3. sezonuyla final yapacak olan sevilen dizi Da Vinci’s Demons, final sezonunun ilk bölümüyle 25 Ekim Pazar gecesi 00.15’te, FX ekranlarında hayranlarıyla buluştu. David S. Goyer tarafından yazılan, Tom Riley’nin başrolünde yer aldığı Emmy ödüllü Da Vinci’s Demons, finale doğru kaldığı yerden tansiyonunu artırarak devam ediyor. Dizinin hem yazarı hem yönetmeni olan David S. Goyer ile dizinin 3.sezonundan hayat mottosuna uzanan hoş bir sohbet ettik.
David S. Goyer, profesyonel bir çizgi roman tutkunu olarak Blade üçlemesi, Christopher Nolan’ın yönettiği Batman üçlemesini, Hayalet Sürücü’yü, Call of Duty adlı video oyununu ve 2016’da vizyonda olacak Batman v Süpermen: Adaletin Safağı’nı yazmış, dört uzun metrajı olan Amerikan Sineması’nın ve ekranlarının önde gelen yazar ve yönetmenlerinden. Goyer’in hayat mottosu: ‘İlk çayım, son çayım.” Ofisinde her sabah bu söze bakan Goyer için “Anı yaşamak ve anda bulunmak” anlamına geliyor.
Öncelikle, Da Vinci's Demons’ın 3. ve son sezonunu için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? Nasıl olmasına özen gösterdiniz?
Bu sezon gerçek ve ünlü bir tarihi olay olan, Osmanlılar’ın Otranto’yu kuşatması etrafında örüldü ve önceki sezonlarda işlenen 1 yıl, 16 ay gibi uzun sürelerin aksine, bu sezon 4 – 5 haftalık bir zaman akışını kapsıyor. Bunun için gerçekleşen bu kuşatma hakkında çok detaylı bir araştırma gerçekleştirdik ve bu tarihi olaya dayanan yeni karakterler ekledik.
Fanlarınızı nasıl bir 3. sezon ve son bekliyor? Uzun bir aradan sonra sizce tatmin olacaklar mı bütün bir sezon ve finalle?
Başlangıcından beri bu dizide özen gösterdiğimiz şeylerden biri de tarihi olayların anlatımındaki öznellikti, çünkü tarihi ‘kazananlar’ yazıyor ve gerçekleri değiştirmeye eğilimli oluyorlar. Savaşı o günkü Avrupa’nın gözüyle incelediğimizde Osmanlı İmparatorluğu varoluşsal bir tehdit olarak görülüyordu ancak Osmanlılar muhtemelen o günün en kitlesel kültürüydü ve o zamanda gerçekleşenler, daha önce yaşananların bir uzantısı niteliğindeydi.
Bu nedenle diziye, o akının kumandanı ve tarihi bir figür olan Gedik (Ahmet Paşa) isimli yeni bir karakter dahil ettik. Bu karakterin başa çıkması gereken zorlu bir durum vardı; oradaki halkı kendi dinine geçirmeliydi, aynı Haçlı Seferleri’nde olduğu gibi. Umuyorum ki hikayenin iki yüzünü de yansıtmayı başarmışızdır.
Ek olarak Da Vinci aslında Osmanlı İmparatorluğu için de çalışmış ve Haliç’in iki yakasını birleştirecek, çağının çok ötesinde bir köprü projesi hazırlamış. Hep Da Vinci’nin nereden geldiği önemli olmaksızın tüm kültürlere önem veren biri olduğunu düşündüm ve bu sezon da bu düşünceyi yansıtabildiğimizi umuyorum.
Neden 3.sezonda bitirme kararı alındı? Hikaye uzun süre devam edecek bir yapıda çünkü...
Evet! En başından beri aklımda diziyi nasıl bitirmek istediğime dair bir fikir ve 4., 5., hangi sezon olursa olsun eklemek istediğim sahneler vardı. Bu sahneler dizinin final sezonunda izleyicilerle buluşuyorlar. Kesinlikle bu sezonda final hissiyatı var ve kapanışı uygun bir süreye yaydığımızı umuyorum.
Diziye devam etme düşüncesi hep aklımdaydı ancak devam etseydik dahi yaklaşık 14 – 15 senelik bir zaman sıçraması olacaktı. Bu fikri mini bir dizi olarak gerçekleştirme ihtimalimiz hala var ancak birkaç yılı var.
“Şu anda Newton’la ilgili bir proje de yürütüyorum”
Leonardo da Vinci’de sizi en çok etkileyen özellik neydi ve anlatma kararı verdiniz?
Her zaman doktrinlere ve Ortodoksluğa meydan okuyan ve bir kaşif gibi henüz gerçek olmayan şeyleri zihninde canlandıran insanlara hayranlık duymuşumdur. Macellan, Galileo, Newton -ki şu anda Newton’la ilgili bir proje de yürütüyorum - ve tabii ki Da Vinci gibi büyük hayalleri olan insanlara... Bilimin ve sorgulamanın büyük bir hayranıyım. Da Vinci’ Demons izleyicilerini yalnızca tarihe daha derinlemesine bakmaları için teşvik ettiyse bile bu beni mutlu eder. Da Vinci benim kahramanlarımdan biriydi, üstelik Batman ve Süpermen’in aksine o gerçekti.
İnsanların nasıl bir Da Vinci algısı vardı ve sizce diziyle nasıl bir algı yerleşti?
Biz Da Vinci’yi bir rock yıldızına dönüştürdük ki bu bazı izleyicilerimizi biraz kızdırmış olabilir. Da Vinci denilince insanların ilk aklına gelen 66 yaşında kendisini resmettiği uzun saçlı ve sakallı otoportresi. Gerçeklik bu görüntüden çok uzak çünkü kendisi inanılmaz enerjik, renkli ve oldukça esprili biriymiş. İnanması güç ancak bir fıkra kitabı bile yazmış! Bugünün standartlarıyla komik olmasa da sıkça espri yaparmış, çok iyi bir at binicisi ve kılıç ustasıymış. Bu nedenle dizide onun az bilinen bu farklı yönlerini göstermek keyifliydi. İnsanlar tarihi sıkıcı bir mecra olarak görüyorlar ancak fazlasıyla hareketli bir mecra.
Leonardo da Vinci gibi önemli bir tarihi figürün hayatını televizyona aktarmanın zorlukları neler oldu sizin için? hem yazan hem yöneten olarak?
Bizi en çok zorlayan şeylerden biri o dünyanın artık var olmaması oldu. Evet Floransa hala var ancak 1. sezonda yansıtmak istediğimiz antik Floransa’yı oluşturmak için bir çok şeyi sıfırdan inşa etmemiz gerekti. Da Vinci’nin gerçekten inşa edip etmediğini bilmediğimiz birçok tasarımı da vardı ve onları gösterebilmek için bu tasarımları fiziksel olarak hayata geçirmenin yanı sıra, onları bir derece çalıştırabilmemiz de gerekti. Örneğin tankı ve çarpıştırıcısı gibi birçok tasarımını inşa ettik.
Ek olarak Galler ve Peru gibi çekim yaptığımız bazı yerlerin İtalya’ya uzak olması da bizim için zorlayıcıydı. Ancak Da Vinci’nin büyüleyici görsellikteki dünyasını canlandırabildiğimize inanıyorum, ki dizi birçok ödüle layık görüldü.
Ve 3 sezona total olarak baktığınızda, yaratıcısı olarak evet kafamdakileri yazıp aktarabildim, tatmin oldum diyebiliyor musunuz?
Evet, hafif buruk bir şekilde bunun böyle olduğunu söyleyebiliyorum çünkü bir yandan programın devam etmesini de istiyorum. Ancak programın devam ettiği süre zarfında ailemden uzak kalmaya devam edecektim. Arada bir beni ziyarete geliyorlardı elbette ama çocuklarımdan biri okul çağında ve onun ders kaçırmasını istemiyordum.
Finali uygun bir süreye yaydığımızı ve güzel bir son hazırladığımızı umuyorum. Dizinin bazı karakterlerini daha derinlemesine inceleme şansına erişirsem bunu değerlendiririm ancak seneye değil, kısa bir ara verdikten sonra. Belki 4, 5 sene içerisinde. Şu anda diziyi bitirme şeklimizden memnunum.
Türk sineması ve dizileri hakkında bilginiz var mı, izlediniz mi hiç?
İtiraf etmeliyim ki çok fazla inceleme şansım olmadı. İstanbul’da hiç bulunmadım ve gitmek için can atıyorum. Hem şu anda İstanbul’da yaşayan ve Birleşmiş Milletler için çalışan kayınbiraderimi de ziyaret etmiş olurum. Umarım bir gün şehrinizi görüp sinema ve kültürle daha derinlemesine bir bağ kurabilirim.
Hayatınızda en çok sevdiğiniz ve kullandığınız mottonuz nedir?
Bir koan var, Zen atasözü: ‘İlk çayım, son çayım.” Bu sözü o kadar çok seviyorum ki hem kendi ofisim, hem de eşimin ofisi için baskısını yaptırdım. ‘Her bir bardak çayı hayatında içtiğin ilk çaymış gibi ve hayatında içeceğin son çaymış gibi içmelisin.’ Anı yaşamak ve anda bulunmak anlamına geliyor. Geçmişe ve geleceğe bakmak yerine anı yaşamayı öğütlüyor. Böyle yaşamak oldukça güç, bu nedenle bu atasözünü ofisimde her sabah ilk göreceğim yere koydum.