31 Temmuz 2012

Kötü Yol; iyi prodüksiyon

Daha hiç izlemeden tutacağı aşikar olan ve en az 39’ar bölüm gidecek diziler; Kötü Yol ve Evlerden Biri. İkisi de Orhan Kemal eseri

Daha hiç izlemeden tutacağı aşikar olan ve en az 39’ar bölüm gidecek diziler; Kötü Yol ve  Evlerden Biri. İkisi de Orhan Kemal eseri.

Tabii ki her uyarlanan eser tutmayabiliyor ekranlarda örnekleri mevcut. Doğru senaryo, doğru cast, yapımcı v.b. gerekli. Örneğin ekranda tutmayan bir Orhan Kemal eseri Gurbet Kuşları idi, yazmıştım. Hatası yanlış yapılmış bir casta sahip olması ve eksik öğeli senaryosu idi.

Ancak Kötü Yol’a bakınca daha fragmanından tutacağı anlaşılıyordu. Cast çok başarılı, oyunculuklar çok başarılı. Şükran Ovalı aksine role çok yakışmış ve başrolü hak eden bir isim. Kafamızdaki o femme-fatale karakter, yan karakter imajını silmiş oldu. Şükran Ovalı, Nuran karakteriyle o hep süregelen köyden şehre gidip şöhret olma hayaliyle yanan sınıf atlama çabasının vücut bulmuşu. Bunu, gözünün aslında hep yükseklerde olduğunu, pahalı gelinlik hayalleri diyaloglarından dahi anlıyoruz. Annesini canlandıran Nergis Çorakçı ile çok benziyorlar, bu denli doğru cast olur. Cansel Elçin de başarılı ama hala sanki bir artikülasyon sorunu var. Hikayenin femme-fatale karakteri Bedia ile Nursel Köse. Köse, kendine hayran bırakıyor. Ahmet Mümtaz Taylan’ın canlandırdığı karakter ise Bedia’nın aldattığı eşi. Ahmet Mümtaz Taylan da oyuncu hep dram hep komedi oynar gider klişesini yıkan gerçek bir aktör.

İlker Aksum hangi rolü yapsa oluyor şaşılacak derecede, Çarli ile de izlenesiydi.Aksum ‘ Bu kadar sahtekar bir karakteri ilk defa oynuyorum’ diyor.

Ataerkillik, Orhan Kemal eserlerinin ana ekseni.  Yine bir Adana’dan çıkıp İstanbul’a uzanacak bir hikaye var. Aslında Türk filmleri kodları, klişeleri sinsilesi ama nereye götürüldüğü önemli.

Özetle iyi bir uyarlama, iyi bir prodüksiyon çıkmış ortaya. Evlerden Biri’nden de beklentim aynı...

 

Yapımcılara bir Orhan Kemal eseri tavsiyesi

 

Avare Yıllar, Kemal'in 'Baba Evi' ile başlayıp 'Cemile' ile tamamlanan "Küçük Adam'ın Romanı" dizisinin ikinci kitabı. Ve bu hikaye de Beyrut-Adana ile başlayıp İstanbul’a uzanıyor. Yapımcılar bu eseri okuduğunda da tutabilme olasılığını görürler umarım.

 

Balkanlarda da dizilerimiz almış başını

 

Birçok başarılı dizi ve sinema filminin görüntü yönetmeni Selahattin Sancaklı dün Twiiter’da dizilerimizin Balkanlar’daki etkisinden bahsetti. Anlaşılan Balkanlar’da da dizilerimiz almış başını...Sinema ve tv adına çok güzel tespitleri var, paylaşıyorum. Ve Atatürk’ün bir sözünü eklemek istiyorum: ‘Sinema, politikalar üstü bir güçtür.’

-Bulgar Tv'lerin de Türk dizileri 2 saatte bir arz-ı endam ediyor :)) Resepsiyonist bayan işim biter bitmez Fatmagül'e koşuyorum dedi :))

-Bir ulke kültürünü politikayla değil ürettiği diziler ve filmlerle ihraç edebilir hem de tepki yada dayatma olmaksızın..

-Balkan coğrafyası Türk dizileri tarafından kuşatılmış ve herkes memnun nokta... :)))

-Sadece diziler yüzünden Türkiye ve yaşamına merak artmiş, en kısa zamanda İstanbul ve Türkiye'ye gelmek için can atanlar var :))

-Dizilerimiz sayesinde ülkelerinin dizi mantıkları ve çekimleri değişmiş :)) Bizim dizilere öykünüyorlar..Tv eleştirmenlerine saygıyla ;))

-Ama 7 milyonluk Bulgaristan'da olan stüdyolar biz de yok, neden çünkü yaptığımız iş küçümseniyor da ondan herhalde :((

-Dilimizi bilmedikleri insanlara resimlerle hikayemizi, hikayelerimizi anlatıyoruz ve teveccüh görüyoruz ya, işte bunun için Sinema ❤❤❤

-"Sinemaya gereken ehemmiyeti verin.." 1930 lar M.Kemal Atatürk.. Ön görü bumudur, budur bence..

-Dünya'nin en büyük propaganda aracı çağımızda sinema ve Tv dir...Hala anlamayanlara saygı ile...

 

Esnaf ve Zanaatkârlar Odası’ndan ödüllü televizyon yapımcısı

\

İşler Güçler dizisi kesinlikle yaz ekranının parlayan yıldızı oldu. O harika setinden de röportajları ve fotoğraflarımı paylaştım.

Diziler öyle büyük emeklerle çekiliyor ki bir kez daha gördüm, sette 13-14 saat kaldım, öncelikle bütün set çalışanlarına selam olsun.

İlk çekim yerimiz tv yapımcısı Hakkı’nın ofisiydi. Bu ofiste bir baktım ki her yer Denizli’ye ait motiflerle dolu, duvarlarda horoz resimleri, Pamukkale tablosu v.b. Hakkı’nın Denizlili olduğu ileride vurgulanacak sanırım.

Asıl vurucu nokta,  gördüğüm tablo.Hakkı karakteri tekstilden yapımcılığa geçmiş biri. Fotoğrafta yapımcı Hakkı’nın elinde ödülü var, büyük bir gururla kaldırıyor. Bir de baktım ki ödülü Esnaf ve Zanaatkârlar Odası’ndan; Selçuk Aydemir yine yapmış yapacağını, o müthiş gözlemleri sonucu bu kare. Hele ki Hakkı ile kanal sahibinin bir gölge oyunu modundaki diyalogları tv dizi tarihimiz için şaheserdir.

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"