21-27 Kasım arasında gerçekleşen Malatya Uluslararası Film Festivali’nin 5. ayağında bir hafta boyunca bulundum ve bundan o kadar mesudum ki... Sinemamızın 100. Yılında Yeşilçam repliği kullanmam uygun olur dedim.
Yeşilçam ve sinema hastası ,çocukluğunda sabahın köründe kalkıp filmler izleyip bir de yıllardır sinema okuyan, işin mutfağında biri olarak festival günleri benim için heyecan ve merak dolu geçti.
Efendim ben de sponsorlar gecesinde T24 adına plaketimizi aldım, T24 olarak festivalin basın sponsorlarındandık.
Onur Ödülü alan ve çocukluğumdan beri hayranlıkla izlediğim Selda Alkor ile İzzet Günay’ı görmek benim için ayrı bir mutluluk oldu.
Festival seçkisine gelirsem benim için çok tatmin edici olmadı. Hem ulusal hem uluslararası anlamda. Ama her festivalde bir tatmin olmayanlar vardır diyelim. Gelecek yıl daha güçlü bir seçki beklerim. Elbette sinemamızın 100. Yılında, seçilen Susuz Yaz, Gelin, Halıcı Kız, Aysel Bataklı Damın Kızı, Kanun Namına, Acı Hayat gibi sinemamızın kült eserlerinin yer alması önemliydi.
Ancak uluslararası seçkide daha önce Filmekimi’nde izlediğim Leviathan ve Malatya’da izlediğim The Search/ Arayış son dönemde izlediğim en iyi filmler olarak yerlerini aldılar. Leviathan, evrensel bir dil yakalamış Kış Uykusu’ndan çok başarılı bir film. Ve bence bu yıl yabancı film oscarlarında kesin aday.
The Search/ Arayış filminin yönetmeni The Artist ile Oscar kazanmış olan Michel Hazanavicius, başarılı bir esere imzasını kazımış.
Tess ve Paris Teksas filmlerinin unutulmaz güzel oyuncusu Nastassja Kinski ise festival onur konuğu olarak Malatya’daydı. Biz basın mensuplarının karşısında önce biraz heyecanlı ve fotoğraf çektirmek istemez gibi olsa da sonradan selfie trendine o da kapıldı bizimle. Kinski, toplantıda iki belgesel hazırlığında olduğunu yönetmen ve oyuncu olarak yer alacağını anlattı.
Üniversite öğrencilerin katılımının yoğun olduğu Serdar Akbıyık ve Alper Turgut’un “Sinema Atölyesi”nde ise Akbıyık ve Turgut, gençlere sinema yazarlığı ve filme eleştirisi ile ilgili deneyimlerini aktardılar.
Festivalde 130’a yakın filmin gösterimleri, sergiler, söyleşiler ve atölye çalışmaları yapıldı.
Ödüller doğruydu değildi, hak eden aldı almadı durumlarına hiç girmeyeceğim. Her festivalin ahvali budur çünkü. Ve de hep tartışmalar sürer. Sadece festivalin neden bir televizyon kanalında canlı yayınlanmadığına dair tepkiler aldım çevremden, benden iletmesi...
Festivalde dostlarla filmden filme, yemekten yemeğe, etkinlikten etkinliğe, geziden geziye koştuk. Malatya’yı tam olamasa da günler yetmese de keşfetmeye çalıştım.
Bizi en iyi şekilde ağırlayan Basın- Halkla İlişkiler Koordinatörü sevgili Bahar Gedik’e ve bütün festival ekibine çok teşekkür ediyorum.
Malatya’nın gezdiğimiz doğal güzelliklerinin yanı sıra, o tarihi Bakırcılar Çarşısı’ndaki Vedat Milör onaylı Özgüngör Kebap Salonu nasıl efsane kebap yapıyormuş, şimdiye kadar yediğim en iyi kebap hala tadı damağımda ;)
İlk defa gittiğim Malatya’da Yeşilçam kokulu bir festivalde güzel anılarım oldu. Malatya gibi bir şehrimizde umarım festival gelecek yıllarda, daha da gelişerek devam eder.