12 Şubat 2014

Demokrasi dersini Erdoğan'dan alırsanız çakarsınız...

Siz propagandanın adını yıldızlı harflerle gazetecilik koyuyorsunuz. Sizin gazetecilik anlayışınızda objektiflik= yok, tarafsızlık=yok, eşit uzaklık= yok, bağımsızlık= yok , çok seslilik= yok.

Demokrasi dersini Erdoğan’dan, medya dersini Karaalioğlu’ndan alırsanız, çakarsınız.

Habercilik tam da Mustafa Karaalioğlu’nun söylediği gibi olmaz.

Karaalioğlu; “Ergenekon’un, laikçilerin, cemaatin, marjinal solun medyası olsun, yüzde 50’nin medyası olmasın öyle mi?“ diye soruyor.

Cevap; Ergenekon’un, laiklerin, cemaatin, marjinal solun da, sizin de medyanız olabilir ama siz ve diğerleri gazetecilik yapıyoruz iddiası taşımayın. Sizler birer propaganda aracısınız. Gazetecilik ilkeleriyle ilginiz yok. Siz ait olduğunuz politik kesimin sözcüsü, propaganda aygıtısınız. Gerçekleri siyasi tercihlere göre bozmaya, halkı ideolojiler doğrultusunda yönlendirmeye gazetecilik denilmiyor.

Karaalioğlu; “Bizden olmayanlar dindar, muhafazakar, demokrat ve Anadolulu çoğunluğa karşı pozisyondalar” diyor.

Cevap; Karaalioğlu’nun dediği gibi bu medya bugüne kadar DYP, ANAP, MHP, MSP gibi muhafazakar kesimlerin adresi olan partileri ve bu partilerin seçmenini dışlayan bir medya olsaydı, yaşayabilir miydi? Dini yok sayan, Anadolu’yu dışlayan medyanın bu ülkede var olma şansı olabilir miydi?

Karaalioğlu; “Türkiye tarihinde bugüne kadar bu kadar ağır, galiz, sadece hakaret amaçlı bir medya düzeni hiç olmadı” diyor.

Cevap; etki tepki olayı Karaalioğlu. Medya bugüne kadar böyle ağır bir sansür altında kalmadı desek anlayabilir misiniz? Anlayamazsınız çünkü sizin medyanıza sansür uygulamaya gerek duyulmuyor.

Karaalioğlu; “Ne Menderes ne Demirel ne Özal ne de Erbakan bu kadar ağır medya hakaretine maruz kaldılar” diyor.

Cevap; doğru. Çünkü bu liderlerden hiçbiri medya çalışanlarına bu kadar ağır hakaretler etmedi.

Karaalioğlu; ” Medyada hayat boyu birbirlerine karşı her türlü düşmanlığı gösteren kesimler, şimdi aynı amaç uğruna el ele veriyorlar” diyor.

Cevap; çok doğru. Zaten sizin yüzde 50’nin kazanmasının temel nedeni bu. Siz aranızdaki farklılıkları tartışmayıp, üzerini kapatıyorsunuz. Birbirinizi sevmeseniz de kucaklıyorsunuz. Hükümetle cemaat karşı karşıya gelince, siz de birbirinize cephe alıyorsunuz ama bugüne kadar propagandanızı yekvücut şahane yaptınız.

Siz propagandanın adını yıldızlı harflerle gazetecilik koyuyorsunuz. Sizin gazetecilik anlayışınızda objektiflik= yok, tarafsızlık=yok, eşit uzaklık= yok, bağımsızlık= yok , çok seslilik= yok. 

Son yolsuzluk soruşturması, yolsuzluk iddiaları haberlerinizde haberin öğeleri yok.

Ne= Yolsuzluk soruşturması / Sizce ne?= bin tane isim koydunuz arasında yolsuzluk yok.

Yolsuzluk nerede?= Görüntülere bakarsak, hükümetle bağlantılı kişilerin mekanlarında /

Sizce nerede?= Öyle bir yer yok.

Yolsuzluk nasıl?= Savcılara göre; ihalelerle, bağış adı altında, imar planlarıyla oynanarak /

Sizce nasıl?= Yok ki…

Yolsuzluk neden?= Birçok neden sıralanıyor. Öncelikle çıkar. / Sizce neden?= Komplo…

Yolsuzluk ne zaman?= Savcılar tarihleri veriyor. / Sizce ne zaman?= Zaman manidar…

Yolsuzluk soruşturmasında kimler var?= İddianamede hükümetle bağlantılı birçok isim yer alıyor. / Sizce yolsuzluk soruşturmasında kimler var?= Kimse yok ki.

Gazetecilik, gazetecilik ilkelerini yerine getirerek yapılabiliyor. Bu ilkeleri yerine getirmediğinizde onun adı gazetecilik değil, propaganda oluyor. Bu ilkeleri benimsemeyen medyanın gazeteciliği, demokrasiden bir nebze nasibini almamış siyasetçilerin her gün demokrasi nutku atmasına benziyor.           

Yazarın Diğer Yazıları

LGBTİ+'lar ölsün mü, başka kimler ölsün?

Sadece birbirimizi okuduğumuzu bilmeme rağmen kendi kendime konuşmaya dayanamayıp yazdım

Ertugrul Özkök'e mektup

Mehmet Yılmaz'a katılıyorum. Biz bu toplumu eski kodlarımızla artık yeterince tanımıyoruz. Ben zaten uzun süredir nadastayım. Hepimizin ihtiyacı var. Sizin de Ertugrul Bey

Hepimiz bir tuğla koyarız evelallah

Allah, kendi adına tuğlaları toplama yetkisini Diyanet'e vermiş de, haberimiz yokmuş

"
"