05 Mart 2012

Dön baba dönelim

Kaçıncı kez olduğunu artık bilmediğimiz eğitim sistemini tartışıyoruz bugünlerde yine.

 

Kaçıncı kez olduğunu artık bilmediğimiz eğitim sistemini tartışıyoruz bugünlerde yine.

Önce eğitime dair bazı temel verileri hatırlayalım. Bu ülkede hala okuma yazma bilmeyen 18 yaş üstünde 3 milyonun üstünde yurttaş, Türkçe bilmeyen 1 milyonun üstünde Kürt yurttaş var. Bu ülkede üniversite ve üstü eğitim almış 25 yaş üstü insan yalnızca 4 milyon civarındadır. Lise eğitimi seviyesinde de 12 milyon. Kısaca hala bu toplumun ortalama eğitimi 7,6 yıl. Yani niceliksel olarak da çözmemiz gereken bir eğitim meselemiz var.

Bunun yanı sıra eğitim meselemizin bir de niteliksel boyutu var. Hala bu toplumda bir mesleği, uzmanlığı, zanaatkârlığı olan insan sayısının da son derece düşük olduğunu biliyoruz.

 

Eğitim sistemi tümden yeni baştan kurgulanmalı

 

Konuştuğumuz sorgulayan, merak eden, eleştirel ve özgür düşünebilen, muhakeme yeteneği gelişmiş insanlar yetiştirmekten oldukça uzak bir eğitim sitemi. Sistemin hem temel zihniyetinin, paradigmasının, içeriğinin, kurum ve kurallarının yeniden tartışılması ve kurgulanması gerektiği açık.

Araştırmalarımızdan iki bulguyu not edeyim. Kadınlarda insan hakları araştırması bulgusuna göre, “kanuni haklarınızı nereden öğreniyorsunuz” sorusuna görüşülen kadınların cevapları içinde “okuldan” diyenler yüzde 4, “kitaplardan” diyenler yüzde 11 oranında. Türkiye gençliği araştırması bulgusuna göre, “hayata hazırlanırken en çok şeyi nereden öğrendiniz” sorusuna 15-30 yaş grubu gençlerin cevapları içinde “öğretmenlerden” diyenler yüzde 7, “okuduklarımdan” diyenler yüzde 9 oranında.

\

Bu bulgular gösteriyor ki, eğitim sisteminin işlevi işe girebilmek için diploma gereğini karşılamaktan ibaret.  Hayata dair temel referansları, değerleri, bilgileri aileden alıyoruz. Ailelerin eğitim seviyesi ve bilgisi ise çok düşük. Üstelik aileler de bu yetmezliklerin farkındalar..

 

Din eğitimi talebinin özü ahlaki referansların öğrenilmesi

 

Ailenin çocuklarının eğitimine dair beklentisi yalnızca iş garantisi olarak görülen diploma değil. Diplomanın yanı sıra ikinci talep çocuklara ahlaki referansların öğretilmesi. Bizim eğitim meselemizi genel bir mutabakata ulaşarak çözemeyişimizin nedeni de tam bu nokta: Ahlak talebi. Bu talebi, referanslarını doğru dürüst ve açıkça konuşamadığımız için de eğitim sistemi din eğitimi tartışmalarına rehin olmuş durumda. Ne yazık ki bu rehin olma hali de son elli yıldır sürüyor. Zira iki taraf da ahlaki referanslar ve din eğitimi meselesini yüreklice ve açıktan tartışamıyor.

Aile yapısı araştırması bulgusuna göre, “çocuklarınıza kazandırılması gereken iki meziyet” sorusuna hem oğullar hem kızlar için ilk sırada söylenen “namuslu ve dürüst olmak”. Oğullar için ikinci sırada “vatana, millete bağlılık”, üçüncü sırada “çalışkanlık”, dördüncü “dini vecibeleri yerine getirme”. Kızlar için ikinci sırada “dini vecibeleri yerine getirme”, üçüncü sırada “çalışkanlık”.

\

Muhafazakarlık araştırması bulgusuna göre, “ahlak eğitiminde dinin rolü olmalıdır” önermesini doğru bulanlar yüzde 80, yanlış bulanlar yalnızca yüzde 7 oranında.

\

Toplumdaki din eğitimi talebinin asıl özünün ahlaklı nesiller yetiştirme talebi olduğu kanısındayım.  Bizim araştırmalarımız hukuk sistemine ve hukukun üstünlüğüne olan inancın düşüklüğü de gösteriyor ki, hukuk ve toplumsal yapılardan beslenen ahlaki referanslar son derece düşük. O zaman da ahlaki referansların tek kaynağı din olarak görülüyor. 

Muhafazakarlık araştırmasında, “imkanınız olsa ya da hepsi ücretsiz olsa çocuğunuzu nereye gönderirisiniz” sorusunun cevaplarına bakıldığında hem oğullar hem kızlar için birinci sırada kuran kursu, ikinci sırada yabancı dil kursu geliyor.

\

Eğitim meselesini adlı adınca tartışalım

 

Okullarda olması talep edilen din eğitimi meselesini hem savunanlar hem de karşı çıkanlar adlı adınca tartışmadıkları için dolambaçlı söylemler, niyet okumalarla mesafe alamadığımızı artık görmeliyiz. Bu kritik noktada mutabakat üretebilirsek ancak o zaman eğitim sisteminin özünü, felsefesini, sistemini tartışabiliriz.

Yoksa Ahmet Altan’ın deyimiyle “kızları eve kapatalım” diye tutturan takıntılı bir azınlıkla, “bütün dindarlar kızları eve hapsetmek ister” diye tutturan başka takıntılı bir azınlığın itişmesinden geriye yine çözülememiş devasa bir eğitim meselemiz kucağımızda kalmaya devam edecek.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"