14 Eylül 2009

ZORUNLU SUSMA ZAMANI

Tekneyi hafifletmek için Bekir Coşkun denize atladı. Teknenin kaptanı Aydın Doğan da onu tutmadı. Çünkü Aydın Doğan teknedekileri kurtarabileceğinden umudunu kesti. Çünkü tekne de batıyor.

Bekir Coşkun hakkında yazılanlara ve susanlara inanamıyorum. Gazetecilerin çoğu da bir gerçeği karartmak üzere yazıyorlar ya da susuyorlar.
Bekir Coşkun'un Hürriyet'ten ayrılmak zorunda bırakıldığı aşikârken, tam tersi bu ayrılışı paraya bağlayanlar yine ihanet üzerine ihanet ediyorlar.Gerçeğe ihanet, doğruya ihanet, insani değerlere ihanet ediyorlar.
Bekir Coşkun'a ”memleketten git” diyenler ,Hürriyet'ten gitmesi için yıllardır baskı yapmıyorlar mıydı? Bu soruya “acaba” diye yanıt verenler Türkiye'de yaşamıyor mu, meslekleri gazetecilik değil mi?
Asıl gazeteciliği hemen bırakması gerekenler Bekir Coşkun'un zorunlu sürgününü parayla ilişkilendirenler.

Mesele Bekir Coşkun'un siyasi görüşlerine katılıp katılmamak değil, mesele Türkiye'nin en çok okunan köşe yazarını değersizleştirme çabaları.
Vicdanını kaybeden insanlardan, her türlü kötülük beklenmeli. Vicdanını bir kenara koyan gazetecilerin fikrinden, hissinden, sezgisinden, algılayışından, analizinden kötülük sentezinden başka ne çıkar ki?

Mahallelerin bakkalı, manavı, kasabı, apartmanların kapıcıları, evlerin hizmetkârları bile Bekir Coşkun'un sürgününü daha iyi kavrıyorlar.
Aydın Doğan tabii ki 'Bekir seni kovuyorum' diyecek değildi

Aydın Doğan tamamen yıkılmama mücadelesi verirken, halini, durumunu grubundaki en etkili gazetecilerle sürekli konuşuyordu. Aydın Doğan gibi, Doğan grubunu Doğan grubu yapan gazeteciler de Aydın Doğan'ın ve kendilerinin ayakta kalma savaşında üzerlerine ne düşerse yapmak için sonsuz gayret sarf ediyorlardı.

Hürriyet'in en keskin kalemi Bekir Coşkun'un üzerine düşen de istifa etmek oldu.
Aydın Doğan ve Doğan grubu gazetecileri fırtınalı bir denizde, koca bir teknede boğulmamak için çırpınıyorlar. Tekneyi hafifletmek için Bekir Coşkun denize atladı. Teknenin kaptanı Aydın Doğan da onu tutmadı. Çünkü Aydın Doğan teknedekileri kurtarabileceğinden umudunu kesti. Çünkü tekne de batıyor.
Fırtınayı estiren dava adamları Doğan Grubu'nu affetmeyecek
Fırtınayı estirenler dava adamı. Dava adamı uzlaşmaz, dava adamı fırsatını yakaladığında çelme takacak adamları yolunda tutmaz, dava adamı başını koyduğu amaç için önüne çıkan herkesi denize döker. Aydın Doğan dava adamıyla karşılaşmadı bugüne kadar. Uzlaşma şiarı oldu.

Ne kadar alırım, o kadar veririm ticari mantığıyla yürüdü. Doğan döneminde gelen giden bütün iktidarlar, bütün kurumlarla ortak noktada buluşma anlayışıyla memleketi idare ettiler.
Dava adamının orta noktası, uzlaşma noktası olmaz
Dava adamı ya toptan kazanır, ya toptan kaybeder. Kazanmak için dönem dönem farklı söylemlerle çıkar karşımıza ama “gözlerime bakın, ne demek istediğimi anlarsınız” der.

Dava adamının nereye varmak istediğini unutup, yolundan çevirebiliriz iddiasını taşıyanlar, bugün boşa kürek çektiklerini herhalde görüyorlar. Hayatlarında dava adamı olamamış insanların dava adamlarını anlaması zordur, ama çoğu gazetecinin bu hususta aymazlıkla davranması ne kendilerini kurtarabilir, ne memlekete fayda sağlar.
Doğan grubunu batırmaya uğraşan dava adamlarına hiçbir zaman katılmadım, ama onları ilk günden bu yana doğru anladığım kanaatindeyim.

“Onlar değişti, onlar düzenle barıştı, onlar iktidarın nimetleriyle başkalaştı, onlar artık farklı” tespitleri yapılırken, bu tespitleri yapanlara nasıl hayretler içinde bakıyorsam, bugün Bekir Coşkun'un zorunlu ayrılışını paraya bağlayanlara da ihanet içindeler diye bakıyorum. Benim bakışım kimse için önemli olmayabilir, olabilir bilmiyorum, ama yazabilen yazıyor ya ben de bir internet köşesi buldum, yazıyorum işte.

Bugün Aydın Doğan'a kesilen ceza iptal edilse bile olan olmuştur.
Zorunlu susma zamanı başlamıştır
Son üç yıldır kesik kesik, kekeleyerek konuşanlar için bile susma zamanıdır. Bugünden sonra hangi gazeteci muhalefet edebilecektir? Muhalefet edenleri susturma süreleri kaç günlerini alacaktır?

Gazetecilerin, yöneticilerini, patronlarını “muhalif haber yapmamızı engelliyorlar” diye suçlama hakları bile kalmamıştır. İktidara muhalif haberlere izin veren en büyük medya patronunun başına gelenler bütün patronları, yöneticileri susturacaktır. Gazetecilere susmak ya da mesleği bırakmak dışında yol bırakılmamıştır.
Başka yol var mı?
Bir başka yol da karşı dava adamı olmaktır. Ancak karşı davanın ne olduğu konusunda bile bir uzlaşma yoktur. Asıl vahamet burada. Karşı davanın adamı olması beklenenler bugün Bekir Coşkun'un başına gelenlere, Aydın Doğan'nın başına gelenlere sevinebilmektedir, ne yazık...

O sevinenlere şu anda iktidardaki dava adamları bile saygı duymamaktadır eminim. O sevinenlerin iktidar tarafından da “en güvenilmez adamlar “ listesine yazıldıklarına bahse girerim.
Adam gibi duralım hiç değilse
Bıraktım dava, karşı dava adamlığını, adam gibi duralım hiç değilse.

Susturulduysak, konuşuyormuş gibi yapmayalım.Yazamıyorsak, yazıyormuş gibi yapmayalım.

Susmak zorunda bırakıldık, yazamıyoruz diyebilelim hiç değilse. Neyse ki hâlâ internet siteleri var.
Kendimizi sorgulayalım
Her şeyden önemlisi, dava adamları alıp başlarını yürüdülerse “Biz nerede yanlış yaptık” diye bir de kendimize soralım..

Yazarın Diğer Yazıları

LGBTİ+'lar ölsün mü, başka kimler ölsün?

Sadece birbirimizi okuduğumuzu bilmeme rağmen kendi kendime konuşmaya dayanamayıp yazdım

Ertugrul Özkök'e mektup

Mehmet Yılmaz'a katılıyorum. Biz bu toplumu eski kodlarımızla artık yeterince tanımıyoruz. Ben zaten uzun süredir nadastayım. Hepimizin ihtiyacı var. Sizin de Ertugrul Bey

Hepimiz bir tuğla koyarız evelallah

Allah, kendi adına tuğlaları toplama yetkisini Diyanet'e vermiş de, haberimiz yokmuş

"
"