31 Mayıs 2010

Yeni paradigma ve internet medyası

İnternet medyası konferansını izlerken itiraf edeyim ki çok umutlanamadım...

İnternet medyası konferansını izlerken itiraf edeyim ki çok umutlanamadım. Umutlanamadım, çünkü hâlâ alınacak çok uzun bir yol olduğunu gördüm. Ama asıl önemlisi hala paradigmanın değişmediğini gözledim.
Ne demek istediğimi açmaya çalışayım. İki temel yaklaşım var. Birincisi, interneti yeni bir araç, yöntem gibi düşünmek. Eski bildik yaklaşım, zihniyet aynı sürecek fakat yeni bir mecra olarak internette hayatımıza girecek. İkincisi ise internetin bambaşka bir alan olduğu, kendi yaklaşımları, yöntemi, içeriğiyle yepyeni bir mecra olduğu yaklaşımı.
Şu anda hala geçerli olanın ağırlıklı olarak birincisi olduğunu düşünüyorum ben. Özünde gazetede olan haberlerin ekrandan okunması biçiminde ele alınıyor internet medyası. Sağladığı hız gibi, interaktiflik gibi yeni avantajlarıyla eski medya, haber, yorum tanımlarının aynen sürmesi yani.
Halbuki internet, iletişim ve bilişim teknolojilerindeki değişimler ve gündelik hayatımızdaki etkileri nedeniyle bambaşka bir dünya. Bu yeni dünya iş yapma tarzımızı ve örgütlenme modelini de değiştiriyor. Zamandan ve mekandan bağımsız üretim yapabilmek, iş modellerini, örgütlenme ve yönetim modellerini değiştiriyor. Bu değişimler de düşünce sistematiğimizi etkiliyor.
Örneğin bildiğimiz medyada haber, olay olduktan sonra bizi olan konusunda haberdar eden, bilgilendiren veri setiydi. Ama günümüz hızlı gündelik hayat ritmi içinde, haberi “olan” olmakta devam ettiği zaman içinde öğrenebiliyoruz. Bu bilgi tepki, refleks, yorum derken giderek olmakta olana müdahale olanağı bulduğumuz, giderek olanı etkileyebildiğimiz bir “olmakta olan şeye” dönüşüyor.
Anımsayacaksınız, “Mad City-Çılgın Şehir” filmini. İşinden kovulan bir müze görevlisi (John Travolta) , müdürünü ve birkaç müze ziyaretçisini rehin alarak çıkış yolu ararken, o sırada müzede bulunan bir gazeteci (Dustin Hoffman) kucağına düşen bu hikayeyi daha da parlatmanın yollarını arar. Haber kısa zamanda tüm TV kanallarının, tüm bir ülkenin konuştuğu bir hale bürünür. Ama gazeteci de diğer kanallarda giderek olayın bir parçası haline dönüşür, olayın sonunu doğrudan etkileyen aktörler haline gelirler.
Tam da budur kastettiğim şey. Bu filmde olduğu gibi olay nedir, haber nedir, klasik gazeteci deyişiyle, kim-nerede-nasıl-neden-ne yaptı gibi unsurları nasıl tanımlayacaksınız?
O zaman internet dünyasının ve medyasının yeni haber tanımında paradigma değiştirmesi lazım. Mesele en hızlı haberi vermekten öte bir şeydir. Çünkü bu iletişim teknolojileri içinde her internet sitesi veya televizyon kanalı bir iki dakikada öğreniyor bunu.
O zaman rekabet yalnızca hıza dair olamaz. Nitelikte, içerikte rekabet edilmesi gerekir. Eğer yalnızca yazılı medya haberlerini ekranda okuttuğunuz bir site olacaksanız başka, içerik üreten bir platform olacaksanız başka insan ve bilgi kaynağına ihtiyacınız var. Farkınız haberin içeriği kadar haberi hazırlayan, yorumlayan yeni tür gazetecilerinizle ve yorumcularınızla olabilir. Bu ise eskiden olmadığınca uzmanlaşmış, eğitilmiş yeni insan ve medya çalışanı demek. Her bir sitede bulunan habere sizin katkınızın farklı olması gerekir. Bu da multidisipliner düşünebilen, uzmanlaşmış insanlar demektir. Ki siz hem hızlı, hem doğru ve güvenilir, hem de doğru bilgi ve referanslar içeren haberler üretebilin.
Paradigma değişikliğine ihtiyacı en iyi anlatan örnek telif meselesi. Hiçbir yasal düzenlemeyle, bu teknolojik olanaklar içinde örneğin yeni bir şarkının internetten yayılması engelleyemeyeceğimizi anlamamız gerek. Bu durumda, bu vakıayı gerçeklik olarak kabullenerek o şarkıyı üreten, yaratanların emeklerinin karşılığını alabilmelerini sağlamanın yolunu bulmaktır soru. CD fiyatlarını çok düşürmek, internetten yayılmasını teşvik etmek belki de. Bu durumun ürettiği yaygınlık, bilinirlik içinde ücretsiz halk konserleri değil, tam tersine daha pahalı ama daha çok estetik, yaratıcı uğraşlarla bütünleşmiş gösterilere ağırlık vermek. Sanatçılar, yaratıcılar bu yeni mantık içinde yalnızca ülkeye değil bölgeye, dünyaya üretme derdine düşsün. Mesela, Anayasa değişikliği paketi oylamalarını izlemek ve haberleştirmek bir internet medyasına özel bir katkı üretmez. Bunun yanı sıra tüm dünyadaki anayasalara linkler verebilen, kıyaslamalar yapan, yorumlar yazabilen bir internet medyası diğerlerinden ayrışabilir, geleneksel gazeteciliği aşabilir.
İnternet ancak paradigma değiştirilerek anlaşılabilir ve başarılı biçimde kullanılabilir. Umut verici girişimler olmakla beraber hâlâ alacağımız yolun uzun olduğu da muhakkak. Bu arayışta içten çaba harcamakta olan T24’de bulunmak da ayrı bir keyif benim için.

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"