Ekranlarımızın Boyhood’u Çocuklar Duymasın geri döndü. Ve aşağıdaki şu ironik tweeti attım, başladığı akşam.
Tamer Karadağlı’ya sormuşlar: Neden hep aynı dizide oynuyorsun?
O da demiş ki: Ne yapsaydım? Süpertürk 2’yi mi çekseydim demiş.
Tamer Karadağlı, bence dublaj sanatçısı olarak çok değerli ama çektiği film tam olarak Dünyayı Kurtaran Adam kadar tarihi bir hataydı.
Çocuklar Duymasın ise evet bir dönem, yani ilk başladığı dönemde benim de sevdiğim bir diziydi. Karakterleri, oyuncuları, replikleri iyi… Bizi cezbeden takdir ettiğimiz durum; sürekli tartışan ve boşanma eşiğine gelen ebeveynlerin, çocukların önünde değil de mutfak diyerek sorunlarını çocuklardan uzak, baş başa çözme çabasıydı. Doğru aile olma, ebeveyn olma üzerine güzel kafa yorulan bir dönemdi.
Ama sonra… evin annesi Meltem karakterinin yerine Pınar Altuğ değil de başkasının gelmesi vb. işleri başka bir hale sokmuştu. O dönemki özel durumlardan ötürü olduğunu söylemişti yapımcı Birol Güven. Madem geçmiş dizi döndü, geçmişte olanı söylemek de hata olmaz. Bu durum o dönem izleyicide bir yabancılaşma yaratmıştı. Biz sonra izlemez olmuştuk. Evin kızı Duygu da değişti sonra, hatırladığım…
Günümüze gelelim. Anne karakteri Meltem olarak Pınar Altuğ, yine karşımızda. Diğer karakterler de… Ancak Havuç yok, bu bir ‘epic fail.’ Havuç’u bir Boyhood olarak yıllar sonra görmek ilgimizi çekebilirdi ama o da bunu istemedi. Ki zaten daha yeni Survivor ile tekrar popülerleşmiş ve de merak öğesini yitirmişti. Yeni içerik ve karakterler üzerine tek tek yorulmak istemiyorum.
Şu özetliyor:
CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer, dizinin yapımcısı Birol Güven ile Twitter’da, yenilik katili Taşfırın Haluk’un hafriyat kamyonlarına ve moderniteye övgü cümleleri üzerinden tartıştı. Güven: "Çocuklar Duymasın bu ülkenin ortak paydasıdır. Kim ne anlam yüklerse yüklesin tarafsız bir dizidir." dedi.
Biz de “Yok artık LeBron James” dedik.
Bu abartılı ve aşan bir tespit, çok net. İlk Çocuklar Duymasın için evet, belki kısmen ortak payda üzerine tartışılabilirdik ama şu anki “Yeni Türkiye” ve “Yeni Çocuklar Duymasın” için değil.
Dereden çook sular aktı…
Ülkenin ortak paydası için oyumu hayat ile olan saf ilişkisini yitirmemiş karakterle dolu ‘Neşeli Günler’den yana kullanıyorum.
Darbe 15 yıl geri götürdü, televizyoncular çaresiz
Darbe 15 yıl geri götürdü gerçekten, canlı yayında dilini sıkıştırarak kafasında bardak kıran ekranların ilk ve biricik damat adayı Caner de evlilik programlarıyla geri döndü şeklinde bir yazı yazmıştım.
Onunla birlikte çocukluğumuzun filmlerinin başrolü küçük Emrah’ı çıkaramadılar, bari oğlunu izdivaç programına çıkaralım oradan reyting alalım dediler.
Sonraaa o dönem iletişim fakültelerinde derslerde konuştuğumuz Popstar’dan Deniz Seki darbesi yiyen ve sonraki yıllarda akıbetini hiç bilmediğimiz Bayhan, bu kez meşhuuur gelin adayı Hanife’nin karşısına çıktı.
Türk Malı dizisi yakın geçmişte olsa da onu da döndürdüler. İlk başta izleyici bir merak etti ama reytingler düştü. İzleyici kendini kandırılmış hissediyor büyük ihtimalle, çok şükür.
“Mahallenin Muhtarları” ve “Akasya Durağı”nın da yenilenerek tekrar çekileceği konuşuluyor. Aman çekilmesin lütfen, yalvarırım. Her şey deminde güzeldi. Aman sakın Süper Baba’yı da ağzınıza almayın.
***
Gülse Birsel, ekranda komedinin geri dönüşünü geçmişe özlem olarak nitelendirdi ama durum bu değil. Avrupa Yakası zaten, komedi düzeyi ve karakterleri enfes bir diziydi. Her devrin dizisi olabilecek kalite ve nitelikte… ne zaman yayınlansa tekrarı izlenir.
Kanal D, Yalan Dünya’yı tekrarlıyor çünkü bir nabız ölçme halinde. Ar-ge yapıyor. Bakalım komediye ne kadar yer verelim, vermeliyiz v.b.?...
Cebinde 6 TL olan ataması yapılmayan öğretmen İbrahim Yeşilbağ intihar ederken, Fatih Terim’e 14,5 milyon TL tazminat verilirse, bunu gören halka ne yapsan izlemez.
Ne komedi ne dram. Aaah gülmeye ihtiyaçları var gariplerin tükendiler deyip ne kadar saçmalık varsa önlerine komedi diye konulması da ayıptır.
Entellerin sevmediğini halk seviyor diyerek de işin içinden çıkamayız.
Medya, hypodermic needle sever… Bundan kurtulmak kitap okumakla olur. Entel olma çabasıyla değil de farkında olma çabasıyla kitap okusak bize hiçbir şırınga işlemez.
Durum şu, çok açık ve net, çıplak gerçek:
Geçmişe duyulan özlem mözlem yok…
Televizyoncular çaresiz, neyin tutacağını bilmiyorlar ve biri bir şey yapıyor, diğerleri arkasından geliyor. Diziler de programlar da içeriksiz, boş.
Ne geçmiş özlemi, ne tükenmişlik sendromu Allah aşkına,
Bunun adı düpedüz çaresizlik, Çaresizlik sendromu.
Elalem uzaya çıktı, Mars’a çıktı, hadi olmadı Fizan’a gitti hocam,
Bir The Handmaid’s Tale diye distopik bir dizi yapmışlar söylemesi ayıp.
Çok utandım halimizden.