“Sıcacık mis gibi yatağınızın keyfini sürün, siz yaşayanlar, Lethe’nin buz gibi soğuk dalgası açıktaki ayağınızı yalamadan önce.” (Lethe, mitolojide suyunu içenlere geçmişlerini unutturan nehir)
Büyük hayranlıkla takip ettiğim sanatına aşık olduğum tam bir evren yaratma, kurma ustası İsveçli yönetmen Roy Andersson’un Yaşam Üçlemesi'nin ikinci filmi ç- Siz, Yaşayanlar, Goethe’nin bu sözüyle başlıyor.
Filmin ilk sahnesinde savaş uçakları sesi duyan bir adam uykusundan uyanıyor ... duvarda Picasso’nun Don Kişot resmi...
“Bir kabus gördüm. Rüyamda bombardıman uçaklarının geldiğini gördüm.” diyor soluk soluğa...
Filmin ortasında bir kadın dizleriyle sandalyeye kapanmış şu duayı ediyor:
“Sadece kendilerini düşünenleri affet. Aç gözlü ve bayağı olanları affet.
Ve aldatan ve dolandıranları veya zavallı maaşlar ödeyerek zenginleşenleri affet.
Yüce Tanrım affet onları, affet onları. Ve Tanrım, aşağılayanları ve hakaret edenleri affet.
İşkence yapan ve öldürenleri affet.
Şehirleri ve köyleri bombalayıp yok edenleri affet.
Sahtekarları, yalancıları ve iki yüzlüleri affet.
Gerçekleri halkından saklayan hükümetleri affet.
Kalpsizleri, acımasızları ve sağduyusuz davrananları affet. Lütfen Tanrım, onları affet.
Çok ağır hükümler veren ya da masumu mahkum eden mahkemeleri affet.
Halkı yanlış yönlendiren gazete ve televizyonları affet. İnsanların dikkatini önemli şeylerden önemsiz şeylere yöneltenleri affet.
Ey Tanrım, onları affet. “
Ve film, rutin hayatlarına devam eden karakterlerin büyük bir serinkanlılıkla savaş uçaklarını seyredişi ve uçakların hareketli bir müzik eşliğinde giderek çoğalışıyla bitiyor.
Tam da içinde bulunduğumuz bu karanlık günlerde, sıkışan ve işlemeyen sistemi, sistemin içinde yalnızlaşan ve ruhunu kaybetmiş bireyi, insanların en temel zaaflarını, insanın güzelliğini çirkinliğini, her şeyiyle insanı olduğu gibi anlatan bu evrensel filmi izlemeliyiz.
Ve yukarıdaki duaya katılmalıyız. (Üçlemeyi komple izlemeyi ihmal etmeyin...)