Memlekette bir şeyler oluyor. Dünyada da. Olan biteni yalnızca görünür siyasi aktüalite üzerinden anlamaya çalışmak elbette yaygın ve geçerli bir yol. Ama öte yandan da olan bitenlerin ardında, altında başka dinamikler, talepler, dürtüler var.
Dip dalgaları ve dip hareketleri anlamak, geleni ve gelmekte olanı da anlamak için önemli.
Ülke üç ay sonra bir seçime gidiyor. Bu seçim beklenir, öngörülebilir sonuçları açısından bakılınca çok da önemli olmadığı söylenebilir bir seçim. Öte yandan da yeni Anayasayı ilk kez seçilmiş parlamento yoluyla ve uzun süredir sürmekte olan ve sürecek olan sivil tartışmaların etkileriyle yapacak milletvekillerini seçecek olması nedeniyle de belki de siyasi tarihimizin en önemli seçimi.
Bu sürecin içinden bakarak, ülkenin entelektüel ağırlığını oluşturan modernleri ve aralarındaki farklılıkları anlamaya çalışmak bana önemli geliyor. Bu amaçla modernleri, kendi aralarındaki farklı kümelenmeleri tanımlamaya çalıştığım yazıların sonuncusu olan bu yazıda modern ama farklı üç hayat tarzı kümesini bir arada değerlendirmek istiyorum.
Aşağıdaki grafikte, gazete ve kitap okuma, internet kullanımı, bir partiye veya sivil toplum kuruluşuna üyelik ve başını örtme durumuna dair bulguları görüyorsunuz. Üç modern hayat tarzı kümesinin de gazete okuma oranları ülke ortalamasına göre oldukça yüksek. Fakat internet kullanımı ve kitap okuma da endişeli modernler ve muhafazakar modernlerde daha yüksek. Başını örtme durumu açısından ise üç küme arasında çok bariz farklılık gözleniyor.
Bu üç kümeyi tanımlamak için kullanılan sorular 172 adet olmakla beraber, değerlere dair olan 48 sorudan bazılarının bulgularını aşağıdaki grafikte görüyorsunuz.
Bireysel özgürlük alanındaki (örneğin, damadım/gelinim farklı mezhepten olabilir, gelinimin başı açık ya da kapalı olabilir) gibi sorularda endişeli ve mazbut modernlere nazaran muhafazakâr modernler biraz daha tutucu pozisyon alırken, ülke hayatına dair demokratlık sorularında (örneğin, gerektiğinde asker yönetimi ele almalıdır) muhafazakar modernler daha demokrat tutum alıyorlar.
Laiklik eksenindeki sorularda ise (örneğin, hakim, savcı, öğretmen olarak çalışan kadınlar başını örtebilir) endişeli ve mazbut modernler daha laik bir tutum sergiliyorlar. Yine kadına bakış açısından muhafazakar modernler endişeli ve mazbut modernlere kıyasla daha baskıcı bir karakter gösteriyorlar.
Endişeli ve mazbut modernler şeriat gelmesinden daha çok korkar iken geleneklerden koğuş ve çocuklarının istediği eğitimi alamaması farklı oranlarda da olsa neredeyse ortak korku. Bunlara karşı endişeli ve mazbut modernler geçmiş beş yıl algısında ve gelecek beş yıl beklentisinde müthiş derecede kötümserlerken muhafazakâr modernler oldukça iyimserler.
Farklı değer, algı, beklenti ve yaşam biçimi eksenlerinde bakıldığında ise üç farklı modern hayat tarzı kümesi arasında farklar aşağıdaki grafikte daha net görülüyor.
Üç modern hayat tarzı kümesi de demokratlık ekseninde pozitif tarafta olmakla beraber muhafazakâr modernler daha demokrat bir profil gösterirken, endişeli ve mazbut modernler de laiklik konusunda daha net tutum içindeler. Özgürlükçülükte endişeli modernler en özgürlükçü küme olarak gözükürken, muhafazakar modernler daha çoğulcu değerlere sahip olarak ortaya çıkıyor. Muhafazakâr modernler için ibadet vazgeçilmez iken, mazbut modernler en kötümser küme.
Bu üç modern hayat tarzı kümesindekiler, ülkedeki devlet memurlarının yüzde 70’ini, özel sektör çalışanlarının yüzde 76’sını, serbest meslek erbabının yüzde 61’ini barındırıyor. Yine bu üç kümedeki toplam modernler ülkedeki yönetici pozisyonunda çalışanların yüzde 74’ünü, beyaz yakalı çalışanların yüzde 79’unu barındırıyor.
Bu üç kümedekiler ülkedeki üniversite mezunlarının yüzde 82’si, yüksek lisans, doktora gibi daha da eğitimlilerin yüzde 86’sı.
Eğer yeni bir toplumsal uzlaşma üretecek ve yeni anayasa yapacaksak önce bu üç kümenin insanları birbiriyle konuşacak, müzakere edecek, uzlaşacak. Çünkü aynı gündelik hayatın içinde, aynı mekanlarda, aynı alışkanlıklarıyla bir aradalar zaten. Ekranlarda tartışan, gazete yazılarını öğlen yemeğinde paylaşan, konuşan kümeler bunlar. Eğer bu üç küme içinde bile bir empati, diyalog, uzlaşma zemini yaratamaz isek dalga dalga tüm topluma yayılması gereken uzlaşma, barış ve huzur hayal olarak kalacak. O nedenle, nerede bu ötekiler diye aramaya gerek yok. Önce hemen yanı başımızdakileri anlamaya ve tanımaya çalışmakla işe başlayalım.