09 Mayıs 2010

Aborijinlerden haber var

Bu demokrasi denilen şey yanıltıcı ve elastiki. Çek çekebildiğin anlama ve rejime.

Bu demokrasi denilen şey yanıltıcı ve elastiki.
Çek çekebildiğin anlama ve rejime.
Bilinenleri tekrar edelim, tekrardan da korkmayalım.
Trajedi ve komedi ikilemine düşmeden.
İki yıl önce Avustralya İşçi Partisi, Federal Parlamento adına yerli halk Aborijinlerin çocuklarından özür dilemişti. Zira “Stolen Generation;  Çalınan Kuşak”lar ailelerinden zorla koparılarak beyazlara verilen çocuklardı.
Özür dilemek bedava ve şahane!
Ama iş verilen sözlere, sorumluluğa gelince, sosyal ve siyasal hiçbir karşılığı olmadığı anlaşılan “özrü” unutmak bilinen terane!
Bu hafta ben değil yerli bir kadın konuşacak.
Adı Pilawuk Rally. O da “beyazlara” zorla verilen bir çocukmuş.
Northern Territory denilen kuzey bölgesinde yaşayan Aborijinlerin çektiklerini size o, anlatacak.
Ama önce kısa bir bilgilendirme; Aborijinler onlarca sayıda klandan oluşan bir halk. Çoklu bir dile sahip. Nothern Territory’de yaşayan yerli halk uzun zamandır huzursuz. Zira hükümet, çıkardığı Irk Ayrımcılığı Yasası ile bu bölgeye müdahale ediyor. Gerekçesi ise “asayiş ve kamu düzenini sağlamak”.
“Size huzur gerekli ise onu da biz getiririz” cümlesinin çağrıştırdıklarını bir kenara bırakarak sözü ben Pilawuk Rally’e bırakıyorum.
“Özür dilemek bir daha yapmayacağım anlamına gelir. Ama kültürümüz, topraklarımız yeniden müdahaleye uğruyor. Çalınmış kuşaklara yapılanlar gibi. Devletin amacı yaşam standartlarımızı yükseltmek değil zapturapt altına almak. Bu yasayla birlikte yaşadığımız yerlere birçok karakol inşaa edildi. Konut sorununu çözmek için yapılan evlere, inşaatlarda çalışan işçiler yerleştirildi, Bildiğim tek bir ev bile yok ki yerli halka verilsin. Topraklarımızda ev sahibi değil kiracı olmamız dayatılıyor. Devlet 'topraklarını kiralamazsan sana ev de yok' diyor.
Bu halkımı değil başkalarını zengin etme planı.
Sosyal yardım şemsiyesi altındakilere 'Basics Card' dağıtıldı. Ama bu kartlar, sadece uluslararası zincire sahip Woolworths and Coles gibi dev hipermarketlerde geçerli.
 
Devletin 'asayiş' gerekçesiyle topraklarımıza, gündelik hayatımıza müdahalesi yıkıcı sonuçlar doğuruyor. Aborijin erkekler, çocuk tacizcisi olarak lanse edildi. Aileler bu önyargıdan çok etkilendi, bazı akrabalarım çocuklarına, torunlarına sarılamaz hale geldi.
 
Irk Ayrımcılığı Yasası, yerli halka reva görülenleri kurumsallaştırıp sürekli kılacak. Bu kontrol mekanizması aile ve sosyal ilişkileri bozacak. Örneğin misafirliğe gittiğinizde size bir bardak şarap ikram eden ev sahibi 2 bin dolar ceza ödemek zorunda. Tekrarı durumunda ise cezaevi.
 
'Asayiş'i getireceğiz diyen devlet öngördüğü yerlere 'pornografi yasaktır' uyarıları astı.  Uyarı posterlerini gören çocuklar doğal olarak ebeveynlerine anlamını soruyor. Yani çocuklar daha büyümeden pornografiyi öğreniyor.
 
Devletin 'asayiş müdahalesi', ırkçılığı da yaratıyor. Örneğin Aborijin bir müşteri taşıyan bir taksi şoförü polis tarafından durduruluyor. Yolcunun üzerinde, içinde alkol olan bir termos bulunuyor. Bu yüzden taksi şoförüne 2 bin dolar ceza veriliyor. Doğal olarak şoför polise; 'Ne yapayım yani, yolcunun üstünü mü aramalıydım' diye soruyor. Polisin yanıtı ise 'evet' oluyor. Artık bundan sonra herhangi bir taksicinin bir yerliyi arabasına alması zor.”
 
Çalınmış Kuşak Pilawuk sözlerini “en güçsüzlerin haklarına yönelik gasp, başkalarının da haklarına yapılan gaspın önünü açar” uyarısıyla bitiriyor.
 
“Özür erdemdir, geçmişi kurcalamadan geleceğe bakalım” diyenlere de hitabımdır bu yazı.

Yazarın Diğer Yazıları

Suna’nın Kızları: Gitmediğimiz, görmediğimiz o köylerde kız çocukları hem okusun hem güçlensin diye…

Eğitimi bir süreç, bir güçlenme, birey olabilme gibi geniş perspektiften gören Suna’nın Kızları açtığı yeni pencereyle eşitsizlikleri, güçlendirmeyle aşabilmenin yollarını arıyor

Barış Vakfı ‘Türkiye’ masası kurdu: Otoriterlik ve çözüm bir arada olabilir mi?

Mümtazer Türköne: Kürt-Türk ittifakı kuruluyor İran’a karşı, bu reel politiğe dayanıyor

İstanbul'daki Suriyeliler anlatıyor: Dönmek istiyorlar mı, ne zaman?

Konuştuğum Suriyeliler için ÖSO ya da HTŞ ayrımı yok, onlar Esad’a karşı savaşan muhalifler…

"
"