15-30 Yaş arası gençlik genel olarak kendi hayatı için daha iyimser bir beklenti içindeyken, ülke hayatına dair beklentisi biraz daha düşük yoğunlukta iyimserlik gösteriyor.
Her 100 gencin 58’i (yüzde 50 doğru ve yüzde 7,8 kesinlikle doğru) “benim hayat şartlarım 5 yıl sonra daha iyi olacak” beklentisi içindedir. Buna karşılık yüzde 18,7 oranındaki (yüzde 16,2 yanlış, yüzde 2,5 kesinlikle yanlış) genç ise gelecek beş yıl için kötümserdir.
Buna karşılık her 100 gencin 36’sı (31,9 doğru, yüzde 4,1 kesinlikle doğru) “Türkiye’de hayat şartlarının 5 yıl sonra daha iyi olacak” beklentisi içindeyken yüzde 31,5 (yüzde 29 yanlış, yüzde 2,5 kesinlikle yanlış) oranındaki genç de ülke hayatının geleceğinden kötümser beklenti içindedir.
Mutlu olarak çalışacağı iş için ücretten sonra en önemli unsur nedir sorusuna verdikleri cevaplar, gençlerin gelecek beklentilerine de önemli oranda ışık tutan bulgulara sahiptir. Gençlerin yarıya yakını (yüzde 45,9) mutlu olacağı iş olarak “gelecek garantisi” olan iş tanımlamaktadır.
Burada ilginç olan terfi olanakları (yüzde 5,3) ve yönetime katılma olanakları (yüzde 4,1) gibi kariyere ve katılıma dair iki unsurun toplamda yüzde 10 altında söylenmiş olmasıdır. Gençler için birinci öncelikli unsurun gelecek garantisi olması genel olarak iş hayatlarında ciddi oranda risk algısı içinde olduklarını da göstermektedir.
Her 100 gencin 16’sının eğlenceli ortamı önemli unsur olarak tanımlıyor oluşu da bir başka ilginç aynı zamanda biraz da zamanın ruhuna ve yaşlarına denk bir zihniyeti göstermesi bakımından bir ipucu olarak görülebilir.
Gençlerin kaderci tutumlarına dair iki bulguya bakıldığında ise çok da kaderlerine razı olmadıkları görülmektedir. Davul bile dengi dengine çalar sözünü yanlış bulanlar her 100 genç arasında 46’sı iken (yüzde 39,8 yanlış, yüzde 15,3 kesinlikle yanlış) “hayatımın gidişatını değiştirmek için elimden bir şey gelmez” kanaatinde olmayanlar de 69’dur (yüzde 49,6 yanlış, yüzde 18,9 kesinlikle yanlış).
Gençler endişeli
Bu bulgulara bakıldığında gençlerin kendilerinden daha çok, çevreye ve verili koşullara güvenemedikleri ortaya çıkmaktadır.
Kaldı ki, davul bile dengi dengine çalar diyen her 100 gencin 35’i ve hayatımın gidişatını değiştirmek için elimden bir şey gelmez diyen 22 genç de kayda değer orandaki gencimizin daha bu yaştan kaderine teslim olmuş olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir.
Verili koşullar ve dünkü bölümde açıklamaya çalıştığım temel demografik bulgularla beraber bakılınca gençlerin gelecek konusunda haklı bir endişeyi kuvvetli biçimde hissettikleri görülmektedir.
Endişelerini besleyen koşullara dair bir başka bulgu gönülden güvendikleri kurumun hangisi olduğu sorusunda ortaya çıkmaktadır.
Gençlerin üçte biri kendilerine sayılan kurumlardan hiç birisine gönülden güvenmediğini söylerken, her 100 gencin yalnızca 10’u yargıya, 14’ü meclise güvenmektedir. Buna karşılık her 100 gencin 21’i orduya 17’si polise güvenmektedir. Yani her 100 gencin 33’ünün güvendiği kurum yokken, 38’inin de güvendiği ordu, polis gibi güvenlik ve asayiş kurumlarıdır.
Gençler de kutuplaşmanın pençesinde
Asıl çarpıcı olan ise gençlerin daha bu yaşta ülkede yaşanan kutuplaşmanın pençesinde olmalarıdır. Güvendikleri kurumlara verdikleri cevaplara siyasi tercihleriyle beraber bakıldığında oldukça bariz ve çarpıcı bir ayrışma görülmektedir.
Hatta beklentilerinin bile kutuplaşmaya göre nasıl biçimlendiği ve farklılaştığı gözlenmektedir. Bir yandan bildik siyasi hareket tarzlarını göstermiyor olmalarından yola çıkılarak apolitize oldukları söylenen gençlerin, siyasi tercihlerine göre beklentilerini, hayata ve kurumlara olan güvenlerinin bile biçimleniyor oluşu dikkat çekicidir.