31 Aralık 2010

Yılbaşını kutlamak

Sık sık yeni Türkiye’yi anlamak, yeni gündelik hayatın ritmini anlamak türü gevezelikler...

Sık sık yeni Türkiye’yi anlamak, yeni gündelik hayatın ritmini anlamak türü gevezelikler yazarım. Buradaki kasıt elbette yalnızca yeniyi anlamak ile sınırlı değil, toplumu, insanı tanımak ve anlamak. Umutları, beklentileri, algıları, korkuları, tercihleri… 
Hepimizin bir toplum tanımı ve fotoğrafı var zihinlerimizde. Biz Türkler …. yaparız, ederiz, düşünürüz türü. Ya da kendimizi toplumdan ayırır, başlarız, “onlar şöyledir, böyledir”. Belki de yeniden, bir kez daha düşünmeliyiz: Bildiğimizi, tanıdığımızı sandığımız toplum ile gerçeklik arasında fark var mı? Tüm toplumu bizim akvaryum gibi mi sanıyoruz, yoksa topluma yalnızca bizim akvaryumdan mı bakıyoruz?
Çok sade bazı bilgilerin bile bu tanıma ve anlama sürecinde önemli olduğunu düşünüyorum ben. Örneğin kaç hanede ayakkabılar kapının önünde çıkarılıyor? Ya da kaç hanede hala erişte, salça yapılıyor? Kaç hanede yerde yemek yeniyor? 
Bu tür sorularda bile büyük olasılıkla bazı cevaplar, rakamlar hemen okurun zihninde de canlandı. Peşinden de ikinci sorular geliyor: Neden? Eğitimsizler, gelirleri yok, hala köylüler, değerleri öyle, dindarlar, başı açıklar/kapalılar ve benzeri cevapları sıralıyoruz. 
Bu akşam yeni bir yıla girerken belki merak edenleriniz vardır, ya da ne anlamsız bilgiler bunlar diyenleriniz. Ama emin olun bu tür küçük bilgiler hiçbir işinize yaramasa bile kim bilir belki bir gün bir yarışma programında işinize yarar.
Sorumuz şu, kaç hanede yılbaşı kutlanıyor? Bu basit soru bile biliyorsunuz hemen her yıl tartışılır, dinen haram olduğu için kutlanmaması gerektiği üzerinden sıkça konuşulur da. 

“Yılbaşında kutlama yaparız” cümlesine yüzde 48.6 oranındaki insan “hiçbir zaman” cevabı veriyor. “Nadiren” diyenler yüzde 13.5, “bazen” diyenler yüzde 13.5, “sık sık” diyenler yüzde 10.5 ve “her zaman” diyenler yüzde 13.9 oranında. 
Yılbaşı kutlamayanların neden kutlamadıklarına dair doğrudan bir soru ve cevap dizisi yok elimizde. Fakat aşağıdaki grafikte farklı demografik kümelere göre cevaplar var.

Grafiğin gösterdiklerini özetlersek, yaş ilerledikçe kutlama azalıyor, gençler daha fazla kutluyor. Eğitim seviyesi ve gelir seviyesi yükseldikçe kutlayanlar artıyor. Dindarlık seviyesi yükseldikçe kutlama azalıyor. Kırdan kente doğru gidilince, gecekondudan lüks konutlara doğru oturulan konut tipi niteliği yükseldikçe kutlama yükseliyor.
Bu veriler, yılbaşı kutlamasının yalnızca dini gerekçelere bağlı olarak değil, kentleşme ve modern hayata dahil olmanın gündelik hayattaki bir parçası olarak kutlanıp, kutlanmadığını gösteriyor denebilir. Yani kutlamamanın tek sebebi dini gerekçeler değil demek mümkün. 
Bu vesileyle sevgili okurların, aralarında olmaktan müthiş bir mutluluk ve onur duyduğum T24 ailesinin ve ülkemizin, gelen yılda daha aydınlık, keyifli, mutlu, umutlu günler yaşamasını diliyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"