20 Mart 2013

Soldaki 'başkanlık' rahatsızlığı müzakereleri etkiler mi?

Memleketin bir kesim sol muhalifeti rahatsız... Şüpheler, hatta bazı yargılar oluşmuş bile. Sorular da muhtelif: BDP ve AKP Kürt sorunundaki “uzlaşma” noktalarını nereye kadar taşıyacak? Demokrasi mücadelesi rafa mı kalkacak?

Memleketin bir kesim sol muhalifeti rahatsız...

Şüpheler, hatta bazı yargılar oluşmuş bile.

Sorular da muhtelif: BDP ve AKP Kürt sorunundaki “uzlaşma” noktalarını nereye kadar taşıyacak? Demokrasi mücadelesi rafa mı kalkacak?

Bu soruların alt metninde “Kürt sorununun çözümü=Demokrasi” arasındaki bağ koparılsa da görüşme/müzakere sürecinde AKP’ye yönelecek sağ milliyetçi tepkinin bir benzeri soldan BDP’ye de yönelecek gibi görünüyor.

Örneğin: ÖDP, “Barışa Evet Sivil Diktatörlüğe Hayır” diyerek Karadeniz’de duyurduğu çözüm planında “AKP bu süreci Başkanlık Sistemi'ne geçişin ya da ‘Türk Tipi Başkanlık Sistemi’ adı altında ‘tek adam tek parti’ çoğunluk diktasını anayasa ile kurumsallaştırmanın aracı haline getirmeye çalışmaktadır.  Barışın bedeli olarak dayatılmaya çalışılan bu sivil diktatörlük kurma çabasına karşı mücadele etmeden ülkemizin demokratikleşmesi ve halkların özgürleşmesi mümkün olmayacaktır. ÖDP, fiilen uygulanan tek adam tek parti diktasının anayasa ile sivil diktatörlüğe dönüştürülerek kurumsallaştırılmasının karşısında olacaktır." diyor

2007 seçimlerinde Kürtlerin desteği ile “Solda Bağımsız Ortak Aday” olan Baskın Oran’ın 3.03.2013 tarihli Radikal İki’deki  makalesi  de sözünü ettiğim rahatsızlığın yazıya vuruluşu: “İster huysuz kişiliğime, ister şüpheci mesleğime, ister Kürt meselesini biraz bilme ve Başbakan’ı biraz tanıma iddiama verin; çok huzursuzum hatta korkuyorum, çünkü Kürtlere Öcalan ve BDP aracılığıyla verileceği söylenen “haklar”ı getirecek reformlar, Erdoğan’ı “Seçilmiş Padişah” yapma şartına bağlandı.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt meselesinde baş danışmanlarından milletvekili  Yalçın Akdoğan benzer bir durumu görmüş olmalı ki yazısında “ Bazı aydınlar ‘PKK’ya ucuza gitmeyin oyuna gelmeyin türü çağrı yapıyor” kaygısını dile getiriyor. Kaygının kaynaklarından biri yine Baskın Oran’ın yazısı olsa gerek. 

Zira Oran şöyle demişti: “Daha önemlisi, BDP bu inanılmaz desteği, “PKK silah bıraktıktan ve yurtdışına çıkarıldıktan sonra” AKP’nin “yapmayı düşündüğü” reformlar karşılığında verecek. Oysa, bu kadar işkilli ve beklentili bir halkın temsilcileri, umulurdu ki, önce, bu insanların “Türkiyeli Kürt” kimliğini tanıyan özerkliği bir görsünler.”

CHP de tedirgin... Hükümeti yıpratacak en etkili  gücün Kürtler olduğunu biliyor. Ama siyasal harcı gereği  verdiği kredinin ömrünü uzatamadı. Meclis Uludere Raporu’na şerh koyması, bunu sık sık gündeme taşıması ile ikame etmeye çalışsa da “çözüm” sürecindeki iktidarın rolünü; siyasal konjonktürün ruhu daha şaşırtıcı radikal politikalar gerektiriyor. Bu nedenle bu sürecin anti cephesinin hakiki yürütücüsü İşçi Partisi ve TGB olacak gibi görünüyor.

Milliyet’te yayımlanan İmralı tutanaklarından okuduğumuz kadarı ile Öcalan’ın çizdiği Türk-Kürt Sunni İslam ortaklığı da rahatsızlığın bir diğer nedeni.  Öcalan o notlarda “ Anadolu İslamlaştıktan sonra, bin yıllık bir Hıristiyanlık öfkesi var. Rum, Ermeni, Yahudi, Anadolu’da hak iddia eder. Laiklik, milliyetçilik kisvesinde elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar” demişti.

Diğer yandan ise  Süryani Erol Dora’nın BDP ‘den aday gösterilmesi, Diyarbakır’da Ermeni kilisesinin restorasyonu, Ahmet Türk’ün Ermeni ve Süryanilerden dedeleri adına özür dilemesi, çok dilli belediyecilik uygulamaları aksi bir şey söylüyor.

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın 17 Mart’da Kazlıçeşme’de “Türkiye halkları için demokrasi” vurgusu ile “BDP olarak AKP ile ittifak yapmıyoruz, seçim işbirliği yapmıyoruz. Muhalefet partisi olarak, iktidar partisine karşı her türlü demokratik muhalefet hakkımızı her zaman her yerde kullanmaya devam ediyoruz. “ sözlerini de hesaba katmak gerekiyor. 

Hükümetin makas değiştirdiği açık. Suriye ve Ortadoğu’ daki alt üst oluşun payı büyük bunda.  Artık milliyetçi oyları değil, çözümün kotarıldığı durumda gelecek oyları önemsiyor görünüyor.  BDP’yi ise  “Başkanlık=Barış” denklemine indirgenebilecek siyasi atmosfer basıncını  doğru ölçmeyi zorunlu kılan paralel bir süreç bekliyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Mehmet Uçum çizgisi AKP için de bir sınav

Bakalım partiye emek harcayanları mı yoksa AKP'ye yön vermeye çalışan bürokratlar mı sondan bir önceki sözü söyleyecek