Lafı çok sık edildi ama hiçbir zaman siyasetin ana konusu olmadı henüz. Yeni anayasadan söz ediyorum. 12 Eylül referandumundan başlayarak gündemden hiç düşmedi ama kimse de tam olarak sahiplenmedi.
Meclis uzlaşma komisyonu sanki kerhen bir süreci sürdürüyor gibi. Herkes masadan kalkmak için diğerini gözlüyor. Yeni anayasaya sahip çıktıklarından değil, masadan ilk kalkan olmamak için oturmaya devam ediyorlar.
Sivil toplumda kıpırtılar olsa da bir heyecan dalgası yok. İkircikli duygu hali hızlanmanın önünde engel. Bu meclis ve asıl Ak Parti anayasa yapmayacak öngörüsü heyecanlanmaya ve yeni anayasaya dair talepleri uzlaşma komisyonuna ve kamuoyuna duyurmaya engel.
Son birkaç aydaki KCK tutuklamaları, Uludere faciası ve MİT kavgası sanki anayasa tartışmalarını ve süreci gündemden düşürdüğü kanaati hakim gibi gözlüyorum ben.
Bu ruh hali çok temel bir zihni hatanın sonucu. Yeni anayasayı isteyen, istemeyen aktörler ve partiler üzerinden anlıyor ve tartışıyorsanız haklısınız. Galiba onların gündeminde gerilere düştü.
Ama yeni anayasa partilerin niyetleri meselesine hapsedilemez.
Asıl şimdi yeni anayasayı konuşmanın zamanı
Yeni anayasa yeni hayatın dayattığı değişimlerin hukukunu üretmek için ihtiyaç. Göçle, kentleşmeyle, kuraklıkla, iklim değişiklikleriyle, yönetme zihniyetindeki değişmeyle ortaya çıkan yeni hayatın yeni yönetim kurallarını geliştirmek için yeni anayasaya ihtiyaç var.
Yeni anayasa gündelik hayatın değişen ritminin yeni kurallarını geliştirmek için ihtiyaç. Karar odaklarının çoklaştığı, kültürel ve siyasal kimliklerin gündelik hayatın içinde ağırlık kazandığı, karmaşıklığın ve belirsizliğin, endişe ve korkuların yoğunlaştığı yeni gündelik hayatın yeni kurallarını yazabilmek için yeni anayasaya ihtiyaç var.
Devlete, kurumlarına ve hukuka güven duygusu toplumda azaldığı için, devletin zihniyetiyle, kurum ve kurallarıyla yeniden yapılandırılması için yeni anayasa ihtiyaç.
Toplumun iç huzuru bozulduğu, etnik, inanç, hayat tarzı benzeri kültürel farklılıkların gerilim üretir hale geldiği, toplumda zihni gettolaşmalar başladığı, ortak yaşama iradesi ve “biz” duygusu bozulduğu ve zayıflamakta olduğu için yeni anayasa ihtiyaç.
Bu ihtiyaçlar görülmediği, hissedilmediği, bilinmediği için gündemden düşmüyor yeni anayasa. Aksine giderek dozu, tonu ve sıklığı artan yeni kavgalar, gerilimler yeni anayasanın önüne engel olarak çıkıyor. Her yeni sorun ve tartışma öylesine detaylara boğuluyor ki, orman her seferinde gözden kaçırılıyor.
Yeni anayasanın ve devleti, yönetimi yeniden yapılandırmanın önündeki en büyük engel de Kürt meselesi. Kürt meselesi zemininde çıkan, çıkarılan her bir yeni sorun özünde devleti değiştirmenin ve değişimin hukukunu üretmenin kavgası.
Terörist çocuklar ve yeni anayasa
Yaşadığımız ilgisiz gibi görünen her bir sorun da Kürt meselesinin gölgesinde, hayaletinin etkisinde.
Geçen hafta Adalet Bakanı Meclis’te terörle mücadele ve toplantı, gösteri yürüyüşleri kanunlarındaki terörü tanımlayan birkaç kritik madde nedeniyle son beş yıldaki ceza dava ve mahkumiyet sayılarını açıklamış Radikal gazetesinden aldığım rakamları aşağıdaki tabloda görüyorsunuz.
2005-2010 Arası siyasi davalarda yargılanan sayısı
Sayılardaki artışı görüyorsunuz. Tabloda olmayan bir rakamı da ben not edeyim. Açılan davalarda mahkumiyet oranı erkek ve kadınlar için yüzde 17-20 aralığında. Yani neredeyse dava açılan her beş kişiden birisi mahkum olmuş.
Çocuklara gelince, çocuklara açılan dava sayıları son beş yılda 60 misli artarken, mahkum olma oranı yüzde 55 olmuş.
Bu hukuk düzeni yalnızca bugünü değil, yalnızca Kürtleri de değil, hepimizin geleceğini rehin alıyor giderek.
Siyasetçiler de hayatın bu dayatmasına daha fazla direnemeyecek!