30 Eylül 2014

Çocuklar, çocuk kalsın!

Bu ülkede maalesef ki özellikle de reklamlarda çocuk istismarı bitmiyor.

Bu ülkede maalesef ki özellikle de reklamlarda çocuk istismarı bitmiyor. Bunu yazmak için geç kaldım belki ama sosyal medyadan tepkimi dile getirmiştim.

Daha önce de Bitmeyen Çocuk İstismarı, Bu sette çocuk var gibi başlıklarda pekçok yazı yazdım ve çocukların televizyonda yarıştırılmasına karşı çıktım.

Sinema televizyon yüksek lisansı yaparken sevgili Oğuz Makal hocamız bana, medyada ve sinemada çocuk imgesi üzerine bir araştırma konusu vermişti. Ve ben de neredeyse bir tez düzeyinde bir çalışma yapmıştım. O kadar kitap aldım okudum ve araştırmıştım ki... dünya tarihinden çocuklu filmler, günümüz sinema ve televizyon dünyasından medyaya çocuğun sömürüsüne kadar incelemiştim. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Nilüfer Pembecioğlu ile röportaj yapmıştım. Kendisi, Sinemada Çocuk İmgesi kitabının yazarı ve ayrıca Amerikalı yazar Gloria Degaetano’nun Medya Çağında İyi Anne Baba Olmak adlı kitabının da çevirmeni.

O kitaptan bir sözü daha önce de alıntılamıştım tekrar okumalara ihtiyaç var demek ki:

Gloria Degaetano, şöyle diyor; ‘Medyanın olumsuz yönleri ileri aşamalarda çocukları yaşamdan soğutacak, düşünmelerini engelleyecek. Medya, çocukların tüm yaratıcılığını elinden alacak etkiye sahip. Bu nedenle dünyanın neresinde olursa olsun basın ve yayın organları, çocukların genç beyinlerine yön verecek yayınlarda dikkatli olmalı.’ ,

Bu kitabı her anne-baba edinmeli...

Şimdi aslında yazının çıkışlarından, son Koton reklamına gelirsek... evet burada da çocuklardan büyük adamlar ve kadınlar yaratan sakıncalı bir durum var, ancaaaak beni son günlerde çok rahatsız eden ve bu yazıyı yazdıran daha tehlikeli bir reklam görüyorum. Ziraat Bankası reklamı...

Bir erkek çocuk, uyanıyor falan nereden baksanız 5-6 yaşında... üstüne takım elbiseyi giyip otobüse biniyor gözlük takıyor, iş çantası taşıyor, resmen büyük adam taklidi yapıyor. Bu çok yanılş bir durum işte. Bir reklamı yapılan ürün bir çocuk ürünü değil, iki bu çocuğun ve bu çocuğu izleyecek çocukların psikolojisi tehlike altında. Televizyon öyle bir kitle iletişim aracı ki... çok tehlikeli ve önemli... çünkü televizyonda maruz kalırsınız, seçim yapmazsınız sinemada olduğu gibi. Bu nedenle önlemleri en baştan almalıyız. Bu reklamlar ne ilk ne son... Çocuk İstismarına Son diye slogan atıp istismar edeni de gördük, sonra iflas bayrağını çektiler. Küçücük kız çocuklarına Bebek’te üç beş tur attıranları da gördük... baktığımda en masum Koton reklamı kaldı vallahi...

Reklamcılar diyelim ki hadi empati yapamıyor ve çocuklarla ilgili yeterince bilgiye sahip değil, peki bu reklamlar neden yayınlanmadan önce denetimden geçmiyor uzmanlar tarafından? RTÜK bu konuya da bir bakarsa müteşekkür oluruz.

 

Bu sette çocuk var, bu dizide çocuk izleyici var!

 

Bu sette çocuk var konusu da önemli bir konu. Bu sunulan ürünleri izleyen çocuklar kadar sunulan çocukların psikolojisi de göz önünde olmalı. 23 Nisan 2013’te Memet Ali Alabora, Parla Şenol, Şebnem Sönmez ile Babam ve Oğlum filminden tanıdığımız, şu anda da Leyla ile Mecnun’da çok başarılı olan Ege Tanman, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e, Oyuncular Sendikası’nın Sanatsal ve Kültürel Faaliyetler ile Reklam Sektöründeki çocuklar için İş Kanunu 71.Maddeye ekmadde çalışmalarını sunmuşlardı. Akibetini araştıracağım...

TV dünyasından çocuklarla ilgili son yaptırım ise şudur: RTÜK, Küçük Ağa dizisinde Mehmet Can adlı karakterin yaramazlıklarıyla çocuklara kötü örnek olduğu gerekçesiyle Kanal D’ye 156 bin lira ceza verdi. Bence yerinde bir karar çünkü dizinin ilk sezon bölümünde doz ayarlanamaması söz konusuydu. Ve gerekçede sayılanlar da bunlar.

Televizyon sadece eğlendiren bir kitle iletişim aracıdır, öğretici olmak zorunda değildir, kurmacadır deyip işin içinden sıyrılamayız. Televizyonda üstte bahsettiğim gibi maruz kalma durumu vardır. Ve özellikle de çocuklara sunulan ürünler de dikkatli hassas olunmalıdır. Çocuk, gerçek kurmaca ayırımını bilemez...

Ki düşünün  yetişkinler tarafından Kurtlar Vadisi’nde Çakır karakteri öldükten sonra cenaze namazı kılındı bu ülkede?!..

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu