17 Mayıs 2010

Gündelik hayat ve komplolar

Baykal kaseti skandalının üzerinden gündelik hayattaki değişimleri irdelemeye devam etmek istiyorum...

Baykal kaseti skandalının üzerinden gündelik hayattaki değişimleri irdelemeye devam etmek istiyorum. Nasıl olsa olayın siyasi tarafı ve gelecek spekülasyonları üzerine yüzlerce yazı okuyorsunuz. Bari bu vesileyle değişen hayat, değişmesi gereken sol meselelerine dair mütevazı analizlere devam edelim.
Son yıllarda hemen her konuda lafı edilen komplo teorilerinden beslenen yaklaşımlara bakalım. Ne demek komplo? TDK Sözlüğe göre “topluca ve gizlice yürütülen bir plan.” Bizim siyaset dünyasında da sanal ortamlar dahil her türlü medya mecrasında da tüm hayatın birilerince planlandığı, kurgulandığı anlayışı hakim. Baştan söyleyeyim ben bu kanaatte değilim.
Birilerinin komplo çabaları olmadığından, bu niyetlerden vazgeçildiğinden değil. Artık hayatı böyle tek merkezden yönetmenin olanaksız olduğundan.
Bir dönem önce birçok uluslu şirketin ülkede yatırım yapması için, hükümetle iyi ilişki kurup, özel imtiyazlar ve özel yasal düzenlemelerle çalışmaya başlaması olanaklıydı. Tüm ekonominin devletçe yönetildiği bir düzende bu işleyiş biçimi doğaldı. Bugün tek başına bu yeterli değil artık.
Gelen şirket pazarı, rekabeti, insanların satın alma gücünü, nitelikli işgücünü, medyayı, sivil toplum örgütlerini ve siyasetin diğer aktörlerini dikkate almak zorunda. O şirketler bu kolaycı vurgun yolundan vazgeçtiğinden değil, tüm eksikliklerine karşın serbest piyasanın ve çoğulcu toplumun geldiği seviyede bu planlar bu kadar kolay hayat bulamayacağı için.
Aynı şekilde tüm toplumun devlet eliyle merkezden yönetilebilmesi de olanaksız artık. Bu ülkede 90 yıla yakındır sistemin başlıca muhalifi ve hatta düşmanı kabul edilen siyasal İslam ve Kürt meselesinin, bu iki hareketin siyasi temsilcilerinin geldiği yer ortada. Devlet eliyle yönetme konusunda tek başarılı olunan alan, sol meselesi oldu. Orada da solcuların bir kısmı katledilerek, bir kısmı statükonun savunucuları yapılarak (veya onlar bu yolu tercih ederek), örgütlenmenin önündeki yasaklar hala da sürdürülerek bir noktaya gelindi. Fakat yine de mesele devletin başarısının sonucunda değil, solun değişen hayata ayak uyduramayarak oyunun dışına düşmesinde.
Hayatımızı etkileyen karar alıcılar atık merkezi değil. Minik sanılan bir kararın bazen hayatı ne kadar etkileyeceği artık çoğu zaman önceden bilinemiyor. Daha geçen hafta Wall Street’de bir işlem de milyon yerine milyar yazıldı diye neler olduğunu gördük. Veya Türkiye’deki bir ekonomik krizin bir gece içinde Brezilya ve Rusya’da ne etkileri olduğunu yaşadık. Bu nedenle sizin birey veya kurum olarak hangi kararı aldığınız, planınızın ne olduğu kadar diğer aktörlerin de kararları, tepkileri süreci etkiliyor. Karar merkezleri çoğaldıkça da komplo teorilerinin geçerliliği tartışmalı hale geliyor.
Fakat bu hızlı karar ve karşılıklı etkileşim süreçleri içinde elbette değişen kararlara refleks üretme beceri ve kapasiteniz önem kazanıyor. Örgütlü ve karar süreçleri dinamik bir yapı diğer aktörlerin her bir kararına hem çok hızlı hem de kendi lehine kararlarla müdahil olabiliyor. Bizler de her şey olup bittikten sonra süreçlerden yararlananları oyunun yazarları olarak ilan ediyoruz. Bu da bir tür teslimiyetçilik ve kadercilik üretiyor. Kendi kendimizi sürekli bir yarı felç halde tutmanın psikolojisi de bu komplo teorilerine fazla önem vermekten ürüyor.
Bu nedenle, bu kaset olayında da birilerinin her bir hamleyi planladığına inanamıyorum ben. Fakat kaset ortaya çıktığı andan itibaren de karar ve refleks üretme becerisi yüksek birileri olanca ağırlıklarıyla sahne aldılar. Herkesin bir CHP ve Baykal senaryosu var. Ama hiçbir senaryo CHP’nin de Baykal’ın da nasıl refleks üreteceğini tam olarak bilemiyor. Bu nedenle konuşulanlar spekülasyon, herkes kendi tahmin hakkını kullanıyor.
Bu karar süreç ve biçimlerindeki değişiklik doğal olarak örgütlenme modelini de etkiliyor. Bu kadar hızlı akan, çok aktörlü, çok boyutlu hayatın içinde eski bildiğimiz, katı hiyerarşi ve disipline dayalı model çalışmaz. Ne siyasette, ne iş hayatında ne de gündelik hayatta. Bu yeni ritme uygun esnek, kıvrak, nitelikli örgütlenme modelleriyle ayak uydurulabilir.
Zaman ve mekândan bağımsız çalışmaya başlayan hayatın ritmine örneğin her ilçede bir parti mekânı modeliyle, partinin her fikrinin ve kararının genel başkanın ağzına bırakamazsınız. Siz bırakabilirsiniz isteğinize bağlı olarak da, hayatın sizin önünüze ne getireceğini bilemezsiniz. Bu çok aktörlü, çok merkezli hayat ve siyaset sizi bir kasetle bile böyle şoka sokabilir işte.

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"