11 Eylül 2012

Huzur Sokağı artık burada oturmuyor

Huzur Sokağı için televizyon dünyamız için bir ilk tabiri yanlış olur. Çünkü aynı konu ekseninde, aynı paralelde, aynı kafada STV birçok dizi yaptı, yapıyor...

Huzur Sokağı için televizyon dünyamız için bir ilk tabiri yanlış olur. Çünkü aynı konu ekseninde, aynı paralelde, aynı kafada STV birçok dizi yaptı, yapıyor. Peki yadırgadığımız ne? Fark sadece popüler oyuncuların olması o kadar.

Huzur Sokağı romanı yani ilk hidayet romanı Şule Yüksel Şenler’e ait. Romanı okumadım ama Yücel Çakmaklı’nın yönettiği başrolde Türkan Şoray ve İzzet Günay’ın olduğu romandan uyarlama Birleşen Yollar filmini en az iç kez izlemişimdir.

\

Yönetmen gözüyle filmde gereği olmayan birçok sahne, diyalog v.b. bulduğumu belirteyim. Kurguda minimal hale getirilebilir, çünkü anlatılmak istenen düşünce çok çok fazla göze sokuluyor. Birbirine benzer diyalog ve sahnelerle. Türkan Şoray’ın canlandırdığı Feyza’nın abartılı halleri filmden aklımda kalanlar.

Filmde hidayete eren kapanan Feyza ahlaklı, Feyza’nın önceki hayatı, hayatındaki her şey zengin anne babası ve diğer zengin arkadaşları hayatları bir anda ahlaksız olarak etiketleniyordu. Nitekim dizide de böyle vahim bir gidişat var.

Sorarsanız bence dizi olarak bu konu çok daha fazla döndürülür, dolaştırılır, yıllarca uzatılabilir.Özetle dibine kadar sömürülebilir.

\

Geçen sene hatırlarsanız üzerine yamışztım, Show TV’de yayınlanan Bugün ne giysem yarışmasında türbanlı yarışmacı Türkiye’nin 2. Şık kadını seçilmişti. İşte bu konuyla ilgili yazımda Tuna Kiremitçi’nin başlattığı o konuya da yer vermiştim.

*Tuna Kiremitçi "Kelebek"teki köşesinde çok önemli bir konu ele alınmıştı. "Dizilerde niye türbanlı kadın yok?"  

Esra Elönü ise "Reytingimiz yok be abi..." diyerek cevaplamıştı. (Esra Elönübu tartışma sonrası anlamış mıdır acaba konunun reytingle alakası olmadığını?!..)

Tuna Kiremitçi de "Sizi dizilerde sadece idealize edilmiş azizeler şeklinde görmek isteyen erkek egemen kafayla hesaplaşmadınız." şeklinde cevap vermişti.

Bütün bunların üzerine Ertuğrul Özkök bu konunun derinine inen bir yazı yazmıştı.  

Dizilerde kocasını aldatan türbanlı kadın da seyretmeye hazır mısınız? 

\

Dizelerde sevdiği erkekle öpüşen türbanlı kadın da seyretmeye hazır mısınız? 

Dizilerde kötü, cinayet işleyen, hırsızlık yapan, arkadaşına kazık atan, gelinini arkadan bıçaklayan türbanlı kadın da seyretmeye hazır mısınız? gibi sorular sorarak aslında bütün nedenleri bir bir açıklamıştı. 

Ahmet Hakan da konuya dahil olup türbanlı kadınların gayet alengirli kıyafetlerle kamu alanında arzı endam etmesinin altını çizmişti. *“Türban” artık, renksiz, cazibesiz, ışıltısız bir hayatın başat unsuru olmaktan çıktı* demişti yazısında. 

Ve de Türkiye’nin en şık kadınını seçme amacı olan programda türbanlı bir yarışmacı moda tasarımcısı Betül Sinem Sezgin kendi tasarladığı ve terzisine diktirdiği kıyafetleriyle Türkiye’nin en şık 2. Kadını oldu. Türbanlı yarışmacının bir moda programında finale kalması ise Ahmet Hakan’ın sözlerini doğrular nitelikteydi.

Dizilerimizin türbanlı kadına hazır olmadığı bir gerçek ama nasıl türbanlı kadın, işte Ertuğrul Özkök’ün dediği gibi kocasını aldatabilen, hataları olabilen ( tıpkı herkes gibi başı açık kapalı), zaafları olan ( tıpkı herkes gibi başı açık kapalı), kötülük yapabilecek( tıpkı herkes gibi başı açık kapalı) türbanlı kadınlar…

Ve Kiremitçi’nin dediği gibi erkek egemen kafa ürünü idealize edilmiş azizeler olarak sunulmadığı kadınlar…

Hazır mısınız? Hayır.

***

Her şey zamanında ağır, güzel, iyi. Romanın yazıldığı dönemle bugün arasında uçurum var, her şey, herkes değişti, film hali bir derece diyebilirim ama bugün Huzur Sokağı diye bir sokak yok, haliyle sakinleri de yok.

Huzur Sokağı artık burada oturmuyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu

"
"