzet Paşa da sonuçtan çok memnundur. Ama hiç beklenmeyen bir şey olacaktır. Aynı gece İttihat ve Terakki'nin efsanevi yöneticileri bir Alman U-gemisine binerek, Alman işgalindeki Kırım'a gideceklerdir.

İzzet Paşa kabinesi, Bahriye Nazırı Rauf Bey‘in başkanlığındaki Heyet tarafından imzalanan ateşkesi onayladıktan sonra şu bildiriyi yayımlar:

"Genel Karargah

2729

İtilaf Devletleriyle yaptığımız mütareke şartları aşağıdadır

Bilgi edinilerek, her ordunun kendisini ilgilendiren noktaları derhal tatbik etmesi gerekmektedir. Bu konuda gerektikçe izahat ve bilgi verilecektir.

Sadrazam ve Başkomutan Vekili

Genelkurmay Başkanı İzzet."

Bir gün geçmeden, 1 Kasım günü İngilizler Musul'un işgal edilmesi gerektiğini bölgedeki askeri birliklerine iletirler. Birkaç gün sonrasında görevinden istifa edecek olan Sadrazam Ahmet İzzet'in, Osmanlı birliklerine işgalcilere karşı çıkmamaları emrini verirken "İngilizlerin daha iki gün önce en yetkili ağızdan verdiği sözü nasıl ve hangi mantıkla gözardı ettiklerini anlayamıyorum" diyerek söylendiği, anlatılır...

İngilizler daha da ileri giderek, 8 Kasım günü Musul'u işgal ederler. O günlerde Suriye sınırında bulunan Mustafa Kemal, ateşkes anlaşmasına rağmen kendi birliklerine İngilizlere direnmelerini emreder. Ancak Osmanlı Genelkurmayı ve Sadrazam aynı kanaatte değildir. Hemen teslime razıdırlar. İngilizler boş durmaz. Askeri mühimmatın sevki için çok önemli gördükleri İskenderun'u ön plana alırlar. İskenderun'un ardından Fransızlar Adana'yı işgale başlar, 21 Aralık'ta işgalci birlikler görev yerlerine tamamıyla ulaşmıştır. Yanlarında 1915 yılında ülkeyi terk eden, intikam arzusuyla yanıp, tutuşan Ermeni milisleri vardır.

İstanbul, Rauf Bey'in ateşkes görüşmelerindeki başarısızlığı, Agamemnon gemisinde verilen ve yerine getirilmeyen sözlerle adeta çalkalanır. Osmanlı ülkesinin dört bir köşesindeki askerler İstanbul'dan gelen haberleri endişe ve korkuyla dinlerler. Yönetim teslim bayrağını çekse de, direnmeleri için artık çok önemli gerekçeleri vardır.


KAYNAKÇA

1) FROM THE SULTAN TO ATATÜRK TURKEY, "THE PEACE CONFERENCES OF 1919-23 AND THEIR AFTERMATH", ANDREW MANGO

2) ATATÜRK'ÜN SIRDAŞI KILIÇ ALİ'NİN ANILARI , Derleyen :HULUSİ TURGUT, Türkiye İş Bankası Yayınları

3) THE FALL OF THE OTTOMANS, The Great War in the Middle East, EUGENE ROGAN.

4) TARİH TESADÜFLERİ SEVER, "1918. SAVAŞ BİTERKEN AZERBAYCAN, PETROL VE BAKÜLU 26'LARIN HİKAYESİ", ENVER GÜNEY

Enver Güney kimdir?

Enver Güney 1956 yılında Kars'ta doğdu. Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'ni 1973 yılında tamamladı. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden mezun oldu.

1978 yılı Nisan ayında çalışmaya başladığı Maliye Bakanlığı'nda 1988 yılı sonlarına kadar Maliye Müfettişi ve Maliye Başmüfettişi olarak görev yaptı.

Amerika Birleşik Devletleri Vanderbilt Üniversitesi'nde ekonomi üzerine yaptığı yüksek lisansını tamamlamasının ardından Ahmet Kurtcebe Alptemoçin'in Maliye Bakanlığı döneminde Bakan Özel Danışmanı olarak atandı. 1988-1991 yılları arasında Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanı olarak çalıştı.

İzleyen dönemde, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda Serbest Bölgeler Genel Müdür Yardımcılığı (1991-1993), Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü (1993-1994) görevlerini yürüttü. Bu görevi sırasında ‘Türk Serbest Bölge modeli'ni yeniden yapılandırdı.

Müsteşarlığın ikiye ayrılmasından sonra, Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü'ne atanarak 1994-1997 yılları arasında üç yıl Genel Müdür olarak görev yaptı.

Kamuda çalıştığı dönemde OECD Mali İşler ve Çokuluslu Şirketler-Uluslararası Yatırımlar komitelerinde Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı'nı temsil etti. Bu dönemlerde, çevre ile ilgili konuların uluslararası maliye ve muhasebe literatürüne girdiği ilk kurum olan Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi Muhasebe Standartları Komitesi'nde iki dönem Türkiye'yi temsilen daimi üye olarak görev yaptı.

Hazine'yi temsilen Enerji Bakanlığı Enerji Fonu Kurulu üyesi olarak da görev aldı. Özelleştirme öncesinde Sümerbank (bankacılık) Yönetim Kurulu üyeliği ve Soma Elektrik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü.

Özel sektöre geçtikten sonra 1997 ile 2001 yılları arasında Denizbank Yönetim Kurulu üyeliği ve Zorlu Holding - Vestel'de Dış İlişkiler Koordinatörlüğü görevlerinde bulundu. 

Kısa bir süre yeminli mali müşavir / proje ve yatırım danışmanı olarak çalıştı; 2005-2007 yılları arasında Türkiye Barolar Birliği Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu  Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu "DEİK" bünyesinde yer alan Türk-ABD, Türk-Kanada, Türk-Letonya, Türk-Arjantin, Türk-İngiliz ve diğer ülkelerle kurulan iş konseylerinde yürütme kurulu üyesi ve başkanı olarak uzun yıllar çalıştı.

2005-2019 yılları arasında Uni-Mar Enerji Yatırımları A.Ş.'de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı.

"An Empirical Study of the Ratchet Effect on Money Demand for Selected Countries" başlıklı kitabı 1993 yılında Hazine ve Dışticaret Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirmeler Genel Müdürlüğü tarafından yayımlandı.

Enerji, vergi, dış ticaret ve yatırım politikaları, tarih ve uluslararası ilişkiler üzerine çeşitli dergi ve gazetelerde çeviri ve yazıları yayımlandı. 2020 yılından itibaren T24 Haftalık'ta yazan Enver Güney evli ve iki çocuk babası.

Yazarın Diğer Yazıları

Amerika'nın ilk koloni önderlerinden John Smith, Kızılderililerden önce Türklere esir düştü

Kaptan John Smith, henüz 21 yaşındayken Türklerle çarpışır ve esir düşer. Kaçmayı başarıp, İngiltere’ye döndükten sonra Amerika’nın ilk kolonileşme mücadelesinin tam içinde yer alır. Virginia’daki ilk keşif yürüyüşü sırasında bu defa yerlilere esir düşer ve kabile şefinin kızı Pocahantas sayesinde hayatta kalmayı başarır. Yaşamı kitap ve filmlere konu olur.

Tarih tesadüfleri sever (II): Mehmed Memduh Paşa'nın Anılarında 31 Mart 1908 Olayı ve İkinci Meşrutiyet

Tarih tekrarları olduğu kadar, tesadüfleri de sever. Geçmişte yaşanan acı ve tatlı olayların aydınlattığı gerçekler unutulmaz, hatırda kalırsa bizleri, hepimizi hata yapmaktan alıkoyar. Tekrarlanan olaylar iyi olanlarla devam eder ve tarih güzel olaylara tesadüf eder

Bize mutluluğun GNP'sini hesaplayabilir misin, Kuznets?

Birçok sorunun dikkate alınmadığı milli gelir hesaplamaları ve bu değerlere göre karar veren yöneticiler -mali analistler- şirketler bizleri hâlâ yanlış yönetip, yönlendirmeye devam ediyorlar...