05 Ağustos 2010

Bazı durumlarda kutuplaşma kaçınılmazdır

Yaşanmakta olan siyasal kutuplaşma meselesini ne kadar önemsediğimi okur da biliyor.

Yaşanmakta olan siyasal kutuplaşma meselesini ne kadar önemsediğimi okur da biliyor. Ağırlıklı olarak dikkat çekmek istediğim, ötekileştirici, çatışmacı ve giderek önce manevi şiddete sonra da şiddete meyleden siyasal ve toplumsal psikoloji. Yaşanan siyasal kutuplaşma Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı eksenine dönüşmüş ve bu eksene sıkışmış halde. 
Bu siyasal kutuplaşma sürdürülebilir bir durum değil. Çünkü bu kutuplaşmış siyasal iklim içinde ülke siyaset tarafından yönetilebilir olmaktan hızla uzaklaşıyor. Nitekim en sıradan siyasal karar bile müthiş tartışmalar, gerilimler konusu olabiliyor. 
Fakat siyasal kutuplaşma psikolojisinin dışından bakılınca ülkenin bazı gerilimleri var ki, bu gerilimler üzerinden oluşacak kutuplaşma bazen de kaçınılmaz ve gerekli olabilir. Nitekim yaşamakta olduğumuz ve çoğunlukla da var olan siyasi kutuplaşma içinden bakarak değerlendirdiğimiz bazı gerilimler aslında böylesi yaşanması kaçınılmaz gerilimler. 

Çünkü hayat değişiyor, ülke ve dünya da 
Gündelik hayatın, ülkenin ve dünyanın yaşamakta olduğu değişimlere bağlı olarak bazı alanlarda fay hatları oluşması ve bu fay hatlarının zaman zaman gerilim ve depremler yaratması doğal. 
Bu kaçınılmaz fay hatların siyasal, ekonomik, toplumsal oluşlarına bakılarak yaşanan gerilimleri özetlemek mümkün. Ekonomik fay hattı büyük sermaye (tekelci, uluslar arası gibi başka tanımlayıcı isimler de kullanmak mümkün) ile yeni, yerel sermaye arasında. Toplumsal fay hattı modernler ile muhafazakârlar arasında. Bir başka toplumsal fay hattı da Türk ve Sünni gibi başat kültürel kimlikler ile Kürtler, Aleviler gibi kültürel kimlikler arasında. Esas olarak tek tipleştirilmiş toplumdan, çoğulcu demokratik topluma dönüşüm sancısı. Bir başka sosyo-ekonomik fay hattı yerellik-küresellik (bunu içe dönüklük-dışa dönüklük olarak da okumak mümkün) ekseninde gelişiyor. Zamanın ruhunun dayattığı değişimler üzerinde bu fay hatları oluşuyor ve kaçınılmaz olarak hayat kendini yeni duruma uydururken bazen yıkıcı değişim enerjileri de açığa çıkıyor. Ama bu gerilimlerin yaşanma süreci bizatihi kendisi toplumsal zihniyet değişimi ürettiği için de anlamlı gerilimler.  

Siyasal fay hatları
Bu yazıda üzerinde durmak istediğim siyasal fay hatları.  Birincisi ulus devletin yeniden yapılandırılması, dönüştürülmesi, değiştirilmesi gerekliliği üzerinde gelişiyor. İkinci siyasal fay hattı, devleti öne koyan devlet-birey dengesinin bireyi öne koyan yeni dengeye dönüşüm zorunluluğu üzerinde. Üçüncüsü de diğer birçok yan fay hattını da besleyen göstermelik temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye dönüşüm üzerinde enerji biriktiriyor.
Tüm bu iç içe geçmiş, birbirinin hem nedeni hem sonucu haline dönüşmüş, çok boyutlu, çok aktörlü, karmaşık değişim sürecine ayak uydurabilmek ve doğru yönetebilmek için kapsamlı, bütünleşik ve eş zamanlı uygulanabilir bir siyasal vizyon, proje ve liderlik gerekiyor. 
Gündelik siyasal gerilimden bu eksiklikten kaynaklanıyor. Ne Ak Partinin ne de CHP’nin veya bir başka siyasal hareketin, toplumun çıkar çatışması içindeki aktörlerine, sınıflarına, kesimlerine güven verecek böyle bir vizyonu ve projesi yok. Fakat öte yandan da hala toplumun önemli bir kesiminin gözünde de Ak Parti bu değişimin temsilcisi. “Neden böyle bir algı var?”, “Bu algıyı Ak Parti hak ediyor mu?” tartışmaları ayrı bir yazı konusu ve okur bu konudaki yazılarımı T24 arşivinden bulabilir. 
Sözünü ettiğim kaçınılmaz değişimi dayatan ve bu değişim üzerinde gelişen gerilimler ve kutuplaşmaların ana ekseni değişmek-değişmemek ekseni üzerinde gelişiyor.  

Değişimde kaybedecek aktörler
Doğal olarak her değişim dayatması eski dengenin iktidar sahiplerini rahatsız ediyor. Her değişim önceki egemenler, iktidar sahipleri için güç kaybı demek. Onlar bilerek isteyerek değişime karşılar. Karşı olmaları da anlaşılabilir bir durum aslında. 
Her bir değişim dalgasında, doğrudan güç kaybedecek olduğu için direnen aktörler de farklı doğal olarak. Ekonomik, toplumsal ve siyasal değişimlerin her birinin kaybedeni de farklı elbette. Aynı biçimde değişimin her bir fay hattının muhalifleri de farklı. Yani hayatın dayattığı değişimler içinde fay hattına bağlı olarak ittifakların ve karşıtlıkların farklı olması beklenir. 
İşte bizdeki siyasal kutuplaşma bu doğal gerilimleri, değişimleri ve süreçleri doğallığı dışına itiyor.
Çünkü Ak Parti karşıtlığı-yandaşlığı üzerine sıkışmış bu kutuplaşma, ulus devletin değişiminin kaybedeni olacak askeri ve sivil bürokrasiyle, katılımcı demokrasiye dönüşmenin kazananları olacak siyasetçileri ve sivil toplum dünyasının önemli bir kısmını ittifak haline zorluyor. Ülkenin en eğitimli, en özgürlükçü, en modern olan kesimlerinin bir kısmının, hayat tarzlarına dair içtenlikli korkularından beslenerek değişime karşı çıkışları, eski düzenin kaybedeceklerine güç veriyor.
Tabi tersi de var, düzene muhalefet ruhuyla değişimden yana olanlar, yalnızca güç dağılımı üzerine siyaset yapan Ak Partiye güç katıyor. Yani siyasal kutuplaşmanın bizi esir alan psikolojisi, olmayacak ittifaklar ve kader ortaklıkları yaratıyor.


Yazarın Diğer Yazıları

"Türkiye’nin Değişen Yüzü": Değerler, toplumda eskisi kadar açıklayıcı değil

Veri Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığımız “Türkiye’nin Değişen Yüzü 2024” araştırması, bu zaman aralığında ve bu ulusal, bölgesel ve küresel dinamikler içinde “değerlerin” eskisi kadar açıklayıcı olmadığını gösteriyor

Kendi de korkuyor ötekini de korkutuyor: Kaygıda ortaklaşmış durumdayız, peki nasıl aşarız?

Her birimiz adeta arkası olmayan sandalyelerde oturuyoruz. Tanış olmadan ilişki ve selam mesafemizdeki kalabalıklarda kimseye değmeden, yaslanmadan, selamlaşmadan yaşamaya çalışıyoruz. Sırtımızı dayayacağımız akrabalar, hemşehriler, sosyal ağlar da dağılmış, herhangi bir sıkıntı anında başvurabileceğimiz kurumlar da…

Açılıma tepkisizliğin nedeni ne? İlgisizlik mi, toplumsal barış beklentisi mi?

Gündelik hayat yalnızca bireysel varlığımızı ve hayatımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş. Ortak hayatın meseleleri öncelikli ilgi alanımızda değil. Ancak toplumsal psikolojinin depresyon seviyesine kadar gerilemiş olması, Kürt meselesi gibi kadim meselelerde çözüme yakın olduğumuza işaret ediyor

"
"