25 Şubat 2012

Korku izleyicisi yaratmak

Son zamanlarda o kadar yasak, uyarı geldi ki ekranlara…

Son zamanlarda o kadar yasak, uyarı geldi ki ekranlara…

RTÜK’ü haklı bulduğum noktalar elbette var, RTÜK’ün olması gerektiğini de savunuyorum.

Ancak bu cinsellik, müstehcenlik cezalarını bir türlü aklım almıyor.

Aylardır yayınlanan kliplere ceza kesildi,

Sadece dans eden gençlerin dansı erotik bulunup, diziye ceza kesildi (o dizi yani MUCK kötü bir Glee kopyasıydı ancak 400 binlik uçuk ceza da sonunu erken getirdi, senarist, oyuncu ve yönetmen değişikliklerinin sonunun geldiğinin habercisi olduğunu belirtmiştim.)

Aşkı ve sadakatı yozlaştırıyor denen; İki kardeşin aynı kişiye âşık olup ilişki yaşadığı diziye ceza kesildi.

RTÜK Başkanı Davut Dursun, uyarıları dikkate almayan dizilere ileri kademe cezaları uygulayacaklarını söylemişti.

Bu cezadan sonra İffet dizisinde bu konu tamamen kapandı…’ileri kademe’ ceza almamak için…

RTÜK’ten açıklamalar genellikle şöyle oluyor;

“Üst Kurul söz konusu müeyyide kararlarını, yasanın ’Yayın hizmetleri müstehcen olamaz’ hükmünün ihlali nedeniyle değil, ’Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz’

Bakanlık, aile filmlerinin destekleneceğini açıklıyor… Dahası ‘Türk aile yapısına uygunluğu’ tartışılan dizilere karşı, Kültür ve Turizm ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı destekli aile dizileri geliyor... Bu çalışmaya göre, aile kavramının önemsendiği, aile büyüklerinin saygı ve sevgi gördüğü, aile içi şiddet ve tecavüz gibi konuların işlenmediği dizi ve sinema filmleri maddi destek alacak.

RTÜK, bu cezalarla aile dizilerinin ve aile filmlerinin alt yapısını hazırlıyor gibi geliyor bana.

Tabii ki de aile teması olsun, Münir Özkul Adile Naşit sıcaklığı dürüstlüğü olsun, güzellikler gösterilsin, örnek olunsun ancak…

Dizi ve filmlerin aslında hayatı taklit ettiğini biliyor muyuz, ve hayatın içinde sadece iyilik, güzellik olmadığını…

Ve sadece hayatın iyi yönlerini göstererek çocukları ve gençleri hayatın kötülüklerinden koruyamayacağımızı da…ya da hayatta görmeleri gerektiği şeylerden kaçırarak da…

Dahası izlediklerimizin sadece kurmaca olduğunu düşünebilmek altı kalın kalın çizilmesi gereken;

Need for orientation yani yönlendirme ihtiyacı…Bireyin yönlendirme ihtiyacı vardır ama bunu minimuma indirmek ancak daha çok okumak, öğrenmek, gelişmek, bilinçlenmekle olur.

Yaşamaktan korkan sadece izleyen izleyiciler olabileceği endişesi  taşıyorum.

Korku toplumu: Kapalı sistem yaratıklarının dış dünyaya karşı besledikleri korkudur. Yaşama korkusudur.’ (Oğuz Atay)

Zeki Demirkubuz ironisi neden devam etti?

Dün yayınlanan Yalan Dünya’da Zeki Demirkubuz’u gören oldu mu esprisi devam etti.

Demirkubuz, ‘Bu hoşuma gitti. ama her bölümde adım geçince rahatsız oldum" demişti ve Birsel’e Olgun Şimşek ve Nihal Yalçın ile haber göndermişti.

Buna rağmen neden espri devam ediyor diye düşünenler için belirteyim…

Gülse Birsel de şöyle bir cevap vermişti: "Zeki Bey, Olgun Şimşek ve Nihal Yalçın ile haber gönderdi. Zaten espriyi bitirecektim. 24 Şubat'ta yayınlanacak olan 8.bölümde eğlenceli bir hikayeyle daha erken bitireceğim. Aramızda sorun yok. Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan gibi büyük isimleri Cihangir'de bekleyen çok aktör var. Bu onun mizahıydı"

Ancak sanırım tarihte ve bölümde hata oldu, çünkü dizinin 8. bölümü gelecek hafta 2 Mart’ta Cuma günü yayınlanacak ve espri artık bitecek.

Çok sevdiğim, sanatını sevdiğim insanların tahammülsüzlüğü beni gerçekten üzüyor. Halbuki sanatlarından hiçbir şey kaybetmiyorlar…asla kaybetmezler mümkün değildir. Aynı tahammülsüzlük birçok ünlü ve siyasi için de geçerli. Sağlam ironilere tahammüllü olmak onları daha da değerli kılıyor halbuki, bir bilseler.

Bu sadece Cihangir’in doğal ortamının yansıması için yapılan art niyetsiz güzel bir ironiydi.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"