Yılanların Öcü, herkesten farklı olarak eylülü beklemeden başlangıç yaptı, bu izleyiciyi önden yakalamak için en sevdiğim stratejilerden, tabiiiii doğru şekilde kullanılırsa...
Dizi için, birçok tanıtım yapıldı. Ve bu tanıtımlar benim de beklentimi çok yükseltti hatta Cemal Şan Hoca’nın adeta bir sinema filmi gibi “Yılanların Öcü 3”ü çekmiş olabileceğini yazmıştım...
Ancak dizi, daha ilk başlardaki yangın sahnesindeki acemi efektleriyle düşüşe başladı. Halbuki bunu ülkemizde çok çok iyi yapabilen uzmanlar, şirketler var... Teknikten iyi anlayan biri olarak durumun aceleye geldiğini umuyorum yoksa bu devirde böylesi mümkün değil.
Dizide bütün olarak en büyük sorunlardan biri de her sahnede ayrı bir müzik kullanılması ve bunun diyalogların önüne geçmesiydi bence. Elbette castta da ciddi sorunlar var bana kalsa, ben çok daha farklı bir cast yapardım. Usta oyuncu Rüçhan Çalışkur, Nail Kırmızıgül ve genç yetenek Burak Can dışında evet tamamdır dediğim olmadı maalesef.
Sinema tarihimizde daha önce iki kez uyarlanan Fakir Baykurt eseri Yılanların Öcü’nün her ikisini de izledim. Birincisi usta Metin Erksan’ın çektiği, 2.si ise Şerif Gören’in çektiği...
Metin Erksan’ın çektiği 1. versiyon filmin gösterime girdiği yıl 1962'de Ankara'da bir sinemada, bazı gruplarca protesto edilmiş, Fakir Baykurt sahneye çıktığında koltuklar kırılmış afişler yırtılmış. Film de sansür belasıyla boğuşmuş epeyce.
İlk versiyonu bence başyapıttır. “Bayram” rolüyle Fikret Hakan’ın, “Hatçe” rolüyle Nurhan Nur’un, “Haceli” rolüyle Erol Taş’ın, “Irazca” rolüyle Aliye Rona’nın, “Muhtar” rolüyle Ali Şen’in oyunculukları unutulmazdır. 2. versiyona baktığımızda da çok güçlü isimler var, örneğin “Haceli”yi oynayan Erdal Özyağcılar müthiştir. Kadir İnanır, Fatma Girik, Serpil Çakmaklı, Nur Sürer’in de yer aldığı film en iyi film Altın Portakal’ını da almıştı. Ödül alsa da 2.’sini bile çekmek riskliydi ve elbette o da 1. uyarlamanın gölgesinde kalmıştı kanımca.
Ancak her iki filmin gerçekçiliğini düşününce izlediğim dizi beni acılara gark etti. Daha cast aşamasında, saç makyaj kostümde sanatta bile takılmış bir dizi uyarlamasıyla karşılaştık.
İçerik olarak da düşünün ki toplumcu gerçekçi bir eserin sinemasını yapan Metin Erksan 1962’de sansürle boğuşuyordu. Bir de şu anki durumumuzu düşünelim, gerçekleri söylemek hiç bu kadar zor ve ağır olmamıştı.
Haliyle dizi versiyonu da ortadan ortadan giden ve sadece, doğuda çekilen feodal düzen dizileri ekolümüze dahil olmaktan kurtulamıyor.
Düzene başkaldırı, isyan lafta kalıyor.