Devrim Özder Akın, ‘Desperate Housewives’ uyarlaması ‘Umutsuz Ev Kadınları’ dizisinde dikkat çeken, 15 yıldır tiyatro yapan deneyimli bir oyuncu. Özder, dizinin hayatında neleri değiştirdiğini, ilk setini ve projelerini anlattı
Devrim Özder Akın, ‘Umutsuz Ev Kadınları’nda Elif (Ceyda Düvenci) ile mutlu, uzun bir evliliği olan Ömer karakterini canlandırıyor. Açıkçası Akın, benim de dikkatimi bu rolde çekti. Anca k da ha önce izlediğim ‘Bir anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’ oyununu bir de ondan izleyeceğim kesinlikle...
Sizin için ‘Umutsuz Ev Kadınları’nın yeri ne oldu, hayatınızda neleri değiştirdi?
Buna birçok açıdan cevap verebilirim. Bir tanesi; ben kendimden hep tiyatro oyuncusu olarak bahsederdim, oysa şu anda mesleğime ilişkin başka bir alanda kendimi sınıyorum ve bu beni gerçekten çok mutlu ediyor. Her gün yeniden, yeni şeyler öğreniyorum. Bir başkası, hayat ritmim çok değişti; hem tiyatroyu hem de diziyi bir arada yapıyorum. Yani çok yoğun çalışıyorum, bu nedenle çok az uyuyup sürekli yolculuk ediyorum.
Bundan hiç şikayetçi değilim ama böyle yaşamaktan şu an inanılmaz keyif alıyorum. Tabii en çok görünür değişiklik, popülerlik durumunda oldu. Ben 15 yıldır aralıksız tiyatro yapan şanslı oyunculardan biriyim. Tiyatro yaparken seyirciler arasında tabii ki bir popülerliğiniz var ancak televizyon bu konuda bambaşka. Sadece tiyatro yaptığınız kentte değil, her yerde sizi tanıyan güleryüzlü insanlarla karşılaşıyorsunuz. Bütün bunların da dışında hayatıma en önemli getirisi; yeni tanıdığım ve inanılmaz keyif aldığım insanlar.
Ceyda Düvenci de deneyimli bir oyuncu ve iyi bir çift oldunuz. Onunla çalışmak nasıl?
Ah, sormayın, çok heyecanlıydım! Ceyda’nın adını ilk duyduğumda da çok heyecanlanmıştım. Tabii bu okuma provalarında tanışmamız, sonrasında da ilk set gününde karşılaşmamıza kadar katlandı. Ama bu karmaşık heyecan, setteki ilk prova ve kayıt sesinden sonra yerini keyifli bir heyecana bıraktı.
Sanki birbirimizi yıllardır tanıyormuşuz, karşılıklı oynuyormuşuz da, bu da onlardan biriymiş gibi, sahne sırasında aramızdaki iletişim hem bizi hem de bütün seti şaşırttı. İkimizin de işe ilişkin, hayata ilişkin kaygıları çok benzerdi, aynı dili konuşuyorduk, aynı havayı soluyorduk. Bu yüzden uyumluyuz
sanırım.
Şehir Tiyatroları’nda başarılı rollerde oynamış biri olarak, televizyonda oyunculuğu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tiyatronun da, televizyonun da kendine göre zorlukları ve keyfi var. Karşılaştırma yapmam çok zor aslında. Her ikisinden de inanılmaz keyif alıyorum. Her iki taraf da oyunculuk açısından birbirini besliyor. Bence her oyuncunun yaşaması gereken bir deneyim, oyuncunun kendi iç serüvenine
inanılmaz şeyler katıyor. Bunları kelimelere dökmek zor.
Eskişehir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde müzik eğitimi almışsınız, viyolonsel çalmaya devam ediyor musunuz? Dizi, oyun, film müzikleriyapıyor musunuz ya da yapmayı istiyor musunuz?
Evet, tiyatrodan önce müzik okudum. Müzik benim hayatımda hem profesyonel hem de amatör olarak hep oldu, her zaman da olacak. Beni dinlendiren, kendimle baş başa kalabildiğim kurtarılmış zaman. Ama çok uzun zamandır müziğe ancak dinleyici olarak zaman ayırabiliyorum. Viyolonseli çok uzun süredir elime almadım aslında. Tiyatro ve diziden pek zaman kalmıyor. Her enstrüman için geçerli tabii ama viyolonsele düzenli vakit ayırmazsanız hemen başa dönersiniz. Şu sıralarda kendime ait kısa zamanlarımda da ney üflemeye başladım. Geniş kapsamlı çalışabilmek için evime mini bir stüdyo kuruyorum. Bu stüdyonun işler hale gelmesi için tabii iş yoğunluğumun biraz azalmasını yani yaz aylarını beklemem gerekiyor. Kim bilir önümüzdeki yıllarda belki bir albüm bile yapabilirim.
Yeni projeleriniz var mı yakında, tiyatro ya da sinemada?
Birkaç proje var ama henüz görüşme aşamasında. Bu arada şubat ayının son haftası Eskişehir Şehir Tiyatroları’nda şu anda oynadığım, bu sezon birçok ödüle aday olmuş ya da almış ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’ adlı oyun İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir Sahnesi’nde olacak, bütün tiyatroseverleri bekliyoruz.
(Hafta Sonu- 29 Ocak)