Slm, yenilmezler ve kusursuzlar kulübünün birbirine ve kendine yabancı üyeleri…
Bir önceki yazımda şöyle demiştim komedinin derinlerine inmeye çalışırken:
Instagram'da zaten herkes mutlu… Mutlu, güçlü ve yenilmezler çetesinden… Kaç kişi gerçeğini gözler önüne serecek şeffalıkta?
Kaç tane hayatımız var?
Hangimiz ne kadar gerçeğiz bu çağda? İlişkilerimiz de Android sistem mi? Bir Android gibi mi? Elimizden düşürmediğimiz akıllı telefonlarımızda, sosyal medya hesaplarımızda mı bütün sırlarımız, ruhlarımızın dehlizleri, gerçeklerimiz, itiraf edemediklerimiz, çıkmazlarımız, aldatmalarımız, aldanmalarımız o dikdörtgende mi?..
Akıllı telefonlarımız hayatlarımızın karakutuları mı?
'Stalklamak' diye bir şey olmasa, aldatıldığımızı da mı öğrenemeyeceğiz?
Bir ruhtan öteki ruha geçiş kolaylığı çağında bu kadar mı çaresiziz ki yalnız, tek başına bir mutlu olamıyoruz?
Neden herkes mükemmel diye bir şey yokken kusursuzu arayıp durup kusursuz görünmeye çabalıyor?
***
Bir arkadaş grubu olarak bir akşam yemeğinde birinizin evinde toplanıyorsunuz ve aranızdan biri şöyle bir teklifte bulunuyor: “ Hadi bu yemek boyunca herkes telefonlarını ortaya koysun, aramaları açsın, mesajlarını okusun, ifşa etsin.”
Siz o sofrada olsanız, bu soruyu duyunca ne yapardınız? Gözlerinizi eşinizden kaçırıp "Aaaman bu ne çok lüzumsuz çocuk oyunu ne gerek var" deyip, elinizi kolunuzu koyacağınız yeri mi arardınız?
Gönül rahatlığıyla "Ortaya her şeyimi koyardım" diyebiliyor musunuz?
***
Neden evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorundasınız?
Heteroseksüel olarak bildiğiniz çocukluk arkadaşınızın homoseksüel olduğunu öğrendikten sonra ne düşünürdünüz?(Bizim toplumda bunu cevabı belli…)
Peki, eşiniz en yakın arkadaşınızla birlikte olma ihtimali nedir?
Bir ilişkiye başladığınızda şeffaf mısınız?
…
Tamam, sadete geliyorum ve şu müthiş İtalyan filmini tavsiye ediyorum:
Perfetti Sconosciuti: Kusursuz Yabancılar
Filmin çıkış cümlesi Marquez’in şu sözü:
“Everyone has three lives: a public life, a private life, and a secret life.”
Film, tek mekanda, dahice bir senaryoyla, usta bir Paolo Genovese rejisi, iyi oyunculuklar, ince örülmüş nefis repliklerle donatılmış, hazdan haza duygudan duyguya koşuyorsunuz. Aradığım dram da mizah da bu filmde.
Genovese, bize 1950’lilerin sonundan 1980 başlarına kadar süren “commedia all'Italiana” “comedy Italian style” türüne saygı duruşu sergiliyor. Üstelik içinde olduğumuz zamanı yakalayan… türün ilk örneği Mario Monicelli’nin I Soliti Ignoti filmindeki Cosimo ve Peppe karakterleri isim olarak burada da var.
***
Bu filmi izlemeyi epeydir erteliyordum, Özlem adlı bir takipçim de ısrar edince o akşam izledim.
İzledikten sonra kafanızdan aşağı bir kova buzlu su dökülmüş gibi olacak. Yüzünüze, karnınıza, burnunuza bir yumruk indirecek. Hayatınızın, ilişkilerinizin gerçekliğini ve en önemlisi kendi gerçekliğinizi sorgulatacak.
Ama kendinizi iyi de hissedeceksiniz, enfes bir film izlemiş olmanın hafifliğiyle… belki de yükünüz artacak, hayatımız yalan deyip aynaya daha fazla bakacaksınız. (Buraya gümeli ağlamalı emojinin sağ yana 45 derece yatmış hali gelecek)
Kib. Bye. (Buraya her şey yolunda baş parmak emojisi)