14 Haziran 2017

Titrerim mücrim gibi baktıkça sektöre

Dizi senaristleri bir manifesto yayınladılar, yazamıyoruz uzun diye, eee devam ediyorlar…

Dün akşam benim de daha önce sette birlikte çalıştığım bir arkadaşımla, (ege üniv.iletişim fakültesinde alt dönemlerimden) dertleştim.

Kendisi Endemol Türkiye’nin yapımlarında çalışmış dün de şu yazıyı paylaştı.

Diyor ki: “geçen hafta yapım şirketi önündeki protesto aslında toplantı olacaktı ama bizi almadılar. Sonra bir mail aldık ve olay geçiştirildi.”

O protestodan sonra ben de çok sinirlendim. Şöyle bir tweet attım: “dün limon film olur bugün #endemolshinetürkiye olur yarın aliveliyapım olur... yerli sektör yersiz ikiyüzlü olmayacak #emekhırsızlığınason, söylediklerinizle yaptıklarınız bir olsun. bir haksızlığa sadece başınıza gelince ses çıkarmaktan da vazgeçin. zeytin ağacı olayı gibi.”

Emekçilere haklarının ödenmemiş olması için kanalların da yapım şirketine ödememiş olması gerekir değil mi mantıken, ama sanmıyorum durumun böyle olduğunu. Yine de Endemol ile o dizilerde çalışan kanallardanda  açıklama beklemeliyiz o halde. Endemol Türkiye dizileri 60 ülkeye satılıyor da, ister 60 ister 160 olsun, bölüm ödemesini kanaldan alıyor nokta net.

Bunu yapan dünyanın en büyük format üreticilerinden biri Endemol’un bizdeki ayağı. Her şey yolunda gidiyor derken, değilmiş meğer. Bir ara Kaçma Birader filmini de Böcek Yapım’la ortak yaptılar ama gişede bekleneni elde edemediler.

Yerli sektör yersiz ikiyüzlü yazıları, ha sektör yazıları yazdık… umarım faydalı olmuştur ama gün sonunda ikiyüzlülük durmadığı sürece bu olaylar durmayacak. İnsanoğlunun çok kazanma hırsıyla hak yeme özelliğine de gem vuramıyoruz. Olabildiğince aramızdaki ikiyüzlüleri temizleyeceğiz, bunu da yazdım daha önce setten giden birinin yerine bir diğeri geldiği sürece üstelik de belki daha düşük kaşelere… hiçbir şey değişmeyecek.

Her yerimiz reklam zaten. Tamamen her üretim, iki reklam arasına yapılıyor. Bunun da ötesine geçtik; dizilerdeki ürün yerleştirmenin de suyu çıktı. Fi, nefis bir dizi ama ondaki yerleştirmelerde eğreti durup izleyeni rahatsız edebiliyor. Hatta biri Twitter’da yakında Eti Hanım’a da reklam verecekler diye müthiş bir espri yapmış. Acıklı durumumuzu açıklayan. Ancak tabii, internette o oyuncularla da o diziyi böyle reklamlar almadan yapmak da zor. Süresi iyi dedik ama Fi de 70dkyı geçiyor…

Dizi senaristleri bir manifesto yayınladılar, yazamıyoruz uzun diye, eee devam ediyorlar…

Anlaşılan biz bu kafalarla, yani bu denli emek sömürenin kazanma hırsıyla bürünmüş kafaların  olduğu bir sektörde, dizi süreleriyle işimiz yok. Onlara sömürme hakkını siz mi veriyorsunuz yoksa?

Oyuncunun biri dizide küfrediyor set ekibine, çünkü neden onlardan çok para kazanıyor, tıpkı futbolcunun gazeteci dövmesi gibi para bende, şöhret bende, güç bende kafasından…

İnsanlar iletişim fakültesini, sinema-tv’yi bitiriyor geliyor; sigortasız parasız çalıştırılıyor aylarca, yıllarca. Dayanabilirse üç kuruş alıyor kanallarda. Setlere daha iyi kazanırım diye açılıyor ama orada da bunlar oluyor.

İnsana bu denli değer verilmeyen başka hangi sektör var? Bu denli sömürmeye açık? Bu denli insan psikolojisine oynayan hangi sektör var? Caner Ceyhan intihar etti gencecik yaşta dayanamadı…

Onun gibi kimler ne gel-gitler yaşıyor…

İnsanların hayalleri, umutları sürekli duvarlara çarpılıyor.

Birileri ye ye bitiremedi sektörü… emekçinin hakkı ne olacak?

Artık yeter.

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"