21 Ekim 2010

Endişeli modernler

Yeni Radikal ve yeni yazarları vesilesiyle bir kavram ya da bir tanım olarak “endişeli modern” yeniden konuşulur oldu...

Yeni Radikal ve yeni yazarları vesilesiyle bir kavram ya da bir tanım olarak “endişeli modern” yeniden konuşulur oldu. Bu tanımlama KONDA’ya ait ve “hayat tarzları” araştırmasında bir hayat tarzı kümesinin tanımlanması için kullanıldı. Amaç siyasi bir kavram ortaya atmak değildi, amaç araştırmanın ortaya çıkardığı, toplumdaki farklı hayat tarzlarına sahip dokuz kümeden bir tanesini tanımlayabilmek için biraz da anlatım kolaylığı açısından kullanıldı ilk kez.
Kimdir modern? Kimdir endişeli modern? KONDA’da bizim kullandığımız tanımlarıyla ve bulgularla açıklamaya çalışayım. 
Modernlik bir teorik tanım olarak kullanılmadı. Araştırmada konu edinilen on bir gündelik hayat alanında (giyim, alış veriş, tatil, eğlence, medya takibi, vb.) yapılanlar üzerinden daha kentli, daha çağdaş eylem ve tercihler üzerinden “modern” tanımı kullanıldı. 
Araştırma bulgularından bir tanesi bu tanım çerçevesinde toplumun üçte birinin modern tanımı içinde olabileceğiydi.
Bu üçte birlik kesim elbette homojen değil. Değerleri, algı ve beklentileri, korkuları üzerinden bakıldığında bu üçte birlik modern kesim kendi içinde de “endişeli modernler”, “mazbut modernler”, “muhafazakar modernler” olarak üç ayrı kümeye ayrışıyor.
“Endişeli modernler” dediklerimiz tüm toplumun içinde yüzde ondan biraz fazla oranda.

Endişeli modernlerin özellikleri

Toplumun kalanından her açıdan farklı olan bu kümenin her şeyden önce demografik özellikleri farklı. Türkiye ortalamasına göre daha genç olan, yüzde altmışı 35 yaşının altında olan bu kümede kadın ve erkek oranı eşit. Kümeyi toplumdan ayıran esas demografik özelliklerse eğitim ve gelir seviyeleri. Sadece yüzde onunun lise seviyesinden az eğitimi var (ülke ortalamasında toplumun üçte ikisi lise altı eğitimli), yüzde kırk dördü lise, yüzde kırkı üniversite mezunu (ülke ortalamasında yüzde 12 üniversite eğitimli) ve yüzde beşi doktoralı. Nitekim üniversite veya daha fazla eğitimi olanların yarısı bu kümede toplanmış. Bu kümedekilerin sadece kendileri değil, anne ve babaları da toplumun kalanına göre oldukça ciddi oranda eğitimli. Babaları arasında en az ilkokul mezunu olmayan yok gibi, hatta yarısı lise veya üniversite mezunu. Annelerin de üçte birinden fazlası lise veya üniversite mezunu. Eğitimin yanı sıra babaların arasında çiftçi olmaması, genelde memur veya işçi çocuğu olmaları, bu kümedekilerin şehirleşmesinin en az bir nesil öncesinde başladığını gösteriyor. Ayrıca gelir seviyesi kümeler arasında en yüksek olan bu kümedekilerin üçte ikisinden fazlasının beyan ettiği aylık hane gelirleri, üst ve üst orta gelir seviyesinde yer aldıklarını gösteriyor. 
“Endişeli modernlerin” daha çok özel sektör çalışanları, memurlar ve öğrencilerden oluşuyor. Özel sektördekilerin ve kendini beyaz yakalı olarak nitelendirenlerin yarısı, serbest meslek sahiplerinin ve öğrencilerinse üçte biri bu kümede toplanmış. Çoğunluğu çalışan bu küme insanlarının sosyal güvence oranı da çok yüksek, üçte ikisi bir kuruma bağlı. 

Hayat tarzları

“Endişeli modernler” gündelik hayat tarzları açısından da toplumun kalanından oldukça farklı. Haberleri gazeteden ve internetten takip etme; modaya uygun giyinip, makyaj yapma, mayo giyme; teknolojik ürünleri takip etme; lokantaya, kafeye, sinemaya, konsere gitme; tatile memlekete değil de turistik anlamda tatil mekanı sayılan yerlere gitme; yılbaşını kutlama; evin gıda ihtiyacını süpermarket gibi daha büyük ve daha yeni alışveriş yerlerinden satın alma; giyim alışverişini de yine büyük mağazalardan alma; bankacılık işlemleri için interneti kullanma; müzik dinleme, müzik aleti çalma veya resim yapma gibi alışkanlıklar bu kümedekilerin oldukça sık yaptıkları ve diğer kümelerle karşılaştırıldığında da daha sık yaptıkları günlük davranışları oluşturuyor. 
Gıda alışverişlerini internetten yapma alışkanlığı henüz pek yaygın olmasa da, diğer kümelere kıyasla en sık yapan küme. Semt pazarlarını da süpermarket kadar sık olmasa da bazen gıda alışverişi için kullanıyorlar. Siyasi toplantılara, mitinglere katılmak, çevre korunma faaliyetlerine katılmak, sosyal derneklerin toplantılarına katılmak gibi ilgi alanlarına yönelik faaliyetleri diğer kümelere göre daha sık yapıyorlar, çok daha fazla ilgi alanına sahipler. Bu kümedekilerin yüzde doksan üçü gazete okuyor, yüzde sekseni interneti kullanıyor, yüzde yetmişi kitap okuyor. Ehliyete sahiplik oranı yüzde yetmiş, yüzde elli sekizi araba sahibi, yüzde kırk üçü de pasaport sahibi.

Değerleri, endişeleri
“Endişeli modernlerin” bireysellik, yenilikçilik ve özgürlükçülük değerleri toplumun geneline göre oldukça ileride. Kadına topluma hak ettiği yeri verme konusunda en saygılı küme, bu küme. Kürtajı, tüp bebeği, nikâhsız birlikte yaşamayı, mal mülkün kadının üstüne yapılmasını, kadının eşini kendi seçebilmesini en fazla oranda destekliyor, kadının çalışmak için eşinden izin alması fikrine ve kadının erkekten fazla para kazanmasının sorun olacağına en fazla oranda karşı çıkıyorlar. Erkeklerin en sık yemek yaptığı, otomobil veya beyaz eşya satın almak gibi kararlarda en az rol aldığı küme de yine endişeli modernler.  Tahmin edilebileceği gibi “endişeli modernler” tüm kümeler arasında en laik tavra sahip olanı.
“Endişeli modernlerin” iki ruh hali sanırım okuyucuya oldukça tanıdık gelecektir. Kötümserler ve hem bireysel hem ülkeye dair korkuları oldukça fazla. Ne son beş yılın iyi geçtiğine ne de önümüzdeki beş yılda ülkede durumun düzelebileceğine inanıyorlar. Özgürlüklerin kısıtlanması olasılığı ise tüm kümeler arasında en çok bu kümeyi endişelendiriyor. Türkiye’de şeriat tehlikesinden en çok korkanlar arasındalar aynı zamanda.
Son bir not, endişeli modernlerin yüzde yetmişe yakınının siyasi tercihi CHP’den yana. 
Muhtemelen sizlerin ve benim de içinde olduğumuz “bizim akvaryumu” anlattığımın farkındasınız herhalde değil mi? 

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"