26 Temmuz 2022

Eşitlik Çalışmaları Derneği araştırması: Kendini milliyetçi muhafazakâr tanımlayanların yüzde 54'ü kutuplaşmada sorumluluğun Cumhurbaşkanı'nda olduğunu düşünüyor

"Kutuplaşma, politik iklimin iyilik hali yerine şiddet vb. kutuplaştırıcı değişkenleri, vatandaşlar açısından belirleyici kılabilir" "

İyilik bireysel bir hâl midir? Mutluluk cebinize giren parayla mı ölçülür? Toplum iyi olmadan birey iyi olabilir mi? Neo liberal politikalar bireyin mutluluğunu elde edilen gelirle erişilen hazza indirgerken, siyaseti inşa edenler “birey iyi olursa toplum da iyi olur” fikriyatı ile toplumsal ağrımıza şifa olabilir mi? 

Eşitlik Çalışmaları Derneği, bin kişi ile "Türkiye'de Vatandaşların İyilik Hali'ni insani gelişim temelli ölçen bir araştırma yayımladı. Tabii ki güncel toplumsal ahvalin birey üzerindeki etkisini anlamaya çalışan bu araştırma, "toplumsal ve politik koşulların da ekonomik koşullar kadar belirleyici olduğunu" esas alıyor. 

Araştırma Nisan 2022'de yapıldı, geçtiğimiz haftalarda sonuçları analizle birlikte yayımlandı.

"Kutuplaştırmada en fazla sorumluluk Cumhurbaşkanı'nda"

Dikkati çeken şey, iktidarın kutuplaştırma politikalarının etkilerinin araştırmaya yansımış olması. 

Araştırmaya göre yüzde 84,5, vatandaşlar arasında kutuplaşma olduğunu düşünüyor. Bu sonuçla ilgili yapılan analize göre kutuplaşma, "politik iklimin iyilik hali yerine şiddet vb. kutuplaştırıcı değişkenleri, vatandaşlar açısından belirleyici kılabilir. " Yani, kutuplaştırma ortak iyinin inşasını zorlaştırıyor. 

“Kutuplaşmanın ortaya çıkmasının en büyük sorumlusu kimdir?” diye sorulduğunda yüzde 54,5 Cumhurbaşkanının sorumluluğu olduğunu düşünüyor. Bakanları da eklediğimizde kutuplaşmada iktidarın sorumluluğu olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 74,3. Araştırmada kendisini milliyetçi ve muhafazakar tanımlayanların oranının yüzde 54 olduğu düşünüldüğünde bu sonuç siyasete önemli bir veri sunuyor. 

Bu sonuçla ilgili analizde "kendilerini birincil olarak milliyetçi-dindar-muhafazakâr olarak tanımlayanların oranının yüzde 53,1’i bulduğu bir ülke açısından ilgi çekicidir, çünkü otoriter rejimin kendi tabanının neredeyse yarısı tarafından kutuplaşmanın sorumlusu olarak görüldüğünü gösteriyor. Son aylarda yapılan kamuoyu yoklamalarında iktidar partisinin oy oranının yüzde 30’un altına düştüğünü bildiren
birçok anketin bulguları böylece desteklenmiş oluyor" yorumu yapılıyor. 

Yine araştırmaya göre kutuplaşmada hükümet tarafının sorumluluğu olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 74,3. Bu oranla ilgili yapılan tespite göre "sağ bir hükümet tarafından yönetilen ve kendilerini birincil olarak milliyetçi-dindar-muhafazakâr olarak tanımlayanların oranının yüzde 53,1’i bulduğu bir ülke açısından son derece ilgi çekici." 

Türkiye'nin geleceğinin parlak olduğunu düşünenlerin oranı sadece yüzde 16,2. Yani yüzde 83,2 parlak olmadığını düşünüyor. Bu çıkan sonuç siyasete teşmil edilerek "politikaya katılım konusundaki genel isteksizliği açıklar nitelikte" olarak yorumlanıyor. Yine araştırma analizinde "siyaset ve vatandaşlar arasındaki ilişkinin bireyselleşmesi, özellikle bireysel beklentilerin düşük olduğu dönemlerde, örgütsüz siyaset yapısını beraberinde getiriyor" deniliyor.

"Hanelerin yarısında tek kişi çalışıyor"

Gelelim araştırmanın çeşitli başlıklardaki sonuçlarına... 

Hanede tek kişinin çalıştığı geleneksel yapı yüzde 50,6 ile halen ilk sırada. İki kişinin çalıştığı hane  oranı yüzde 30,6 ile ikinci sırada. Çalışan kimsenin olmadığı hane oranı ise yüzde 10,9 olarak ölçülüyor. 

Bu rakamlara ilişkin analizde "hanelerin yarısının tek maaşla geçiniyor olması, özellikle son dönemde sıklığı artan kur şokları ve enflasyon artışı dikkate alındığında birçok haneyi kırılgan duruma sokuyor. Toplumun iyilik halinin daha en baştan önemli bir kısıtla karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle çoğu durumda sosyal yardım mekanizmaları ve buna eşlik eden kayıt dışı çalışma olgusu devreye giriyor" deniliyor. Yardım ekonomisi ve çalışma koşullarının zorluğu ortak iyiliğin inşasını güçleştiriyor. 

Araştırmaya göre toplumun yüzde 68,2’si politik gelişmeleri takip ediyor. Tabii bu takibin adresi yüzde yüzde 86 ile sosyal medya. Politikaya ilgili yüksek olsa da politikaya inanç düşük. Vatandaşların yalnızca yüzde 12,9’u politikanın ekonomik sorunlarına yanıt bulabileceğine inanırken yüzde 31’lik bir oranı ise soruya kısmen
yanıtını veriyor.  Bu oranlar psikolojik sorunlar söz konusu olduğunda yüzde 9,9
ile yüzde 27,7’ye düşüyor.

"İktidara ideolojik bağlılık hissedenlerin oranı daralıyor"

Türkiye’deki genel politik durumun kişisel iyilik halleri üzerindeki etkinin olumlu yönde olduğunu belirtenlerin oranı toplamda yüzde 11,6 ile sınırlı. Bu sonuçla ilgili "Bu kesimin iktidar partilerinin toplam oy oranlarının da oldukça altında kalıyor olması, iktidarın tüm imkanlarına rağmen kişisel olarak ihtiyaçlarını tatmin edebildiği toplum kesimlerinin ve bu desteklerden yararlanmasa da hükümete ideolojik olarak bağlılık hissedenlerin oranının giderek daralmasına neden olduğunu gösteriyor" analizi yapılıyor. 

"Politik kurumlara güven duygusu zayıf"

Araştırmaya göre vatandaşların politik kurumlara karşı güven duygularının zayıflamış. Bu sonuçla ilgili de yapılan yorumda şöyle deniliyor: 
"Otoriterleşmeye koşut olarak kurumların çöküşünün güven yönünden yarattığı
aşınma, bireylerin kendilerini topluma ait hissetmeleri açısından, bir anlamıyla
da politik iyilik halleri açısından oldukça önemli. Dolayısıyla güvenin ve aidiyet
hissinin zayıfladığı bir ortamda vatandaşların önemli bir bölümünün çareyi yurtdışına çıkışta aramakta olmaları şaşılacak bir eğilim olarak görülmemeli. Politikaya duyulan ilginin vatandaşların iyilik hallerini artırmaktan çok onları psikolojik açıdan yıpratmaları, onları kaygı durumuna sevk etmeleri sıkça rastlanan bir durum haline gelmiş bulunuyor."

"Ekonomik kriz ve siyasetin dili kadına şiddeti artırıyor"

Araştırmaya göre toplumun yüzde 64,5’i kadına yönelik şiddetin artışında ekonomik krizin etkili olduğunu ve siyasetin kadına yönelik şiddeti cesaretlendirmesinin sorumlu olduğunu düşünüyor. Bu da kadına şiddetle siyaset arasındaki bağın kurulduğunu gösteren bir veri. Ayrıca politik ve ekonomik meselelerin toplumsal yaşam üzerindeki doğrudan etkisini de gösteren bir tablo. 

" LGBTİQ+ bireylere ayrımcılık yapıldığını düşünenler daha fazla "

Araştırmaya göre eşcinsellerin toplumsal özgürlüklerinin kısıtlandığı ve onlara iş hayatında eşit haklar sağlanmadığı konusunda bir bilincin gelişimi söz konusu. Araştırmaya göre LGBTİQ+ bireylere ayrımcılık yapıldığını düşünenler daha fazla.  Bu sonuçla ilgili analizde " Bu veri katılımcıların önemli bir kısmının sağ ideolojiye yakın olduğu göz önünde (Yaklaşık yüzde 54) bulundurulduğunda daha da çarpıcı hale geliyor. Bu veri bize hükümetin ideolojik söylemini üzerine kurduğu LGBTİQ+ karşıtı söylemlerin, iddia ve ima edilen toplumsal zeminden yoksun olduğunu gösteriyor" yorumu yapılıyor. 

"İyilik hali toplumsaldır"

Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 72,2'si ruh hallerinin kötüleştiğini söylüyor. Yani her 10 vatandaştan neredeyse 7’si mevcut toplumsal ilişkilerinin sonucu olarak ruhsal anlamda sorunlar yaşadığını belirtiyor. Bu veriyle ilgili araştırmacılar "Bu, toplumsal ilişkiler bütünün söz konusu oranda insanı kendilerini değer verilmeyen, gerektiği saygıyı görmeyen, kendisini duygusal anlamda güvende hissetmeyen ve neticede toplumsal bağlarını yitiren bir durumda olduğu anlamına gelir. Özetle, katılımcıların çoğunluğu otoriterleşmeden olumsuz etkileniyor. Rejim,
kendi tabanının önemli bir bölümünü dahi ruhsal açıdan tatmin edemiyor" yorumunu yapıyor. 

Araştırmaya katılanların yüzde 54,4'ü hayatlarının kötüye gittiğini ifade ederken araştırmada dikkati çeken nokta sorumluluğu iktidarda görenlerin oranı yüksek; yüzde 61,1. 

Araştırmada önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacaklar ilgili de önemli bir veri yer alıyor. Türkiye'nin geleceğine ilişkin 18-24 yaş arasındaki gençler, umudu en düşük olanlar. Yüzde 61,5'i gelecekten tamamen umutsuz. 


Araştırmacıların yorumuna göre "Önümüzdeki genel seçimlerde ilk kez oy kullanacak olan bu kesimin politikaya katılım konusundaki isteksizliğini aklımızda tutmak gerekir. Bu durum da bize önümüzdeki dönemde bu gençlerin politikaya yönelmelerini sağlamak ve ülkenin politik yapısı ile politika yapma biçimini birlikte dönüşmeleri için mücadele vermenin Türkiye’de vatandaşların iyilik hali için mücadele etmek anlamına geldiğini düşündürtüyor" diyor.


Türkiye’de Vatandaşların İyilik Hali Haziran 2022 Araştırması

Hazırlayan
Ali Yalçın Göymen

Editör
Gülnur Elçik

Yazarın Diğer Yazıları

İyi Parti kongresine doğru: Usulsüz delege kayıtları mı var, Cumhur İttifakı ile ittifak mümkün mü?

İyi Parti için yeniden kuruluş anlamına gelen olağanüstü kurultaya günler kala, adaylardan Tolga Akalın'a yakın isim Rıdvan Uz, kurultay delegeleri listesinde "usulsüzlükler" tespit ettiklerini açıkladı. Edindiğim bilgilere göre "usulsüzlük"ten kastedilen şey, yaprak dökümü yaşayan İyi Parti'den istifa eden delegelerin listelerden düşürülmemesi…

İliç'in yeni Belediye Başkanı Anagold firmasına iş yapıyor 

MHP'den aday olan Mehmet Elçi aynı zamanda Anagold firmasına catering hizmeti veren Elçiler Temizlik Hizmetleri, Bilgisayar, Gıda, İnşaat, Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Şirketi'nin sahibi. Daha doğrusu Erzincan Ticaret Odası kayıtlarına göre firma yetkilisi Raziye Elçi… Belediye Başkanı Mehmet Elçi'nin eşi