Nereden nereye...
AYDIN; Yaşar Kemal yerine Hülya Avşar
İŞADAMI; Sakıp Sabancı yerine Ahmet Çalık
BAŞBAKAN; Bülent Ecevit yerine Tayyip Erdoğan
GAZETECİ; Uğur Mumcu yerine,Akif Beki
İŞÇİ TEMSİLCİSİ; Kemal Türkler yerine Mustafa Kumlu
TV programı;Siyaset Meydanı yerine Seda Sayan şov
Listeyi uzat uzatabildiğin kadar,Türkiye gerçekten çok değişti.
HÜLYA AVŞAR
Hülya Avşar Kürt meselesine ilişkin görüşlerini söylediği için mahkemeye düşüyorsa,
“Hülya Avşar’ın başına bu geliyorsa, bizi kör kuyulara atarlar da, kimsenin ruhu duymaz” dedirtilmek isteniyor herhalde.
Korkuyu yayarak susturmak bir gelenektir Türkiye’de.
Korku ,bizim gibi büyütülen insanlarda, öfke biriktireceğine, pısıp sinmeyi sağlar daha ziyade.
Başımız daha çocukken eğilmiştir yere. Anamıza, babamıza diklendiğimizde yemişizdir tokadı.
Öğretmenlerimiz fazla soru sorduğumuzda vermiştir ağzımızın payını.
“Ne deniliyorsa,onu yapacaksın” komutuyla çınlamıştır kulaklarımız.
“Biz anamızdan, babamızdan bunu gördük, çakacaksın çocuğun ağzına, kolunu büküvereceksin ki adam olsun” anlayışıyla yetiştirildiğimizden ,susup, biat etmek doğamız haline gelmiştir zaten.
Evlenip,ev kurduğumuzda, ”kimse senin şahsi fikirlerini merak etmiyor, evin kurallarına uyacaksın” azarıyla zapturapta alınan biz, iş yerinde “sen kimsin ki ileri geri laf ediyorsun, kapının önünde senin işine talip binlerce adam kuyrukta, kapa çeneni,sana söyleneni yap, önüne bak, yoksa kapı orada” gözdağıyla, boynu her yaşta koparılmış kimliksizler ekseninde dönüp duruyoruz.
Ama gel gör ki akıl ferman dinlemiyor, bu kafalar çalışıyor, düşünüyor, herkes içinden konuşuyor.
AYDINLAR
Bu ülkeyi gasp edenler tarafından Yaşar Kemal ve Yaşar Kemal ağırlığındaki aydınlar damgalanmış, alınlarına çarpı konmuş, devletine her daim kafa tutan, iflah olmaz kişiler olarak gösterildi.
Aydınlar, dik kafalı asiler koğuşunda çoğunluktan koparıldı, halktan uzak tutuldu.
Aydınlara davalar, cezalar kifayet etmedi, çoğu meczup misali kendi haline terk edildi.
Sıkıştırdıkları köşede delirtmeye uğraştıkları aydınların bir kısmı akıllarını tutamadıkları halkın duygularını tutmak için mücadele etti. Bir kısmı popüler kültür üzerine söz söyleyerek, varlığını unutturmama gayreti içine girdi. Hatta kimi aydınlar devletle uzlaşmış görüntüsü vererek, iki çift laflarını duyurma çabasıyla çırpındı. Yine de insanları harekete geçiremediler. Çoğunluk, değil harekete geçmek, mümkünse hiç görünmemek üzere evinin duvarları arasında battaniyelere sarınarak, başına her an gelebilecek belalardan uzak durmaya çalıştı.
Başbakan ile Hülya Avşar aynı mahkemeye mi çıkacak?
Her dönem rolünü iyi oynayan Hülya Avşar bu defa ters köşeye yattı. Demokratik açılımsa, artistik sahada ilk açılışı yine o yapacaktı, Kürt açılımıysa yine ilk sözü o söyleyecekti. Doğrusu etkileyici samimiyette konuştu. Hatta Başbakan ne kadar memnun olmuştur diye düşünmüşüzdür herhalde.
Ama şimdi olana bakın; halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle soruşturuluyor.
Sonra ne olacak; Başbakan'la Hülya Avşar aynı mahkemeye mi çıkarılacak?
Bu memlekette Başbakan'ın yolu bile takip edilemeyecek mi? Başbakan'ın söylediklerini, başkası
söyleyince suç mu olacak? Şimdi Başbakan Hülya Avşar’ı savunmazsa yarın Başbakan'a “Biz sana nasıl güvenelim “ diye sormazlar mı?