23 Şubat 2020

Ve 'perde'!

Ankaralı indie grubu 'Perdenin Ardındakiler' çok sevilen single’larının ardından ilk EP’si 'Düşüş' ile dinleyici karşısında

Türkiye indie kanadının Ankara çıkışlı topluluğu 'Perdenin Ardındakiler' şu ana kadar yayınladıkları 'Ankara'da Bozuşuruz', 'Kendime', 'Beni Kendimden Kurtar' gibi dinleyicilerin kalbinde yer eden single'lar ile adından sıkça söz ettirmiş ve türün meraklıları tarafından yakın takibe alınmıştı. 2017 yılında söz ve vokalde Doruk Ereşter, altyapı – mix mastering'de Direnç'ten oluşan topluluk kendi deyimleriyle "Notalara bürünmüş kötü sonlu hikâyeler" anlatıyorlar. D.I.Y. (Do it yourself) şiarıyla hareket eden 'Perdenin Ardındakiler' son çalışmaları 'Düşüş' ile ilk defa beş şarkıyı bir araya getiriyor. 'Düşüş'ün teması aşk. Hayli depresif bir sound ve sözlerin hâkim olduğu şarkılara dijital platformlarda yapılan dinleyici yorumlarına da bakılırsa grup karşı tarafa mesajını ulaştırmayı başarmış 'Perdenin Ardındakiler'in bu türde müzik yapan diğer müzik yapan grup ve sanatçılara nazaran yukarıda anlattığım D.I.Y. olayına daha bir sahip çıkıyor. Bir plak şirketiyle çalışmaktansa kendileri üretip kendileri yayıyorlar ve bunun meyvelerini de milyonlara ulaşan dinleyici sayısından anlaşılacağı üzere fazlasıyla topluyorlar. Bu iyi bir şey. Zira dinleyici de artık sanatçıları bu süreçte daha fazla destekliyor ve bu destek sanatçının dinleyiciye, dinleyicinin de sanatçıya ulaşmasını kolaylaştırıyor.

Başarılı elektronik altyapıları, hüzünlü söz ve vokaliyle 'albüm piyasası'na giriş yapan 'Perdenin Ardındakiler' perdenin ardından çıkmışa benziyor.

Perdenin Ardındakiler'le 3'te 3

- Bir röportajınızda "Müzik iyiyse iyidir kötüyse kötüdür" diyorsunuz. Bunun kriteri ne?

Aslında orada anlatmaya çalıştığımız şey, müziğin hatta daha geniş anlamda bahsedecek olursak sanatın nevi şahsına münhasır bir yönü olduğu ve belirli kıstaslar ile sınırlandırmanın mümkün olmadığıydı. Ancak o cümle bütünden cımbızlanıp tek başına manşete konulduğunda farklı bir anlamda söylenmiş gibi göründü. Kısaca özetlemek gerekirse; bir şarkıyı sevmediysem o şarkı (benim için) kötüdür. Sen benim sevmediğim şarkıyı sevdiysen o şarkı iyidir. Tinsel olanın kıstası yoktur.

- D.I.Y. sizin için ne anlam ifade ediyor?

D.I.Y. bizim için güvenli, aynı zamanda sonsuz bir alan demek. Hegemonya altına girmeden, kendi müzikal özgürlüğümüzü koruduğumuz bir ortamda üretebilmek bizi daha çok tatmin ediyor. Ancak bu, her şeyi kendin yapmanın en iyi sonucu vereceği anlamına da gelmemeli. Çünkü günümüzde müzik sadece bir sanat ürünü değil, aynı zamanda bir dişlinin de parçası. Dolayısıyla bir şarkının sağlıklı bir şekilde dinleyicisiyle buluşabilmesi üretim sürecinin dışında bir planlama ve strateji sürecini zorunlu kılıyor. Bizce müzisyen artık yalnızca üretmekten değil, ürettiği işin dinleyicisine ulaşma sürecinden de sorumlu. Günümüzde müziğin tam olarak bir metaya dönüştürülme çabası pek çok müzisyenin kolaycılaşmasına ve tembelleşmesine yol açtı. Sektörü elinde tutanların da istediği tam olarak bu. Müzisyen artık her şeyin daha konforlu olduğu bir ortamda bile üretim süreci dahil birçok sürecin dışında kalıyor ya da dışına itiliyor. D.I.Y. bizim için bu açıdan oldukça önemli. Biz pek çok şeyi halihazırda kendimiz yapıyoruz, gerektiği zaman da bizim uzmanlık alanımız dışındaki bazı işleri, profesyonel insanların yapmasına izin veriyor ancak tüm süreci takip etmekten asla geri durmuyoruz. Yaptığımız müzik kadar müziğin dinleyiciye ulaşmasındaki sürecin de öznesi oluyoruz. Bizim için D.I.Y. kavramı böyle bir anlam taşıyor diyebiliriz.

- Daha fazla dinleyiciye ulaşmak istiyorsunuz ama imkanları daha fazla olmasına rağmen ticari şirketleri reddediyorsunuz. Bunun sebebi nedir?

Burada bir yanılgı var. Ticarî şirketlerin yalnızca maddi imkanları daha fazla. Pek çok müzisyen de buna aldanıyor. Ancak maddi imkanlar artık iyi bir müziğin keşfedilebilir olmasındaki tek kıstas değil. Burada şöyle bir yanılgı daha var; o şirketlerin pek çoğu sana maddi bir karşılık sunuyor ancak şarkının tamamına ya da büyük bir kısmına el koyuyor. Dolayısıyla o şirketler aslında sanatçıya değil, kendine yatırım yapıyor. Senden ürün satın alarak seni bir sanatkârdan zanaatkâra evriltiyor. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Bizim gibi genç pek çok sanatçı eşitliksiz sözleşmeler yüzünden zor durumda kaldı. Yarın bir gün büyük bir şirketle çalışmayı düşünecek olursak bile (sonuçta her şey olabilir) önce o şirketin haklarımızı koruduğundan ve adil bir anlaşma sunduğundan emin oluruz. Tabii iyi bir menajer ve avukatlar da bunun için var.

Yazarın Diğer Yazıları

Kırkbinsinek: Elli yıl öncesinden gelen sesler

Kırkbinsinek, gerek dünyada gerek de Türkiye'de elli yıl önce yapılan müziği ayaklarımızın önüne getiriyor ve bunu yaparken de şimdinin zamanının ruhunu göz ardı etmiyor

Uzun bir aradan sonra yeniden Şirin Soysal

Kendine has tarzıyla Türkiye müzik piyasasında önemli bir yere sahip Şirin Soysal'ın yeni EP'si 'Melatonin' yayınlandı

Limbus'tan 'tekinsiz' tınılar

Limbus grubu ilk albümü 'Bequest of the Modern Barn'la hiç de kıyıda köşede kalacakmış gibi görünmüyor