AKP kalemşörleri, kuşattıkları basında bana yağdırıyorlar; "Hani gazeteciler tarafsız olurdu? Sen CHP'den aday oldun, nerede tarafsızlığın?"
Gazeteciliği AKP döneminde yapmaya başlayan veya AKP gazeteciliği yaparak kendilerine basında köşeler açan ya da kendilerine gazeteci sıfatı veren AKP propagandacılarına cevap veriyorum.
CEVAP: Ben bütün partilere eşit uzaklıkta durarak gazetecilik yaptığım için ve AKP gazetecisi olmayı reddettiğim için basından dışlandım. CHP'ye üye olduğum gün ise ön seçimden adaylık başvurusu yaptım. O güne kadar hiç bir partiye üye değildim. Adaylık başvurusu yaptığımı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçim listelerini görünce öğrenmiştir. Kılıçdaroğlu ile gazeteci kimliğimle bile şahsi tanışıklığım yoktur. Hala da özel bir tek görüşme dahi yapmadım. CHP beni vitrin yapmak isteseydi kontenjandan aday gösterirdi. Ben ön seçime girerek, az oy farklarıyla 113 aday arasında 10’ncu seçildim. Daha ön sıralarda yer bulamayışımın başlıca nedeni daha önce CHP ile hiç bir organik bağlantımın olmaması, parti örgütünde çalışmamam ve sadece son bir aydır CHP'liyim diyerek ortaya çıkmamdı. Buna rağmen CHP tabanı politik söylemlerimi doğru buldu ve bana 12 bin oy verdi.
CEVABIMA GAZETECİLİK AÇISINDAN DEVAM EDİYORUM: Gazeteciler AKP'nin ikinci iktidar dönemine kadar tarafsız olma ilkesini koruyabiliyorlardı. AKP "taraf değilseniz, bertarafsınız" diye meydanları inletti. Kendinden olmayan gazetecileri hedef seçti, medyadan attırdı.
Gazetecilikte tarafsızlık ilkesinin üzerine çıktı, çiğnedi. Haberleri, habercileri sansürledi. Sansüre boyun eğmeyenlere basının bütün kapılarını kapattı. Gazeteciler bu aşamada tercih yaptılar. Kimileri sansürün altında ezildi, AKP rotasındaki gazeteciliğe boyun eğdi. Kimileri ise tarafsız gazetecilik yapma imkânı kalmayan basınla yollarını ayırdı.
Benim basınla yollarım AKP'nin talimatlarıyla zorunlu olarak ayrılınca, ben taraf oldum. AKP'ye karşı taraf oldum. O günden bu yana, yaklaşık iki yıldır yani Gezi olaylarından beri gazetecilik yapmıyorum.
Yirmi altı yıl kesintisiz gazetecilik yaparak sürekli basın kartı almaya hak kazandığım için gazeteci kimliğim ömür boyu geçerli olsa da, ben fiilen gazetecilik yapma imkânına AKP hükümetinde sahip değilim.
Herhangi bir yayın organıyla, basınla ilişkim olmadığı sürece istediğim partiye üye olmaya, istediğim partiden aday olmaya etik olarak hakkım var. Ve oldum.
AKP'li olan, basın etiğini hiç bilmeyen kişilerin bana sorduğu etiğe ilişkin soruya cevap verdim. Sanırım anlaşılmıştır.
AKP İKTİDARINDA BASIN ETİĞİ ADI ALTINDA HİÇ BİR ŞEY KALMAMIŞTIR.
AKP'nin basın yayın organlarından beklediği AKP'nin yani bir partinin sözcülüğünü yapmalarıdır.
Bu sözcülüğü yapan kişilerin "hani gazeteci tarafsız olurdu" diye bana soru sormaları aslında abesle iştigaldir. Ancak yine de gazetecilik ahlakı gereği cevap verme lüzumunu buldum.
Gerçekten hala tarafsızlığını koruyan t24.com.tr de bunu yazma imkânı bulabiliyorum. Umarım hiç değilse internet sitelerinde meramımızı anlatabiliriz.
Milyonlarca seyircisi olan TV kanallarından bana atıp tutanlara ve kitle üzerinde etkili olanlara bir internet sitesinden verdiğim cevap ister istemez yerine ulaşamayacaktır. Kitlelere sesimi duyurmam mümkün olmayacaktır. Ama başka yolum yok.
Milletvekili olabilseydim, sesimi çok daha güçlü duyurabilecektim. Ancak son bir ayda atağa kalkmam, ön seçimin zorlukları beni bu sırada tutabildi. Buna rağmen CHP'nin gerçek tabanı bana hak ettiğim oyları vermiştir. Basında AKP sayesinde basında yer alanlar yaklaşık otuz yıllık tarafsız haberciliğim üzerinde laf etme hakkına sahip değillerdir.